İşte Bu!
Amerika’yı bugün dünya gözünde cani, kötü, duygusuz ve bencil durumuna düşüren en önemli faktörlerden biri dış ilişkilerinde uyguladığı çifte standarttır. 11 Eylül’den hemen sonraydı, Afganistan’ı işgal etmişti ABD. Bush ailesi ve etraflarındaki neoconlar çoktan gözlerini Irak’a çevirmişlerdi bile. Washington’da bir siyasi ortamda dönemin dışişleri bakanı Colin Powell ile konuşuyorduk. Powell, asker geçmişine “rağmen” (rağmen diyorum çünkü bizde askeri cenahın ne denli sabit fikirli olup ille de Kemalizm dediğini biliriz, oysa Powell Amerikan) toplumunun bakış açısından aklı selim sahibi olan akıl adamları temsil ediyordu o günlerde. Konuyu Afganlı kadınlara getirdim, işgalin Afganlı kadınların açılıp saçılmasına endekslenmiş olmasının ne denli yanlış olduğunu ifade etmenin ötesinde ne denli Müslümanları ve Müslüman kadınları küçümseyici bir bakış olduğunu ifade ettim. Amerika’nın içselleştirmiş olduğu çifte standartlı politikalarını eleştirmek adına da bakın dedim, Türkiye’de zorla kadınların başlarını açtırıyorlar, ona neden sessiz kalıyorsunuz da Afganistan’a böyle müdahale ediyorsunuz? Tabii, hoşuna gitmedi söylediklerim, yüzündeki ifade değişti, gerildi ve “olur mu hiç?” dedi, “bu iş, Türkiye’nin iç işlerine girer. Müdahale edemeyiz!” Öyle mi, diye soruyla cevaplarken devam etti Powell “düşünebiliyor musunuz, Amerikan başkanı alacak telefonu, Türkiye’nin Cumhurbaşkanını arayacak, olur mu hiç!” “Tabii ki olur Sayın Powell, tabii ki!”….
Şimdi bakıyoruz Powell’in selefi John Kerry de ülkesinin çifte standartlı siyasetine sadık kalarak açıklamalar yapmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Mısır’daki durumla ilgili konuştu. Mursi ve Müslüman Kardeşleri devrimi çalmakla suçladı. Okuyunca insanın Allah Allah bu da nereden çıktı şimdi, diyesi geliyor. Haber şöyle: “Daha önce de Mısır’daki askeri darbeyi demokrasinin restore edilmesi olarak niteleyen John Kerry bu kez de devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mürşi ve Müslüman Kardeşleri devrimi çalmakla suçladı…. Hüsnü Mübarek’i deviren gösterileri kastederek şöyle dedi: ‘Tahrir Meydanındaki çocuklar hiçbir dini ve ideolojik güdüyle hareket etmemişti. Onlar biraz eğitim, iş ve gelecek fırsatı talep etmiş ve kendilerini bu fırsatlardan yoksun bırakan yolsuzluklara batmış hükümetten kurtulmak istemişti. Bunun için tweetler attılar. Facebooktan birbirleriyle konuştular. İşte devrim böyle gerçekleşti. Ancak bu devrim en iyi örgütlenmiş tek bir örgüt yani Müslüman Kardeşler tarafından çalındı.’.”
Ne kadar münafıkça, sefil bir açıklama. Tam da Rabbimizin buyurduğu üzere ‘neden yapmadığınız şeyi söylüyorsunuz’ retorik sorusuna muhatap bir açıklama. Kerry şimdi Mübarek’e karşı dönmüş gözüküyor ama Mübarek’i otuz yıl iktidarda tutan asıl gücün Amerika olduğunu söylemiyor, bu bir. İkincisi, Kerry şimdi Arap baharını desteklediğini söylüyor ama hatırlayınız, Mübarek devrildiğinde ne Başkan Obama ne de Kerry’nin halefi olan Hillary Clinton haftalarca konuşmadılar, Mısır’da olanları görmezden geldiler, neden sonra isteksiz bir şekilde yarım ağızla Mısır’daki ayaklanmayı “tanıdılar”. Şimdi de hiç utanmadan kalkıp “o gençler...” diye başlayan cümleler kurabiliyor Kerry.
Aynı yüzsüzlükle Mursi ve arkadaşlarını suçluyor. Şimdi anlayamadığımız şu, Mübarek’e karşı çıkanlar kabul görüyor da demokratik seçimle iktidara gelmiş bir grup neden çalmakla suçlanıyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.