Savunma sanayi ve…
Bir silahlanma yarışından söz etmiyorum. Sonuçta bir savunma ihtiyacı var.. Polis de, asker de silah alıyor..
Eskiden hep alırdık, şimdi üretiyoruz da.
Kendi üretemediklerimizi, diğer ülkelerle ortaklaşa üretiyoruz..
Silah üreten ülkeler bunu sadece kendisi kullanmıyor, satıyor da..
O zaman Türkiye, sadece kendi ürettiklerini değil, kendi satın aldığı ve ortaklaşa ürettiği bazı savunma sanayi ürünlerini niye pazarlamasın.
Türkiye dost ve kardeş ülkelere birçok konuda danışmanlık yapıyor, Güvenlik, Savunma, İstihbarat alanında birçok ülke Türkiye’den destek alıyor..
İsrail ABD’den, AB ülkelerinden aldığı silahı başka ülkelere satmıyor mu?
Türkiye kendi tercih ettiği sistemi alıp niye satmasın. Başka ülkeye bunu tavsiye ediyorsa, niye “git şu ülkeden al” desin ki!.. Askeri donanımların satınalınması karmaşık bir prosedürdür. Öyle tek fiyat da yok.. Hatta şartlı satışlar sözkonusu.. Türkiye bu konuda güvenilen bir müttefik, proje ortağı olarak kendisi doğrudan bu satışın şartlarını belirleyebilir.. Bundan hem Türkiye, hem de işbirliği yaptığımız ülke kârlı çıkar..
Türkiye şimdiye kadar pasif denge politikası izliyordu. Bir yere yaslandık gidiyorduk. ABD, AB, NATO, CENTO.. Ama artık aktif denge politikası izliyoruz. Rusya, Çin, Hindistan, Japonya, Kore, hangi ülke daha cazip bir işbirliği imkanı sağlarsa, onunla çalışıyoruz..
Türkiye’nin şimdi bir adım daha atması gerek.
Bu anlamda aslında özel sektörün de örgütlenmesi gerek.. Bu satışlar ve işbirliğinin çerçevesinin de bir esasa bağlanması lazım..
Şimdi Sabiha Gökçen de Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve İTO’nun desteğinde büyük bir teknopark kuruluyor. İstanbulPark, daha çok Savunma Sanayi ağırlıklı projeler için düşünülmüş.
Aslında neyin savunma, neyin sivil olduğu da artık kesin çizgilerle ayrılmıyor.. Askeri amaçlarla gerçekleştirilen bir buluş sivil hayatta çok daha fazla kullanılabiliyor. Teflon ve mikro dalga gibi. Hatta internet bir askeri buluş değil mi?
Siber savaş, siber güvenlik, siber istihbarat ve karşı istihbarat, asimetrik ve paralel değerler içeriyor en azından sivil ve askeri sektör için..
Keşke emekli generaller gidip batık bankaların yönetim kurullarına gireceklerine, bu tür şirketler kurup, üretseler ve bu konuda diğer ülkelere danışmanlık yapsalar, mal ve hizmet satsalar..
Türkiye şimdi böyle bir yola girdi. Artık karayolu ya da toplu konut gibi, temel altyapı hizmetleri değil, katma değeri daha yüksek daha sofistike projelere imza atıyoruz.. Geçtiğimiz günlerde Binali Yıldırım’ın da katıldığı İnternet Geliştirme Kurulu Başkanı Sayın Serhat Özeren moderasyonunda gerçekleşen hangout uygulaması, birçok sektör aktörü için ufuk açıcı olacak. Artık bayiler toplantısı, dernek yönetim kurulları gibi birtakım çalışmalar, en azından istişari toplantılar, dernek etkinlikleri, bu şekilde çok daha geniş kitlelere ulaşacak.. Bu işler giderek daha yüksek bir insan ve iş kalitesini beraberinde getirecek. Bakan açıkladı, kendi e-book ve tablet üretiminin kendi HW ve SW’imizle piyasaya sunulacağını açıkladı.
Bu arada hâlâ Pardüsümüz sahipsiz. Kullanmıyoruz, bu önemli proje öksüz..
Biliyor musunuz, dinleme teknolojisi ile dinlemeye karşı koyma teknolojisi, aslında aynı teknoloji..
Neyin askeri, neyin olmadığı aslında bazı ürünler için fazla önem taşımıyor.. Sizin o şeyi nasıl kullandığınıza bağlı..
İş makineleri üretiyorsanız, tank da yapabilirsiniz. Uçak, helikopter yapıyorsanız, aynı şeyi başka bir amaç için de özelleştirebilirsiniz. Nükleer santraliniz varsa atom bombası da yapabilirsiniz.. Bu sizin nükleer teknolojiye sahip olup olmamanızla ilgili. İlle de nükleer santraliniz olması şart değil, röntgenler için kullandığınız radyoaktif ürünler de mikro reaktörlerden yani atom santrallerinden elde ediliyor.. İşin bir de bu tarafı var.. Mikro reaktörlerde güvenlik daha yüksek olsa da, aslında aynı risk sözkonusu.. Sonuçta stoklanan radio izotoplardan söz ediyoruz..
Sanırım bazı şeyleri şimdiden bir kez daha düşünmemiz gerekiyor.. “Bekara karı boşamak kolay” derler. Dışarıdan bakınca her şey çok kolay gözükebilir. Ama işler bazı noktaya gelince o şeyi yapmak zorunlu hale gelebiliyor. Önemli olan başlangıçtaki romantizm ve anlamsız karşı çıkışları bir kenara bırakıp, işin aslını öğrenerek, gelecekte karşılaşacağımız sorunlar, riskleri ve ihtiyaçları bugünden düşünerek bu işin ekonomik, siyasi, ahlaki, hukuki zeminini bilimsel metotlarla çözüme kavuşturmak..
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.