Latin Alfabesi’ne 3 ilâve... MHP’den 13 eksilme!
Olacağı buydu...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; “İhraç talebiyle Disiplin Kurulu’na verdik” dedi, “işareti” alan Ülkücüler, belediye binasının önüne “siyah çelenk” bıraktı ve beklenen oldu: “Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatcı ve 12 Meclis Üyesi MHP’den istifa etti.”
Önceki gün Belediye Meclis Üyeleri ile birlikte Belediye Meclis Salonu’nda basın toplantısı düzenleyen Saatcı, “40 yıldır mensubu olmaktan şeref duyduğum camiadan, mevcut yönetimin tutumu dolayısıyla istifa ettiğini” açıklayıp demiş ki;
“Başka partilerde üst düzey görev yapıp MHP’de baş tacı olanların yanında ülkücülerin ihraçla cezalandırılmasını kabul edilmez bir uygulama olarak görüyorum... Biz, MHP’de ev sahibiyiz. Başarısız olanlar gidecek. Altı seçimdir gerçekleşmeyen başarının bu defa olacağını beklemek hayalden öteye geçemez.
Biz ipimizi kendimiz çekeriz. O zevki başkalarına bırakmayız. O yüzden savunma bile yapmadan istifamı veriyorum. Devlet Bey buyurmuş fermanı. Ferman Devlet Bey’in ise, Fethiye bizimdir. Görelim Mevlâm neyler, neylerse güzel eyler.”
Behçet Saatcı’nın bir sözü daha var ki; bu da “Devlet Bey’e gönderme” olsa gerek...
Demiş ki;
“Camiamdan; şu anki yönetimden hiç kimsenin anlamadığı, daha doğrusu, anlayıp da anlamadığı tutumundan dolayı ayrılıyorum.”
Demek istiyor ki;
“Bilboardlardaki Bayram Mesajı’nın maksadını anlamadılar... Daha doğrusu; anlayıp da anlamazlıktan geldiler!”
DEVLET BEY NEYİ ANLAMADI?
“Mesaj” olayını biliyorsunuz...
Fethiye Belediyesi tarafından geçen Ramazan Bayramı’nda cadde ve sokaklardaki bilboardlara asılan “Ülke bütünlüğümüzün bozulmaması ve içimizdeki insan sevgisinin kuvvetlenmesi dileklerimizle, iyi bayramlar” ifadelerinin yer aldığı bayram mesajı, 10 Ekim’de Kurban Bayramı için bu defa; “Türkçe” ve “Kürtçe” karışık yazıldı.
Afişte, “Ülke bitûnîyme bozulmaması ve hezkırına insana dı hûndure me kuvvetlenmesi dılxaziya meye. Qurban Bayramımız piroz be” ifadeleri yer aldı.
Türkçe ve Kürtçe bayram mesajının hemen alt kısmında ise, “Anladınız değil mi? Bu yüzden, Tek Millet, Tek Vatan, Tek Dil, Tek Bayrak, Tek Devlet!” notuna yer verildi.
Aslında, bayram mesajı metnindeki “Anladınız değil mi?” sorusunda da bir “ironi” vardı... Behçet Saatcı, “anladınız değil mi?” diye sorarken, aslında “anlamadınız değil mi?” demek istiyordu... Bu yüzden de; “Tek Millet, Tek Vatan, Tek Dil ve Tek Devlet” vurgusu yapıyordu...
Devlet Bahçeli ve MHP kurmaylarının anlamadığı ya da anlamak istemediği “ironi” buydu...
Geçenlerde de yazdığım gibi; adam aslında “Türkçülük” yapıyordu ama gelin görün ki, “Kürtçülük”le itham edildi ve iş “ihraç”tan önce “istifa” ile noktalandı...
O HARFLER DE LATİN ALFABESİ’NDE!
Öyle sanıyorum ki; Devlet Bahçeli ve MHP kurmayları, o mesajda yer alan “X, Q ve W” harflerine taktılar kafayı!..
Çünkü o harfler, Devlet Bey’e göre;
“Kürtçe alfabe”de yer alan harflerdir ve “Türkçe Alfabe”de yeri yoktur!..
İyi de, Devlet Bey’e sormazlar mı;
Bizler Karl Marx yazarken “X”i ya da Washington yazarken “W”yi kullanmıyor muyuz?..
Bunu da geçtik;
Bir “internet sitesi”nin adresini yazarken “www” yazmıyor muyuz?..
Bana öyle geliyor ki;
Devlet Bey’in, Başkan Behçet Saatcı’ya kafayı takması; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 30 Eylül’de açıkladığı “Demokratikleşme Paketi”ne gösterdiği “tepki”den dolayıdır...
Başbakan Tayyip Erdoğan, 30 Eylül’de “klavyelere özgürlük” tanımış ve “Alfabedeki 29 Harf’in 32’ye çıkarıldığını, X, Q ve W harflerinin kullanımının da serbest olduğunu” açıklamıştı ya, bunun “Kürt alfabesine özgürlük” olduğunu sanan Devlet Bahçeli, sırf bu yüzden Belediye Başkanı’nı yedi ama, şunu unuttu:
“Türk Alfabesi’ndeki 29 harf gibi, X, Q, W harfleri de yine Latin Alfabesi’nden ithal edilmiştir...”
“KARŞI DEVRİM” Mİ?
Bırakın “29 harf” ve şimdi “X, Q, W”ye getirilen “klavye özgürlüğü”nü de, asıl şu soruyu sorun kendinize;
“Latin Alfabesi’ne niye geçildi?”
Hasan Sabaz, 4 Ekim tarihli Doğruhaber’deki yazısında diyordu ki;
“Harf devrimi, 1928 yılında yürürlüğe giren bir kanunla Arapça alfabe yerine Latin alfabesinin kabulü ile gerçekleşmişti.
Amaç, ülkeyi ve halkı İslami köklerinden tümüyle uzaklaştırmak, Batı’ya yaklaştırmaktı.
Harf devrimi ile milyonlarca insan bir gecede “cahil” haline getirildi. Sadece Batı’da eğitim almış elit bir kesim yeni alfabeden, o da biraz haberdardı.
Halkın hem inancıyla hem de tarih ve kültürüyle bağları bir anda koparıldı.
Batıcı kafalar, yeni alfabe ile yeni bir kültür, yeni bir tarih, hatta yeni bir din oluşturma yoluna gittiler.
Arap harfleriyle eğitim yasaklandı, Arapça kitaplar, hatta Kur’an-ı Kerim’ler bile yasak statüsüne girdiği için toprağın altına gömüldü.
Ortaya;
Bağlı, bağımlı, garip bir zihniyet çıktı.
O kadar gariptiler ki;
1945’lere kadar Faşist Almanya’ya yakın duran adamlar kısa bir süre sonra solcu, sonra da sosyalist oldular.
En sonunda da hem kafatasçılığı, hem de solculuğu beraber götürebilecekleri yeni bir ideoloji keşfettiler: Kemalizm.
Şu anda Kemalizm’le yollarına devam ediyorlar...
İşte yeni “paket”le alfabeye “x, q, w” harflerinin eklenmesi harf devrimi için bir “karşı devrim”dir.
Evet, hareket alanının genişlemesi yine “batı kültürü” içinde oluyor, ama “tek tipçiliğe” ve “çağdaş bir ulus oluşturma projesine” karşı bir hamle olduğu için bir “karşı devrim”dir.
Hemen söyleyeyim;
“Karşı devrim” ifadesi Hasan Sabaz’a değil, CHP Milletvekili Süheyl Batum’a aittir... Süheyl Batum; “Bu karşı devrimi kabul etmeyeceğiz” dediği için Hasan Sabaz da bu yazıyı kaleme almış ve “Madem karşı devrim diyorsunuz, öyle olsun” demiştir...
Yoksa, Erdoğan’ın 30 Eylül’de açıkladığı paket, kesinlikle “devrim”dir ama “karşı devrim” değildir... Erdoğan “karşı devrim” yapmaya kalksa, herhalde “29 harfe, 3 harf daha” ilave etmez, “Latin Alfabesi’ni tamamen kaldırır, yerine “Arap Alfabesi”ni koyardı...
“Karşı devrim” dediğin böyle olur...
Demek istediğim şu:
CHP’li Süheyl Batum’un da, Devlet Bahçeli’nin de, bu “harf ilâvesi”ni bir “Karşı Devrim” olarak görmeleri “paranoya”yı andıran bir “evham”dan ibarettir...
ANDIMIZ DEĞİL, İSTİKLÂL MARŞI
Bunu, sadece ben söylemiyorum... Bir dönem “Devlet Bahçeli’nin danışmanlığı”nı yapan, “Akil İnsanlar Heyeti”nde yer alan ve Başbakan Tayyip Erdoğan’la gittiğimiz Azerbaycan’da “yol arkadaşlığı” yaptığımız Prof. Vedat Bilgin de aynı şöyleri söylüyor...
“Sorun, MHP’nin Türkiye’nin gerisinde siyaset yapmasıdır” diyen Vedat Bilgin, Bahçeli’nin; “Andımız’ın kaldırılması”na gösterdiği “tepki”yi de şöyle değerlendiriyor:
“Bir milliyetçi olarak Andımız denilen metnin kaldırılmasını çok yerinde buluyorum. Çünkü o ant, milliyetçiliğin değil, tek tip insan yetiştirmek isteyen 1930’lar devletçiliğinin icâd ettiği antidemokratik bir uygulama.
Stalinizmin, Nazizmin, Faşizmin ve bütün otoriter rejimlerin benzerlerini zorunlu koştuğu bir uygulamadır. Milliyetçiliğin sembolü Andımız değil, İstiklâl Marşı’dır.”
Dikkat edin, bu sözler; bir zamanlar “Bahçeli’nin danışmanlığı”nı da yapmış olan “Türkiye’nin önde gelen milliyetçi bir aydını”nın sözleridir...
BU MU MİLLİYETÇİLİK?
“X, Q, W” harflerine sahip çıkmakla nasıl “Kürtçülük” yapılamazsa, “Andı-mız”a sahip çıkmakla da “milliyetçilik” yapılamaz...
“29 Latin harfi”ne ses çıkarmayıp da, “3 Latin harfi”ne karşı çıkmanın neresi “milliyetçilik”tir?..
Sayın Devlet Bahçeli, er veya geç, elbette bunu anlayacak... Ama, anladığında “MHP” diye bir parti, ya da “Devlet Bahçeli” diye bir “genel başkan” kalır mı, orasını Allah bilir...
İşte gördünüz; Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatcı ile birlikte “12 meclis üyesi” MHP’den istifa etti...
Bunun “geri dönüşü” yok...
Ama, Devlet Bahçeli’nin kararı, bir “bumerang” gibi geri döner ve gelir MHP’yi vurur...
Behçet Saatcı, belki “anlatamadı”,
Bilmem ben “anlatabildim” mi?!?..
**************************************************************
Mustafa Sarıgül ve Sırrı Süreyya’nın durumu “papatya falı”na bağlı!
Eskiden, gençler “papatya çiçeğinin yaprakları”nı koparıp, “Seviyor... Sevmiyor” diyerek “papatya falı”na bakarlardı ya, Mustafa Sarıgül’ün “CHP’den İstanbul adaylığı” da “papatya falı”na döndü: “Oluyor... Olmuyor!”
BDP’den Sırrı Süreyya Önder’in “İstanbul adaylığı” da öyle... “CHP’liler”in haber gönderip; “Sırrı Süreyya kesinlikle aday olmasın, CHP’lilerin oylarını böler, meydan yine AKP’ye kalır” dediği Önder, “karşı cevap” olarak demişti ki; “İstanbul’dan adayım... CHP, benim oylarımı bölmesin!”
Bu sözler, CHP’lilerin paçasını tutuşturmuştu... Paniği gören Sırrı Süreyya demiş ki; “Korkmasınlar, ironi yaptım!”
Demek ki;
Onun adaylığı da “papatya”lara kaldı!..
Haa, bu arada Sırrı Süreyya’nın “sesi güzel”miş ve “türkü”ler söylemiş... Bu defa, “ses sanatçıları” paniğe kapılmış; “Bu adam tehlikeli!.. Bizi de ekmeğimizden edecek!”
Sırrı Süreyya’nın da el atmadığı alan yok... Ne de olsa, “sanatçı” adam... “Çok iyi rol” yapıyor vesselâm!.. Yalnız, “İstanbul için sahneye çıkıp-çıkmayacağı” meçhul... Herhalde, “papatya falı”na göre karar verecek!