Önemsiz bir mevzu: Dil!
Dergi okuyan kaldı mı memlekette? Gazete okuyanların azaldığı bir dünyada, dergi okuyanların tükenmesi kaçınılmaz. İnternet okuyuculuğu, derin okumayı ortadan kaldırıyor. Dergi okumak, kitap okumak alışkanlıklarımız arasından çıkıyor.
Bu, bütün dünya da mı böyle?
Muhtemelen bütün dünyada gazete okuyucusu, dergi okuyucusu, kitap okuyucusu azalıyordur. Çünkü sanal âlemde kolaylıkla gazete, dergi takip etmek, kitap seyretmek mümkün. Bakın hiç biri için “okumak” demedim!
Türkiye’de binlerce dergi yayınlanıyor. Türkiye Yazarlar Birliği’nin yıllıklarından birinde (2008) ibreti âlem için, geniş bir dergi bölümü yapılmıştı. Burada yüzlerce dergiden söz ediliyordu.
Dergilerin en az okunanlarının ilmi dergiler, “hakemli dergiler” olduğu kolaylıkla tahmin edilebilir. Bu dergiler bol dipnotlu, şekil şartlarına uygun, fakat muhtevaca bir şey söylemeyen metinlerle dolu. Elbette bu yazılar içinde de okunulması gerekenleri var. Fakat büyük çoğunluğu böyle. Geçenlerde Bilig dergisinin 66. sayısı elime geçti. Önce bir karıştırdım. Sonra da okumak üzere masamın bir kenarına ayırdım.
O dergideki bir yazı, Türkiye’nin akademi camiasının nasıl bir dil ve zihin perişanlığı içinde olduğunu gösterdiği için bilhassa dikkatimi çekti. Yazı bir dilin temel kitaplarından olan sözlüklerle ilgili. İşte başlık: “Türkiye Türkçesi Söz Varlığının Derlem Tabanlı Sözlüğü.”
Evet bir başlık ki, bütün kelimeleri türkçe veya öztürkçe. Fakat ne anlatıyor? Türkiye türkçesinin “söz varlığı”. Yani vokabüleri, “kelime haznesi”. Demek ki, Türkiye türkçesinin bütün kelimelerini ihtiva eden bir sözlük üzerinde fikir yürütülüyor. Bu sözlük nasıl bir sözlük olacak, cümlenin devamından çıkarabilirseniz çıkarın!
“Derlem” ne demek? Bu uydurma kelime ile Türkçe Sözlük’ün 7 baskısında ilk defa karşılaşılıyor (1983). Oradaki manası: Koleksiyon. 8 baskıda (1998) da aynı karşılık var.
2011’deki 11. Baskıda “derlem” kelimesi “koleksiyon”la karşılandığı gibi özel bir anlamı da verilmiş. Fakat bu anlamın koleksiyonla alâkasını kurmak mümkün değil. “Bir dilin türlü kullanım alanlarından derlenmiş örneklerinin dil bilgisi ve kuramsal dilbilim araştırmalarında kullanılmak üzere bilgisayar tarafından okunabilecek biçimde bir araya getirilmiş kümesi.”
Derlem kelimesini “koleksiyon” karşılığı olarak uydurmak bir keyfilikti. Çünkü kelimenin latincesi, toplamak, biriktirmekle alâkalı. Derlemek ve toplamak birlikte kullanılır dilimizde, fakat aynı anlamda değildirler. Dil işte bu farklılıklarla kendini belli eder. Koleksiyoncu derleyici değildir, toplayıcı ve biriktiricidir! “Derlem”e özel bir mana yükledik! Biz yaptık oldu.
Gelelim “derlem tabanlı” sözlüğe! Neyse ki, makalenin yazarı, kavramın batı dillerindeki, latince menşeli aslını da vermiş: Corpus-based.
Corpus, külliyat, mecmua olarak karşılanıyor, ingilizceden türkçeye sözlüklerde. (Redhouse, M. Gülbahar vb.)
Bu kavram nasıl türkçeleştirilebilir? Derleme tabanlı, metin esaslı, derleme esaslı. Böyle ifade edildiği zaman, herkes bunu anlar! Maksat da hasıl olur!
Fakat öztürkçecilik zihniyeti kimsenin anlamaması esasına dayanır. Bu yüzden herkesin bildiği, anladığı, konuştuğu, yazdığı kelimeler yerine, müslümana gâvur eziyeti kabilinden yeni kelimeler uydurulur!
Sözlük bir dilin kelimelerini toplar. Bunun çeşitli yolları var. Birisi ağızlardan derlemektir. Diğeri metinleri tarayarak kelime haznesini oluşturmaktır. Türkiye’de derleme sözlüğü ağız derlemesi olarak yapılmış, çok ciltli olarak Dil Kurumu tarafından yayınlanmıştır. Yazılı metinlerden yapılanlar “tarama” olarak nitelendirilmiştir. Tarama Sözlüğü de çok ciltli olarak yayınlanmıştır.
Derleme Sözlüğü, ham malzemenin bir araya getirilmesinden ibarettir. Ağız farklarına işaret edilmemiş, dilimizdeki genel kullanımlar üzerinde durulmamış, birbirinin ufak farklarla tekrarı çok sayıda kelimeyi barındırmaktadır. Tarama Sözlüğü ise, çok sayıda eserin sadece türkçe olduğu sanılan kelimelerinin örnekleriyle taranması şeklinde oluşturulmuştur. Tarama Sözlüğü’ne bakarak türkçenin söz varlığını bütünüyle görmeniz mümkün değildir. Türkçenin kelimeleri yanında türkçe sanılan moğolca, soğdca, çince vs. kelimeler, bu sözlükte yer bulurken, bunlardan çok daha fazla kullanılmış olan arapça ve farsça kelimelere yer verilmemiştir.
Makale sahibi, örnek olarak Oxford, Collins, Longman, Cambridge benzeri ingilizce sözlükleri vermektedir. Nedir bu sözlüklerin özelliği? Bilgisayarın ortada olmadığı zamanlarda ingilizcenin temel metinleri taranarak hazırlanmaları. Türkçenin henüz böyle bir sözlüğü yok.
“Derlemci” arkadaş, dilimiz bir bütün olmasına rağmen Cumhuriyet öncesini hiç kaale almamıştır. Oysa çağdaş türkçe, Tanzimat sonrası ortaya çıkan dildir. En azından Tanzimat sonrası taranmalıydı. Yüzde kırkını cumhuriyet döneminin edebî eserlerinden taramış. Bunların hangi eserler olduğunu bilmiyoruz. Objektif değil, keyfi bir tarama olma ihtimali çok kuvvetlidir. Diğer yüzde kırkı internet metinleri ve yüzde yirmisi de çeşitli metinlermiş.
Buradan gerçek anlamda türkçenin sözvarlığını ihtiva eden bir sözlük hazırlanmak istenmediğini çıkarabiliriz. Bu bir nevi takviyeli öztürkçe sözlük olabilir. Zaten makalenin dilinden bu çıkmaktadır. Bir dilci, dilinin yaygın kelimeler ile konuşmalı ve yazmalıdır. Dilimiz yaz boz tahtası değildir. “Yazın” kelimesi 1970’lerde edebiyat karşılığı olarak uydurulmuş, fakat tutmamıştır. O zaman bir ilim adamının, bu köksüz, müşevveş kelimeyi değil, bin küsur yıldır anlamı bilinen “edebiyat”ı esas alması gerekirdi. Bu uç, müfrit (ekstremist) bir tutumdur.
İşin garibi, böyle bir çalışmanın TÜBİTAK tarafından desteklenmesi ve Bilig gibi bir dergide yayınlanmasıdır!
Devlet Kurumları, müfritliği desteklemez. Yerleşik türkçe en büyük millî servetimizdir. Onun korunması, güçlenmesi, Türkiye’de ilmin ve edebiyatın korunması ve güçlenmesi demektir. Dilde aşırılıklar devrini kapatmak bu dönemde mümkün olmayacaksa, ne zaman olacak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.