Ehl-i Sünneti Niçin Yıkmaya Çalışıyorlar?
Doğru dürüst ve yeterli din bilgisine ve kültürüne sahip olmayan Müslümanların dinî konularda tartışmaları; fitne ve fesada, nifak ve şikaka, kaos ve anarşiye yol açmaktadır.
Bugün ülkemizde Ehl-i Sünnet ve Cemaati açıkça veya sinsice yıkmak isteyen birtakım reformcu, değişimci, yenilikçi, ayıklayıcı (Peygamberimizin -Salat ve selam olsun ona- sahih hadîslerini AB norm ve standartlarına göre ayıklamak, bir tür inkar etmek) ilahiyatçılar bulunmaktadır. Sayıları çoktur ama bunlardan dördü bayraktarlık yapmaktadır.
Reformcu, bid’atçi, değişimci, yenilikçi, ayıklayıcı ilahiyatçıların; Ehl-i Sünnetine aykırı bütün inançları, iddiaları, görüşleri, tezleri, tenkitleri yanlıştır.
Âhir zamanda Efendimizin sülalesinden Mehdi çıkmayacaktır diyorlar. Ehl-i Sünnet Mehdinin zuhuru konusunda ittifak etmiştir. Mehdi çıkmayacak diyenler doğru yoldan sapmıştır.
Âhir zamanda İsa aleyhisselam nüzul etmeyecektir=inmeyecektir diyorlar. Ehl-i Sünnet nüzul-i İsa konusunda ittifak etmiştir. Bunu inkar edenler sapıktır.
Âhir zamanda Deccal çıkacaktır. Ehl-i Sünnet bu konuda ittifak etmiştir. İnkar edenler sapıktır.
Reformcu ve inkarcı ilahiyatçıların bir kısmı Mutezile mezhebine mensuptur. Bir kimse Ehl-i Sünneti bırakıp Mutezile mezhebine girerse, mertçe hareket etmeli, bunu samimiyetle ilan edip açıklamalıdır. Onlar ise maalesef taqiyye ve kitman yapıyor, dıştan Sünnî gibi görünüyor ve cahilleri aldatıyor, sinsice Ehl-i Sünneti yıkmaya çalışıyor. Halbuki mü’min kişi, mü’min kardeşlerini aldatmaz. Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimiz, bizi aldatan bizden değildir buyurmuştur.
Teravih namazı… Cumadan sonra kılınan sünnet namazları… Müslümanların birbirleriyle Darülislamda da, Darülharbte de faiz muamelesi yapamayacakları… Düşük faizli (Aslında öyle değil!) mesken kredisinin haram olduğu… Bunlar gibi daha yüzlerce konuda bid’atçi, Mutezile, Fazlurrahmancı, Kemalist, BOP’çu, light=ılımlı İslamcı, Afganîci ilahiyatçıların; Ehl-i Sünnete aykırı iddialarının, inançlarının, ictihad ve fetvalarının, tenkitlerinin hiçbir dinî kıymeti yoktur. Ehl-i Sünnet bunların hepsini çürütmüştür.
Sünnî kökenli halkımızın bu gibi ilahiyatçılara kesinlikle inanmaması, onlara güvenmemesi, hattâ onları muhatap kabul etmemesi gerekir.
Birtakım bozuk ve yoldan çıkmış ilahiyatçılar şer’î tesettürü bile inkar etmektedir. Beş vakit namazı inkar edenleri de vardır.
Reformcu ilahiyatçılar içinde Sabataycı olan vardır.
Bunların misyonu, Ehl-i Sünneti yıkmak ve Müslümanları parçalamaktır.
Benim çocukluğumda Ehl-i Sünnet birleşikti, bütündü. Şimdi ise Müslümanlar, birbirinden kopuk bin kadar cemaate, parçaya, gruba, fırkaya, İslamcılığa ayrılmıştır.
Reformcuların olumsuz ve yıkıcı faaliyet ve propagandaları sayesinde islamî kesimde korkunç bir kaos ve anarşi hüküm sürmektedir.
Fitne o raddeye gelmiştir ki, Allah gerçek bir Janustur (Janus iki çehreli bir Roma putudur) diyen İranlı yazar büyük bir İslam önderi ve mücahid olarak tanıtılmaktadır.
Diyanet bu Ehl-i Sünnet dışı ve karşıtı fitnelere karşı bir savunma yapmamaktadır. Çünkü Diyanete Fazlurrahmancılar sızmıştır ve bırakın Ehl-i Sünneti savunmak, uzun yıllar süren bir hadîs ayıklaması yapılmıştır. Ayıklanmış hadîsler külliyatı yayınlanmıştır ama halka satılmamaktadır.
Türkiye’deki bu dinde reform, ılımlı BOP İslamı, Ehl-i Sünnetin yıkılması, yerine Fazlurrahmanın Tarihsellik ve Tatiliye mezhebinin getirilmek istenmesi işinin ardında; ABD’nin, AB’nin, İsrail’in, Siyonizm’in, uluslararası kapitalizmin, sömürgeciliğin, emperyalizmin, Vaticanın, Evangelistlerin, Sabataycıların, Kriptoların rolü, tuzu biberi, telkinleri, direktifleri var mıdır? Bence vardır.
Türkiye’de Ehl-i Sünnet Müslümanlığı hakim olursa, Sünnî Müslümanlar tek bir Ümmet haline gelirse, ehliyetli bir İmam’a biat ve itaat ederlerse, Şeriatı dünya nizamı olarak arak kabul ederlerse küfür dünyasının işi bitiktir. İşte bu yüzden var güçleriyle, reformcu ilahiyatçıları taşeron olarak kullanarak mü’minleri parçalayıp bölmekte, kaos ve anarşi çıkartmaktadırlar.
Bu konuda küfrün ve nifakın en büyük yardımcıları, muslih görünen din sömürücüleri ve mukaddesat bezirganları ile ilimleri olduğu halde halkı irşad etmeyen, aydınlatmayan, uyarmayan, bilgilendirmeyenlerdir.
* (İkinci yazı)
Vicdanlı ve Edebli Müslüman Herkesin Arasında Açıkta Yemez İçmez Dondurma Yalamaz
İSLAM dininin hükümlerinin, ahlakının, edeb ve görgüsünün, hayat nizamının dört kaynağı vardır. Birinci ana temel kaynak Allah’ın Kitabı Kur’andır… İkincisi, Allah’ın Resulünün (Salat ve selam olsun ona) Sünnetidir. Üçüncüsü icmâ-i Ümmettir… Dördüncüsü kıyas-ı fukahadır. Bunlara Edille-i Erbaa denir.
Kur’anda mücmel (kısa ve öz) olarak geçen bazı dinî emirlerin ayrıntıları Sünnettedir.
İslamda farzlar, haramlar, müekked veya gayr-i müekked sünnetler, nafileler, müstehablar vardır.
Dinimizin edeb kuralları da vardır.
Mesela, erkek Müslümanların namazı başlarında bir takke, arakiye, fes veya sarık ile kılmaları hem Sünnet, hem de edebtir.
Namazı başı açık olarak kılmak hem Sünnete, hem de namazın âdabına aykırıdır.
İslamın edeb, görgü ve inceliklerinden biri de herkesin arasında, sokakta, çarşı pazarda yiyip içmemektir. Dinimiz bunu mürüvvetsizlik olarak görmekte ve kınamaktadır.
Usûl-i hadîs kitaplarında yazar: Eskiden hadîs alimleri, sokakta herkesin içinde yiyip içen kişilerin rivayet ettikleri hadîsleri almazlarmış.
Hava sıcak… Kebapçı dükkanının önüne kaldırıma masalar atılmış… Bunlardan birine oturdun ve garsona, lütfen bana tereyağı bol bir İskender kebabı getirin dedin.
Kebap geldi… Manzarası iştah açıyor, tereyağı dumanları ve kokuları saçıyor. Atıştırmaya başladın… Masan sokakta ya, gelip geçen herkes kebabı görüyor… …Bunların içinde fakir yetim çocuklar olabilir… Geçim sıkıntısı çekenler olabilir… Aş eren hamile hanımlar olabilir… İşini kaybetmiş, sefalete düşmüş vatandaşlar olabilir… Sen bunları hiç düşünmüyorsun ve o nefis yemeği neş’e ve şevk içinde yiyorsun…
İşte bu, bir Müslüman olarak sana yakışmaz…
Bu yüzdendir ki, dinimiz açıkta yemeyi içmeyi iyi görmüyor.
Sıcak yaz aylarında sokakta herkesin içinde dondurma yalamak da edebe aykırıdır, mürüvvetsizliktir, görgüsüzlüktür.
Hele bu işi tesettürlü bir kadının yapması hiç hoş görülemez, afvedilemez.
Kaynağını hatırlamıyorum, uzun yıllar önce bir kitapta okumuştum, eskiden İslam Mahkemelerinde (Kadılıklarda) sokakta yiyip içen şahitlere itiraz edilebilirmiş. Efendim, bu kişi herkesin arasında yemek yiyen ve içen mürüvvetsiz bir kimsedir, onun şahitliğini kabul etmiyorum denilebilirmiş.
Okumuş, olgun, terbiyeli bir Müslümana sokakta, herkesin arasında yemek içmek dondurma yalamak yakışmaz.
Ahlaklı ve edepli bir Müslüman karısının, kızının, kendisinin iç çamaşırlarını balkonda kurutmaz.
Görgülü bir Müslüman üçüncü kattaki balkonunda barbekü yapıp et pişirmez. Çünkü bunun dumanı ve kokusu üst kattakilere gider ve rahatsız olurlar. Müslüman öyle bir kimsedir ki, onun elinden ve dilinden insanlar selamette olur.
Müslüman, burnunu sildiği kağıt mendili otomobilin penceresinden yola atmaz. Böyle yaparsa edebsiz ve vasıfsız bir Müslüman olur.
Herkesin arasında açıkta yiyip içmek, dondurma yalamak kişiyi dinden çıkartmaz ama edepsiz ve mürüvvetsiz yapar…