Asi topluluğun mantığı!
Yanlış safta duranlar mugalataya başvurarak kendilerini ve tezlerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Bütün sermayesini Amerikan düşmanlığına bağlamış bir rejim çark edince taraftarları da çark ediyor ve vicdanlarının sesini bastırmak için sizleri de kendi tezlerini tasdik ettirmeye çalışıyorlar. ABD ile Suriye’de aynı safta olmalarına rağmen Hizbullah’ın Suriye’de Amerikan planlarına karşı savaştığını söylemeye devam ediyorlar! Ama artık başka bir aşamada; olayların hakka’l yakin mertebesinde bulunuyoruz. İlme’l yakin mertebesini aştık ve sözel ve edebi bir mücadele geride kaldı. Şam gerçeklerin keşşafı oldu ve nifak cephesiyle iman cephesini birbirinden ayırdı. Nifak cephesi içinde olmayan yok. Tahran’dan Tel Aviv, Washington ve Moskova’ya kadar. İman cephesi yalnız bile olsa safı belli. Hazreti Ali hakkaniyet prensibine bağlı idi. Bundan dolayı saflarında dalgalanmalar eksik olmadı. Emevi tarafı ise asabiyet üzerine hareket etti ve konjonktürün de yardımıyla iktidarı ele geçirdi. Şia ise tarih içinde mutlak muhalefet bayrağını çekerek aslında esnekliğini ve hakkaniyetini kaybetti ve gerçek anlamda bir asabiyet kütlesi haline geldi. Dolayısıyla asabiyet üzerinden Emevi anlayışına kaydı. Çağımızda Cihadcı Selefiler veya en azından Kaide gibi bir takım hareketler çağdaş ve yeni Haricilik dalgasını temsil ediyorlar. Şam rejimi ve Esat ile onun Tahran’daki ortakları ise çağdaş Emeviliği temsil ediyorlar. Ali Şeriati Safevi Şiiliğinin aslında Emevi Şiiliğini ve asabiyetini temsil ettiğini ifade etmektedir. Sıfatına bakmadan ismine aldananlar ise slogan üzerinden gidenlerdir. Slogancılık ise dinde kıt ve sığ anlayışı temsil eden Haricilerin ve aynı zamanda asabiyet üzerine giden Emevilerin harcıdır. Bugün Kerbela vakası üzerinden sureta Ehl-i Beyt bayrağını taşıyanlar Şam’da Hazreti Osman’ın kanlı gömleği teşhir edenlerin zihniyetini taşımıyorlar mı? Aynı istismarcı anlayış değil mi? Bugün Hazreti Ali’nin hakkaniyet mesleğini temsil eden zümre ise münhasıran Sünnilerdir. Onun bayrağı bizim bayrağımız onun yolu bizim yolumuzdur. Sağ gösterip sol vuranlar asabiyetin ve kaypaklığın yolunu temsil etmektedirler.
¥
Onlar Arapların deyimiyle muravaga/ kaypaklık ve aldatma ile iş görürler. Şam ordusu ile İmam Ali ordusu karşılaştığında hadiste haber verildiği gibi Ammar İbni Yasir şehit olur. Bunun üzerine gerçek otaya çıkar. Zira Peygamberimizin diliyle ‘ seni asi bir topluluk öldürecek’ buyrulmuştur. Öbür taraf hemen mugalata ve kaypaklık mantığına başvurur ve şöyle der: İçlerine almasalardı Ammar İbni Yasir öldürülmezdi! Geçtiğimiz günlerde Şam’da ırzına geçilen ve işkence ile öldürülen çocuk ve kadınlarla ilgili bir habere Haydar Baş’ın gazetesinin yaklaşımı aynen Ammar hadisi doğrultusunda olmuştur: “İsyancılar çocuklara musallat olu”. Haberin spotunda şöyle denilmektedir: “Suriye’de dış destekli isyanın bedelini çocuklar da ağır şekilde ödüyor. Şimdiye kadar 11 bin 500 çocuk hayatını kaybetti” Ammar’ın şahadeti karşısında Emevi asabiyetinin mantığı da aynı idi. Şimdi Suriye Kerbelası karşısında Şiilerin mantığı aynı değil midir? İmam Ali asi topluluk arasında yaralananların üzerine gidilmesini ve onların öldürülmesini yasaklamıştır. Kuseyr ve benzeri yerlerde ise Hizbullah leş kargaları ve çeteleri yaralıları pikaplardan indirerek infaz etmektedir. Vallahi, billahi ve tallahi bunların Hazreti Ali ile Ehl-i Beyt ile zerre kadar alakaları yoktur. Bunlar Sasani, Safavi ve Emevi fanatikleri ve anlayışında olan zümredir. Sadece onların mazlumiyetini istismar etmektedirler.
¥
Bakın Mısır’ın Haydar Baş’ı olan Muhammed İsa Davud, Hazreti Ali’nin hasletlerini nasıl anlatıyor: “Onlarla (asi toplulukla) savaştığınızda ve yendiğinizde sakın ola ki, kaçanın peşine düşmeyin, yaralıyı öldürmeyin, avretini açmayın, maktülün organlarını kesmeyin (temsil yapmayın), (Devletü Ehli’l Beyt Kadime, s: 285.)” Hizbullah bunların hepsini yapıyor. Ve taraftarları da yine mazlumları suçluyorlar. Kur’an’da Yahudiler için kullanılan sözleri yapıyorlar. Sözleri yerinden oynatıyorlar. Gerçekleri tersyüz ediyorlar. Cihat nikahı iddiasını uydurdukları gibi muhaliflerin çocukları da infaz ettiğini ileri sürüyorlar! İnsan hakları örgütleri kadın ve çocuklara yapılanları büyük çapta rejime yıkarken Yeni Mesaj gazetesinde failler olarak muhalifler öne çıkartılıyor. Asi topluluğun mantığı bu şekilde işliyor. 764 çocuğun ‘isyancılar’ tarafından infaz edildiği ileri sürülüyor. Belli ki bu ceride kavramları tersyüz ediyor. Nazarında, katiller hak sahibi mazlumlar ise asi oluyor. Bu adamlar Rusya ile birlikte kimyasal silahların da muhalifler tarafından kendi insanlarına karşı kullanıldığını ileri sürüyorlar. Mısır’da da Sisi kızları ve kadınları öldürürken bunların Müslüman Kardeşler tarafından insani kalkan olarak kullanıldıklarını ileri sürüyordu. Kenan Akın da Cezayir gayyasında İslamcıların on bin kadını kestiklerini ileri sürmüş ve o vakit Yeni Şafak’ta bunu delilleriyle çürütmüştük. Vicdanı bastırmak için gerçeklerin tersyüz edilmesi gerekir. Asi topluluk da bunu yapıyor.
Suriye İnsan Hakları Örgütü’nden (SNHR) yapılan açıklamada, 2011 yılının Mart ayından bu yana güvenlik güçlerinin çeşitli kentlerde düzenlediği operasyon ve saldırılarda, 10 bin 853 kadının öldürüldüğü, 7 bin 500 kadının ise “cinsel şiddete maruz kaldığı” ifade edildi. Ölenler arasında 3 bin 614 kız çocuğunun bulunduğu belirtilen açıklamada, 461 kadının keskin nişancılar tarafından vurulduğu, 29 kadının da rejim güçlerinin işkenceleri sonucunda hayatını kaybettiği öne sürüldü. Olaylarda Humus’un Kerm el Zeytun, Bab Amro ve İdlib’in Cesr el Şuğur kasabasında yaklaşık 400 kız çocuğunun cinsel saldırıya maruz kaldığı belirtilen açıklamada, rejim güçlerinin baskın ve operasyonlarında 850 kadının da tecavüze uğradığı ifade edildi. Ülkedeki olaylar nedeniyle 2.1 milyon kadının ülke içinde göç etmek zorunda kaldığı 1.1 milyon kadının ise yurt dışına kaçtığı aktarılan açıklamada, Şam yönetimine bağlı güçlerin birçok kentte, silahlı muhaliflere karşı kadın ve çocukları canlı kalkan olarak kullandığı belirtiliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.