Zaman için ne demek uyku, ne demek dinlenmek!
Nüfusunun yüzde elli dördünün 24 yaşın altında olduğu İslam Dünyası’nda ve İslam Dünyasının merkez ülkesi Türkiye’de, doğrudan ve yoğun olarak, ‘beşerî sermaye’nin nitelik kazanmasına yönelik olması gereken tartışmalar bugün başka mecralarda devam ediyorsa ters giden bir şeyler var demektir.
Eğitimin önemli görülüp de eğitime bu kadar az önem verilmesi âhirzaman alâmeti gibi.
Ya gençlik üzerine bu kadar güzellemenin yapılıp da gençliğin imhası için el birliği ile çalışılmasına ne demeli!
Nitelikli insan gücünü konuşurken bu kadar niteliksiz laflar edilmesi ise tam bir garâbet.
Fitne ateşini körüklemekten Allah’a sığınırım.
Ancak durum bu ve çok vahim!
Meğer ne çok nefret biriktirmişiz!
Tertemiz akan çeşmeleri ne çok kirletmişiz!
Bulanık suda balık avlanmasından ne çok hazzetmişiz!
Ne çok ölçüleri usulleri karıştırmışız!
Doğru ile yalanın, hak ile bâtılın, hayır ile şerrin aynı tezgâhta satıldığı tuhaf bir zaman aralığında yaşamak meğer ne zormuş!
“Benim tarlama yağmayacaksa yağmur, hiç yağmasın!” diyen hasetçilerle “Sen çalış ben yiyeyim!” diyen haramiler ne de çok türemiş, palazlanmış!
‘Dünyanın Vicdanı’ olma yolunda, zihinlerin, iradelerin, duyguların, kalplerin topyekûn bir seferberlikle hakiki gayelerine yöneltilmesi gerekmiyor mu şimdi?
Himmetini milleti bilenler inşâ edecekse Yeni Türkiye’yi ve Yeni İslâm Dünyası’nı, nefisperest, hodfüruş, kifayetsiz ve liyakatsiz muhterislere makam, vazife, pâye vermek niye?
İki günü eşit olan zarardaysa her günü eşit olan neydedir?
Münkeri münker bildiği halde eliyle, diliyle düzeltmeyi geçtik, kalbiyle buğzetmeyi de göremiyor hatta münkere ambalaj yapıp maruf gibi pazarlıyorsa sergerdelik peşindeki bir güruh hicret mi etmeliyiz emin bir beldeye yahut tehcire mi zorlamalıyız o bedbahtları?
Her kemâlin engeli olan istibdat sadece siyasilerin teşebbüs ettiği bir belâ değil; fikrî istibdadın en acımasızını uyguluyor bugün elinde medya dilinde cerbeze silahı olanlar… Bazen âlim kisvesiyle zâlim, bazen aristokrat kılığında haydut, bazen kuzu postunda kurt oluyorlar…
Hakikatleri tersyüz edip imanları, îtimatları, itibarları sarsıyorlar.
İktidar ve güç hırslarına körpe zihinleri ve ömürleri heder ediyorlar.
Her şeyi bir kenara bırakıp can damarımıza kasteden bu hârici ve dâhili bedbahtlarla uğraşacakken şu gündemimizin pespayeliğine bakar mısınız?
Köklerle ve göklerle irtibatı artıracak fen ve din ilimleriyle genç dimağları ve kalpleri bilâkayduşart, bilâbedel, bilâücret tanıştırmaya ömürlerini hasreden ‘peygamber gibi’ , ‘peygamber vârisi’ hakiki ulemâ ve vakıf insanlar nerede?
“Sizden tebliğlerine karşılık hiçbir ücret talep etmeyenlere tâbi olun!” meâlindeki fermana muhatap beşeriyet ne yapacak, kime tâbi olacak?
Tertemiz akan pınarları kirleten o kadar çok atık su var ki sağdan soldan sökün eden!
Şeffaf, elmas gibi, cam gibi dâvâlar önüne gerilen o kadar kirli perde var ki zorla iliştirilen!
Ne gören gözler idrâk edebiliyor ne de gözünü yumanlar mahrumiyetlerini fark edebiliyor!
Ama zaman da nesiller de sel gibi gibi akıyor ahirete…
Zaman için ne demek uyku, ne demek dinlenmek!
Zamanın sakinleri için ne demek tedbir ne demek teyakkuz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.