“Dini Referanslarla Yönetim Olmaz”mış!
Yeryüzünde, asırlarca süren tartışmanın biteceğini sananlar boşuna beklemesin. Bu kavga hiç bitmeyecek ve insanoğlu var oldukça devam edecektir! Bu kavgayı çıkaranlar ve sürdürenler, küçücük beyinleriyle âlemlerin Rabbine adeta kafa tutuyorlar!
Diyorlar ki: “Dini referanslarla insanlar yönetilemez!..”
Peki, hangi referanslarla insanlar yönetilir? Cevap veriyorlar:
“İnsanların yönetimi, ancak dindışı (laik, seküler) referanslarla olmalıdır!... Eğer “din” referans alınırsa; bağnazlık, cehalet, gerilik, vahşet, baskı ve zulüm baş gösterir!...”
***
Bu anlayıştaki insanların “din”den kastettikleri tabii ki İslam’dır, Yahudilik ve Hristiyanlık değil! Hinduizm, Taoizm veya Brahmanizm gibi Uzakdoğu dinlerini de kast etmiyorlar.
Kendi kafalarında şekillendirdikleri “ucube din” anlayışıyla, İslam dinine savaş açmaktalar! Bunların içinde, “Din” ve “Allah” kavramının, insanların kendi düşüncelerinin bir ürünü olduğunu iddia edenler bile var!
Oysa, ürettikleri “din” anlayışıyla İslam dininin hiç mi hiç alâkası olmadığı gibi, örtüşen hiçbir tarafı da yoktur! Ama, bilerek veya bilmeyerek, kasıtlı veya kasıtsız, söz konusu iddia ve hücumlarına devam ediyorlar!
İzlediğim bir televizyon programında AKUT Kurucusu Nasuh Mahruki de bu iddiayı seslendirenlerden biriydi. Üstüne basa basa diyordu ki; “Yönetimde dini referans olmaz!..”
O böyle söylüyorken, Alemlerin sahibi olan Allah da, dini referanssız hiçbir şeyin olmayacağını söylüyor, biz ne yapacağız şimdi?
Rehberimiz, Rabbimizin buyrukları mı? Yoksa beşeri, laik, dindışı, seküler düşünceler mi?.. Biz, gökten inen vahye mi tabi olacağız? Yoksa, insanların kendi kafalarından koyduğu dindışı kurallara mı?.. Hangisine?
Yanlış anlamanın önüne geçmek için şunu özellikle belirtelim: İnsanlar da, dünyayı idare etmek için kurallar koyar, yasalar çıkarır, düşünce üretir, içtihat ederler ve sonuçta bunlarla dünyayı yönetebilirler, ama bunlar asla İlahi vahye aykırı olamazlar. İslamî inanç, amel, ahkam ve ahlaka ters düşmeyen her yasa ve düzenleme mümkündür, meşrudur.
***
Allah, insana irade vermiştir. Bu iradesini de dilediği gibi kullanma özgürlüğüne sahiptir. Bu özgürlüğü sonuna kadar ve hiçbir baskıya maruz kalmadan kullanabilen insan, ne yazık ki kendisine bu özgürlüğü veren Yaratıcısına kafa tutarak savaş açabilmektedir!
Şu garip çelişkiye bakın!
Laik sistem, devlet idaresine yön verebilecek, toplumu dizayn edebilecek, dünyayı yönetebilecek!… Ama İslam dini, vahye dayalı hükümlerle bunları yapamayacak?!... Öyle mi?
Halbuki, Kainatın Yaratıcısı yüce Allah, insanlara Kur’an-ı Kerim’in bir rehber, bir yaşam tarzı, bir hayat kitabı olduğunu haykırıp durmaktadır. Allah’ın yarattığı bir insan, fikirleriyle toplumu dizayn edecek, ürettiği kurallarla devleti yönetecek ama insanı yaratan
Allah, bundan aciz kalacak öyle mi?...
***
Bize, İslam ve Müslümanlık adına ortaya çıkıp da olumsuz örnek sergileyenleri göstermesinler sakın! Kötü örnek, emsal olmaz! Asıl, bu dinin beslendiği ana kaynağa baksınlar!
Kur’an-ı Kerim’de, insanın mutluluğunu sona erdiren, toplumun huzurunu kaçıran, devletin bekasını tehdit eden hangi ayetler var da bunlardan korkuluyor?!
Evrensel ahlâk ilkeleri diye dört elle sarıldıkları “etik değerler”in âlâsını İslam dini tanıtmıyor mu? Bu dinin Peygamberi, “en güzel ahlâk üzere gönderilmiş” değil midir?
Dedim ya, bu kavga bitmez!
Peygamberlerin insanlara ne zararı vardı da, karşı çıktılar? Peygamber karşıtlarının dün derdi neyse, bugün de devlet ve toplumdan dini dışlayanların derdi aynıdır.
Önemli olan, insanın hangi safta yer aldığıdır.
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.