Esas olan şuurlu olmak
Haber-Dem'den M.Ali öztürk beyefendinin Erbakan'ı anlamamak serlevhalı yazısından alıntıyla yazımıza başlayalım: Sayın öztürk, geçmişten geleceğe ışık, anılardan istifade edilmek suretiyle daha iyi ortaya konur anlayışını sürdüren bir kardeşimiz. Bendeniz de aynı uslûbu benimsemişimdir. 1977 seçimlerinin 48'den 24'e düşüşün sebeplerinin tahlili ile alakalı bir toplantının çarpıcı safahatını ve Muhterem Hocamızın adetâ itham olunduğu bir tahlile verdiği ikna edici cevaba bakalım.. Edebiyatçımızı da bir İl Başkanı ile içeri almışlar ve önce o il başkanının görüşü sorulmuş: “48 milletvekilimiz varken, son seçimde ne oldu da bu sayı 24'e düştü? Nerede hata ettik?” O il başkanı doğrudan lideri suçlamış; “Hocam, sizin konuşmalarınız yüzünden..” Hoca gayet sakin bir eda ile sormuş; “Mesela?..” İl başkanı cevaplamış: “Mesela 250 milletvekili ile Meclis'e gireceğiz dediniz. Herkes buna güldü.” Ve buna benzer birkaç neden daha. Erbakan Hoca sakin sakin izah etmeye başlamış: “Bir tek gazetemiz dışında medya bizi yok sayıyor, ne kadar ciddi ve önemli konuları dile getirirsek getirelim, hiçbir şey olmamış gibi bir tek satırlık bir haber bile yapılmıyor. Radyo ve TV zaten malûm (ki o zaman sadece TRT vardı). öyle şeyler söylemeliyiz ki; onu haber yapsınlar. Gündemi biz işgal edelim. Bu durumda önce tepki alırız, sonra bu tepki meraka dönüşür, bizi araştırırlar, bize ulaşmaya, bizimle görüşmeye çalışırlar. O zaman biz de onlara davamızı ve ülke gerçeklerini anlatırız. Yoksa ben bilmiyor muyum 250 milletvekili çıkaramayacağımızı.” Hoca sonra “Bu memlekette beni anlayan 250 kişi var mı ki, 250 milletvekili çıkaralım” der ve gözyaşları yanaklarına süzülür. Muhterem Erbakan Hoca'dan ikinci anlatacağım hatıra, doğrudan kendi şahit olduğum, 1988 yılı sonbaharında o günkü MGV Başkanlarıyla yapılan bir eğitim toplantısındaki konuşma. Bir bölge sorumlumuz, Hoca'nın toplantılarında bizlerin cesaret edemediği bir tarzda şu soruyu yöneltti: “Hocam, hep İmam Hatipler deyip duruyorsunuz. Bu okulların eski özelliklerinden hangisi ve sıradan okullardan ne farkı kaldı ki bu okullar üzerinde ısrar ediyorsunuz?” Liderin cevabı şu oldu: “Ormanınızı kötü niyetli kişiler kesseler, kütükleri de aşağıdaki nehre yuvarlasalar; oturup seyreder misiniz? Yoksa kaç kütük kurtarırsam kârdır diye ulaşabildiğinizi kıyıya çekmek için var gücünüzle çabalar mısınız? Mevcut eğitim sistemi, evlatlarımızı bir uçuruma doğru sürükleyip götürüyor. Biz ise İmam Hatip Okullarının manevi havası içinde kaç gencimizi kurtarabiliriz diye çabalıyoruz.”
-
ALTINOLUK’A SEFER
Geçtiğimiz Pazar sabahı Kasımpaşa'da Kuzey Deniz Saha Kumandanlığı'nın hemen yanı başında Haliç'e nâzır park içinde, yanında arslanı olduğu hâlde heybetle, vekarla ecdadımızı hatırlatan, Büyük âmiral Cezayirli Gâzi Hasan Paşa Hazretleri'nin heykeli önünde Beyoğlu Saadet Partisi İlçesi'nin tertiplediği ve İlçe Başkanımız Muhterem Yaşar Kangel ve Teşkilâtlanma Başkanı Ahmet Kaya kardeşlerimin idâresindeki 50 kişilik kafilemiz buluştuk; Milli Görüş siyasetinin asrımızdaki müceddidi Muhterem Prof. Dr. Necmeddin Erbakan Hocamızı ziyaret maksadıyla. Kim ne derse desin, iyi bir ceza infaz kanunu maddesi olan 75 yaşını aşmış kimselerin 3 yılı aşmayan cezalarını, ikametgâhlarında çekmesinin ilk tatbikatını yaşayan Hocamız, burada da önder olmuş, infaz kurumlarımızda bir ilkin, mazlûm mahkûmu olarak hanesi de, bir Medresei Yusufiye olmuştur. Ceza infaz kurumu yönetiminin münsif yaklaşımıyla, 1.5 milyar insanla meşbu islâm âleminin bu kıymetli insanına, Hoca'yı ziyaret imkânı vermiş olmasını da en azından ziyaret edenler adına, teşekkürle yâd etmeyi asgari vazife addediyorum. Hocamıza bu ahvâl ve şerait içinde gerek infaz kurumunun vazifelileri, gerekse Hocama yardımcı olan gönüllü kardeşlerimiz, bu vazifelerini hem ciddiyet, hem de büyük bir nezaket dâhilinde yerine getirdiklerinden, her türlü takdire hak kazanıyorlar, var olsunlar. Ziyaret esnasında şahsıma büyük alaka gösteren adını sormayı doğru bulmadığım, fakat fakire, Metin ağabey diyerek koluma girerek Hocamın yanına kadar götüren kardeşime de ne kadar teşekkür etsem azdır. Bine yakın inanmış insan, aralarında tesettürlü, tesettürsüz hanımefendilerin de bulunduğu topluluk, 3, 6, 9 formülüyle Hocamızın târife gayret sarfettiği “Şûurlu Müslüman Nasıl Olunur?” izâhı, bana ashab efendilerimizin söylediği gibi ki, “Biz yokluğa dayandık, varlığa dayanamadık” dediklerini yâd ettirdi. Mücahidlerin, müteahhit (Elbette ki hasbi olanları tenzih ederim..) olduğu ihâle yağmasına kapılanlar, ashap efendilerimizin kendilerinden şikâyetçi oldukları gibi onlar da bulundukları halden şikâyetçi olabilmek için, ‘Şûurlu Müslüman nasıl olunur?’ semineri gibi olan bu ziyaret sohbetinden istifade edebilirler.
Ben şahsen Hocamın yanında durmayı, kendilerinin altun değerindeki zaman dilimini adetâ haleldâr ediyorum gibi addettiğimden, “Bitmeyen Mücadele Erbakan, Milli Görüş Davasında Recâi Kutan ve Bir Başka Açıdan çanakkale” adlı kitaplarımı bir paket yapıp, koluma girip, yardımcı olan zata, bunu Hocama verirseniz sevinirim dedim. Lûtfettiler aldılar ve akabinde Hocama takdim etmişler. Biz otobüsün yanında sohbet ederken, Vezir (Mehmed Başar) kardeşim geldi ve kolumdan tuttuğu gibi beni Hocamın yanına adetâ taşıdı. O mübarek eli öpme vuslatını bir kere daha tattık. Hemen ilâve edeyim ki, birçok kardeşimiz fakiri onurlandıran sözlerle teşekkürlerini sundular. Karadeniz SP İlçe Başkanı İsmail Yılmaz Bey ile kucaklaştık. Perşembe günü Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 2. safhasının başlamasının 34. yıldönümü olduğunu bir program hiç olmazsa hafta sonuna bir toplantı tertiplemelerini ve Milli Görüş Lideri Erbakan'ın, Semih Sancar Paşa'dan, 2. harekât için söz almadan ateşkesi kabul etmediğini ve merhum paşanın sözü vermesinden sonra ateşkes ilânına evet dediğini hatırlattım. İnşallah programı gerçekleştirirler. Cumartesi gününü Pazara bağlayan gecenin Berat Kandili olması hasebiyle, islâm âleminin intibahına vesile olmasını temenni ediyorum.
Fiemanillah.
İrtibat Tel.: 0542 497 03 27
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.