Marmaray ve başörtüsü... Yüzyılın iki olayı
Malûm; her hafta “hasbihal”imize başlarken, “geçen haftaya damgasını vuran olaylar”dan söz ediyoruz...
Bu hafta ise;
“Haftaya” değil, “yüz yıla damgasını vuran 2 olay”dan söz etmek istiyoruz...
Nedir o iki olay?..
Birincisi; 29 Ekim 2013 Salı günü, yani “Cumhuriyet’in 90. yıldönümü”nde bir “rüya proje” olan “Marmaray Tüp Geçidi”nin açılması, ikincisi de, “Başörtülü 4 AK Parti milletvekilinin Meclis’e girmesi” idi...
Kim, ne derse desin;
Bunlar “yüzyılın olayları”dır!..
Hatta, “yüz yıl”dan da öte...
29 Ekim Salı günü;
Sultan Abdülmecid döneminde yani 1860 yılında hayâl edilen, Sultan 2. Abdülhamid döneminde “mimarî çizim”leri yapılan, “153 yıllık bir hayal” gerçekleşti...
93 YIL ÖNCEKİ GİBİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Tayyip Erdğan’ın ve çeşitli ülke başbakan ve temsilcilerinin katıldığı “açılış töreni”nde, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in yaptığı “dua”, herkesi duygulandırdı...
Mehmet Görmez “dua” ederken, bütün eller “sema”daydı...
Tıpkı, 23 Nisan 1920’de olduğu gibi...
Ekranda; Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’i; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın arasında “dua” ederken görünce, “93 yıl öncesi” geldi gözlerimizin önüne...
Evet, o an; 23 Nisan 1920’deki sahneyi hatırladık... Yani, “TBMM’nin açılış günü”ndeki o sahneyi...
Hele hatırlayın o fotoğrafı...
Tarih 23 Nisan 1920
Cuma günü, Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde kılınan Cuma namazından sonra “sancak” çıkarıldı ve kafilenin önüne geçirildi. Bu arada sancağın yanında, Sinop Mebusu Hoca Abdullah Efendi, üzerine yeşil örtü açılmış bir rahlenin üzerinde Kur’an-ı Kerim ve Sakal-ı Şerif taşımaktaydı.
Rahleyi, yarı yoldan sonra Meclis’e kadar taşımak üzere Yozgat Mebusu Müftü Hulusi Efendi almıştı.
Yol boyunca devamlı tekbirler getiriliyordu. Bu şekilde Meclis binası önüne gelindi. Burada kurbanlar kesildi. Daha sonra Bursa Mebusu Hoca Fehmi Efendi dua etti. Bu duaya, bütün milletvekilleri ve halk heyecanlı bir şekilde “Âmin” diyorlardı.
Meclis’te herkes yerini aldıktan sonra, yine hocaların bir kısmı hep bir ağızdan nakarat halinde dua ve âyetler okuyorlar, bir kısmı da Buhari-i Şerif kıraatinde bulunuyorlardı.
Bu arada Hacı Bayram-ı Veli Türbesi’nden alınan sancak ve rahle üzerinde getirilen Kur’an-ı Kerim ile Peygamber Efendimiz (sav)’in Sakal-ı Şerifi de kürsüye konmuştu.
Bu merasimlerin ardından saat 14.00 civarında çalışmalara başlanmıştı...
Kısa kesecek olursak;
23 Nisan 1920’deki sahne, “93 yıl sonra” aynen tekrar ediliyordu...
93 yıl önce, “dua”larla “Meclis açılıyor”du... 93 yıl sonra 29 Ekim 2013’te ise, yine “dua”larla “Marmaray açılıyor”du!..
Neredeen, nereye?..
80 yıldır “iki yakası bir araya gelmeyen” Türkiye’nin insanları, 90 yıl sonra bugün Asya’dan Avrupa’ya “iki kıta”nın, “iki yaka”nın bir araya geldiğini gördüler ya, bundan büyük mutluluk mu olur?
80 yılda bir araya gelemeyen iki yaka, şimdi “4 dakika”da buluşuyor.
Milletimize hayırlı olsun...
MECLİS’TE 4 BAŞÖRTÜLÜ
Geçen hafta yaşanan “yüzyılın ikinci olayı” ise; AK Parti Konya Milletvekili Gülay Samancı, Kahramanmaraş Milletvekili Sevde Beyazıt Kaçar, Denizli Milletvekili Nurcan Dalbudak ve Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey’in Meclis’e “başörtüsüyle girmeleri” oldu...
Bu, çok mu önemli?..
Aslında, “son derece normal” ve “olması gereken” bir olay...
Ne var ki;
2 Mayıs 1999 tarihi, yani bundan 14 yıl öncesi hatırlandığında, Türkiye’nin ne büyük bir mesafe katettiği, nasıl bir normalleşme yaşadığı kendiliğinden görülecektir.
Düşünebiliyor musunuz;
“Millî iradenin tecelligâhı” denilen, duvarlarında “Egemenlik Milletindir” yazılan ve adında “Büyük Millet” ifadesi bulunan, dahası 23 Nisan 1920 tarihinde “İslâmî bir törenle” açılan Meclis’e, on yıllardır “İslâmî bir kıyafet”le girilemiyordu.
“Milletin oylarıyla” seçilen Merve Kavakçı, 2 Mayıs 1999’da girdiği Genel Kurul’dan dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in; “Bu hanıma haddini bildirin” höykürmeleri, DSP milletvekillerinin de “Dışarı!.. Dışarı!” diye bağırmaları sonucu “dışarı çıkmak” zorunda kalmıştı...
İŞTE ŞİMDİ MİLLETİN MECLİSİ
14 yıl sonra bugün, “4 AK Partili milletvekili”nin, aynı Genel Kurul salonuna “başörtüleri” ile girmeleri, 1 Nisan tarihli Akit’in manşetinde yer aldığı gibi; “Şimdi milletin Meclis’i oldu” dedirtmiştir.
Başbakan Tayyip Erdoğan, 2 Mayıs günü Kızılcahamam’da yaptığı konuşmada, bu “tarihi gün” için diyordu ki;
“Toplumun farklı düşünmesi, ya da farklı talepleri dile getirmesi bir kutuplaşma değildir. Ancak imtiyaz elde etmek, ya da elindeki imtiyazları muhafaza etmek adına, teröre, şiddete, sokak eylemlerine, illegal yöntemlere başvurmak bir kutuplaşmadır ve biz böyle bir kutuplaşmanın önünde var gücümüzle dururuz. İmtiyaz elde etmek, ya da elindeki imtiyazları muhafaza etmek isteyenlerle herhangi bir uzlaşmayı, biz, demokrasiye, insani değerlere, her şeyden öte millete bir ihanet olarak görürüz.
Yani çoğunluk, azınlığa baskı uygulamayacak, tahakküm etmeyecek. Ancak on yıllardır yapıldığı gibi azınlığın çoğunluğa baskı uygulaması, dayatmalarda bulunması, tahakküm etmesi de yeni Türkiye’de asla kendisine yer bulamayacak. Yeni Türkiye’de imtiyazlara yer yoktur ve olamaz. Yeni Türkiye’de, siyasette, hukukta, ekonomide, sosyal hayatta, imtiyazlara yer yoktur ve olamaz.”
Türkiye’nin sahibi, 76 milyon vatandaşın tamamıdır... Büyük bir kibirle, ceberut bir tavırla, parmağını sallayarak, kendisi dışındakileri aşağılama dönemi, geri gelmemek üzere kapanmıştır. Kendisini ülkenin yegane sahibi görüp, diğerlerine mürebbiye tavrıyla muamele eden herkesin, eski Türkiye’nin bu kötü alışkanlığından vazgeçmesini rica ediyorum.
Bugüne kadar horlanmış, bugüne kadar aşağılanmış, bugüne kadar, kendisini ikinci sınıf vatandaşmış gibi hissetmiş herkesin de, her bir vatandaşımın, her bir kardeşimin de artık özgüven içinde, göğsünü gere gere, ‘Ben de bu ülkenin sahibiyim’ demesini, bunu da sonuna kadar savunmasını rica ediyorum.”
Öyle inanıyoruz ki;
Sadece 14 yıl önce değil, onlarca yıl önce de hükmünü sürdüren yasak, bir daha geri dönmemek üzere kaldırılmıştır.
Meclis, işte şimdi
“Milletin Meclisi” olmuştur!..
Yıllardır “zulüm” görüp de “sabır” gösteren “mağdur”lardan, bulundukları her platformda “başörtüsüne özgürlük” diye haykıran STK temsilcilerinden ve mücadeleyi hep “diri” tutan siyasilerden Allah razı olsun...
Kendisi de bir “örtü ve katsayı mağdurunun babası” olan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın şahsında da, AK Parti milletvekilleri ve kurmaylarına, sonra da MHP, BDP ve CHP milletvekillerine, “normalleşmeye katkı”larından dolayı teşekkür ediyoruz...
Selâm ve saygılarımızla...