Cemal Nar

Cemal Nar

Delilin Nedir?

Delilin Nedir?

Kaldığımız yerden devam edelim; Hz. Peygamber (sav) Efendimiz, Allah'a karşı olması gereken sevgiyi, birçok hadis-i şerifinde imanın şartından kılmıştır. Ebu Rezîk Akilî şöyle sordu1:'

- Ey Allah'ın Rasûlü! İman nedir?'

Hz. Peygamber şöyle cevap verdi:

- Allah ve Rasûlü'nün senin yanında her şeyden daha sevimli olmalarıdır.(İmam Ahmed.)

Şu hadisler de bu konuda çok önemlidir:

“Sizden bir kimsenin yanında Allah ve onun Rasûlü her şeyden daha sevimli olmadıkça kişi iman etmiş sayılmaz.”(Müslim, Buhârî.)

“Ben bir kişinin yanında aile efradından, malından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça o kişi iman etmiş sayılmaz.”(Müslim, Buhârî.)

Bu durumun bir neticesine de dikkat çekmiştir: Bir kişi şöyle dedi:

- Ey Allah'ın Rasûlü! Ben seni seviyorum!

- O halde fakirlik için hazırlan!

 - Muhakkak ki ben Allah'ı da seviyorum.          

 - O halde bela için de hazırlan!(Müslim, Buhârî.)                                  

Hz. Ömer'den şöyle rivayet ediliyor: “Ashabdan Mus'ab b. Umeyr, sırtında kemer gibi yaptığı bir koç derisi olduğu halde Hz. Peygamber'e geldiğinde, Hz. Peygamber ona bakıp şöyle dedi:

- Şu Allah tarafından kalbi nûrlandırılmış kişiye bakınız! Ben onu anne ve babasının yanında kendisini en tatlı yemek ve içkilerle besledikleri halde gördüm. Allah ve Peygamber sevgisi onu gördüğünüz hale getirdi. O da icabet etti!”

Bir bedevî Hz. Peygamber'e gelerek:

- Ey Allah'ın Rasûlü! Kıyamet ne zaman kopacaktır?' diye sordu. Hz. Peygamber:

- Kıyamet için ne hazırladın?' dedi. Bedevî:

- Kıyamet için çok fazla namaz ve çok fazla oruç hazırlayamadım. Ancak ben Allah'ı ve O’nun Rasûlü'nü çok seviyorum' dedi.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şöyle dedi:

- Kişi sevdiğiyle beraberdir.”(Müslim, Buhârî.)

Hadisi rivayet eden Enes (r.a.) der ki: “Müslümanların İslâm'dan sonra bu olay ile sevindikleri kadar hiçbir şeyle sevindiklerini görmedim!'

Bu sevginin kuru bir iddia olmadığını şahitleri ispat eder. Onlardan bir kısmı az önce zikredildi. Birisini de Harem b. Hayyan bildirir:

“Mü'min rabbini tanıdığı zaman sever! Sevdiği zaman ona yönelir. Yönelmenin tadını aldığı zaman dünyaya şehvet gözüyle, ahirete de fetret gözüyle bakmaz!'

İmam Gazalî der ki: “önce bilgi, sonra sevgi gelir. Marifet ve idrakten, bilme ve kavramadan önce, muhabbetin olması düşünülemez; zira insan ancak tanıdığını, bildiğini sever, cansız bir şeyin sevgiyi idrak etmesi düşünülemez. Sevmek, idrâk eden dirinin özelliğidir.

Her lezzetli olan, kendisinden lezzet alanın nezdinde sevimlidir. Sevimli olmasının mânâsı tabiatta ona karşı bir meyil olması demektir ve nefret edilmesinin mânâsı tabiatının ondan nefret etmesidir.

Bu bakımdan sevgi, lezzetli şeye tabiatın meyletmesinden ibarettir. Eğer o meyil artarsa, ona aşk adı verilir. Buğuz, yorucu ve elem verici şeyden tabiatın nefret etmesinden ibarettir. Bu kuvvet bulursa adına makt denir.

İşte sevginin hakikatinde esas budur.”(İhya’da “Muhabbetullah” bahsi.)

Öyleyse biz de “Allah ve Resulünü seviyoruz” derken, kendimize sormalıyız: “Delilin nedir?”

Malum, delili olmayanın sözü dinlenmez.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi