Mason - Televizyon - Ergenekon elele... Türkiye uçuruma!
Bugünkü manşetimizde yer alan “Mason talimatı” başlıklı haberin detaylarını okurken, “kartel televizyonlarındaki programlar” geldi gözlerimin önüne... Hani, kısaca “Televole” olarak adlandırdığımız programlar!.. Eskiden, sadece “Maraba Televole” dedikleri tek program vardı... Şimdi ise, “aynı format”taki programlar, yerden mantar biter gibi çoğaldı... Her akşam, hangi kanalda kaç program olduğunu, inanın sayamaz oldum... “Canlı Canlı”dan tutun da, “Harika Pazar”a, “Pazar Keyfi”ne ve “özel Hat”a varıncaya kadar, hepsinden “pespayelik”, hepsinden “müptezellik” ve hepsinden “lâğım” akıyor!.. “Tiksinti” veren görüntüler, ekran ekran dolaştırılıyor!..
Sadece “100-150 kişinin yediği haltlar”ın döndüre döndüre gösterildiği, “aynı görüntüler”in, farklı isimlerle ekran ekran dolaştırıldığı programlara bakıp, sık sık sorarım: “Bu programlar, kime ne veriyor?.. Ve de, Türkiye'ye ne kazandırıyor?”
öyle ya;
Hangi “manken” nerede ve nasıl “frikik” vermiş?.. Hangi “şarkıcı”, hangi “bar”a kiminle gelmiş, ertesi gece niye “sevgili”(!) değiştirmiş?.. Kim, nerede ve nasıl “külot” değiştirmiş?.. Kim, geceyi, kiminle beraber geçirmiş?.. Hangi “artist”in bacaklarında “selülit” varmış!..
Programlar, bu haberlerle dolu!..
TELEVOLE CUMHURİYETİ OLDUK!
“Televizyon”lar böyle de, “gazete”ler pek mi farklı?. Onların gündemi de aynı... Eskiden “iç sayfalar”da verilen “Seks!.. Fuhuş!.. Cinsellik” haberleri, şimdi “sürmanşet”lerde!..
Bu “haber” ve “görüntü”lere bakıp, bir zamanlar diyordum ki; “T.C.”nin açılımı “Türkiye Cumhuriyeti” değil, artık “Televole Cumhuriyeti” oldu!..
Ne enteresandır;
“Türkiye Cumhuriyeti”nin bir “Televole Cumhuriyeti”ne dönüştüğünü defalarca yazdıktan sonra, “Televole” programı yayından kaldırıldı!..
Kaldırıldı da, yerine “namuslu” bir program mı konuldu?!?..
Elbette hayır!..
“Televole'den doğma piçler” işgal etti ekranları!..
Bu programlarda, öyle bir “ışıklı sahne” ve öyle bir “parıltılı hayat” sunuluyor ki, arka plandaki “karanlık” dünya ve “iğrençlik” gösterilmiyor!..
O “karanlık yüz”de yaşananları bilen yok!..
Bilenler de anlatmıyor zaten!.. Ya da, anlatamıyorlar!..
Anlatanlar “götürülüyor!..”
Ya önceden çekilmiş video kayıtlarla “fiş”lenerek, ya da izbe köşelerde “şiş”lenerek!.. Kimi de; Burçin Bircan gibi, “Altın Vuruş”un kurbanı oluyor!..
BİLİNçLİ BİR KOKUŞTURMA!
Açık ve net olarak söyleyeyim:
Bu “iğrenç işleri” tezgâhlayanlar, kesinlikle bu ülkenin “kan”ını, bu milletin “vicdan”ını taşıyor olamaz!..
Onlar;
“Bilinçli bir yozlaştırma, kokuşturma ve çürütme” operasyonunu, büyük bir ustalık ve “sinsilik” içinde yürütüyorlar bu ülkede... “çağdaş bir yaşam” diye, “çirkef bir hayat” empoze ediyorlar insanlara.
Diyeceksiniz ki;
“Alt tarafı bir program!.. Her şeyler gözler önünde!.. Bunda, büyütülecek ne var?”
Var!.. Hem de; sütunlar dolusu değil, sayfalar dolusu büyütülecek bir olay bu!..
çünkü;
Bu pespaye hayat, ister istemez “etkiliyor” gençleri!..
Cezbediyor!..
Ya sonra;
önce, “kimlik bunalımı” başlıyor!.. Yaşadıkları çevre, “tatmin etmez” oluyor gençleri!..
Yaşadıkları hayatın gerçeklerine karşı, “körleşiyor”lar!..
“Sorumluluk duygusu”nu kaybediyorlar!..
“Ahlâkî değer”ler, önemsizleşiyor!..
“İdeal”lerin yerini, “idol”ler alıyor!..
“3 haftalık reklâm aşkları” gerçek aşk zannediliyor!..
Sonuçta; “toplumsal fay”lar kırılıyor!..
Aslında, “büyük bir deprem” yaşıyoruz milletçe, ama kimse farkında değil!..
Biliyor musunuz; “uyuşturucu” kullanımı, “ilköğretim çağı”na kadar inmiş!..
“Esrar, eroin, extacy ve sakinleştirici hap”ları kullanım yaşı 13’e kadar düşmüş ki; varın, gerisini siz hesap edin!..
Sorarım size;
“Uyuşturucu batağı”na düşen bir genç, onu elde edebilmek için nelerini vermez?!?
Cevaba gerek yok;
önce “namus”unu satan, sonra “kan”ını kirleten, en sonunda da “can”ıyla bedel ödeyen Burçin Bircan’ın akıbeti ortada!..
“AMACIM EVLİLİĞE KARŞI çIKMAK!”
Sadece “Canlı Canlı”lar, “özel Hat”lar, “Harika Pazar” ve “Uçan Kuş”lar değil, aynı rezalet, aynı pespayelik, aynı iğrençlik “yarışma” ve “evlilik” programlarında da görülüyor!..
Biliyorsunuz, bir zamanlar; “Size Anne Diyebilir miyim?” veya “Gelinim Olur musun?” türü yarışma programları vardı...
Hoş, şimdilerde “yarışma”ya da gerek kalmadan, “kadın”lar ve “erkek”ler, “ekranlardan pazarlanmaya” başladı ya, o da ayrı bir mesele!..
Biraz önce dediğim gibi;
“Kime, ne veriyor bu programlar?”
“Türkiye'ye ne kazandırıyor?”
Verdikleri, getirdikleri tek şey;
“Kokuşma ve çürüme!”
Evet, getirdikleri tek şey; “kokuşma ve çürüme”den ibaret!..
Nitekim, bunu kendileri de “itiraf” etmişti bir zamanlar.
Vakit'in 14 Şubat 2004 tarihli manşetinde “İbretlik itiraf” başlığı vardı...
Haberin özü ve özeti şuydu:
“Gelinim Olur musun?” isimli programın fikir babası Murat üçkardeşler, haftalık bir dergiye yaptığı açıklamalarda, bu programı yapmakla nasıl bir mesaj vermek istediğini şöyle itiraf ediyordu:
“Evlilik kurumuna karşıyım!.. Evlilik, bana göre çağdışı bir olay!..”
Devam ediyordu üçkardeşler:
- “Ben bu program vasıtasıyla evliliğin ne kadar yanlış ve sahte olduğunu insanlara gösterebiliyorum!.. Amacım yarışmacıları evlendirmek filan değil; bu program vasıtasıyla insanlara birtakım mesajlar vermek istiyorum!.. çünkü toplumumuz hâlâ flörte karşı. Mesela kaynanalar genelde bakire gelin istiyorlar.”
- “Bir kız hâlâ bizim toplumumuzda rahat rahat flört edemiyor. Varoş ve Anadolu kültüründe hâlâ çocuklarının nasıl evleneceği konusunda aileler belirleyici. Kadınların kendilerini kanıtlama sorunları var. Mesela kaynanalar genelde bakire gelin istiyorlar. Bu çok ayıp. Bir kadın bunu nasıl söyler.”
İşte bu sözler; Türkiye'de birilerinin “aile ve namus kavramını yıkmak” için; “bilinçli” bir şekilde nasıl çalıştığının “çarpıcı bir belge”siydi!..
Ne diyordu adam?..
“Ben evlilik kurumuna karşıyım!.. Gelinim Olur musun programıyla amacım, yarışmacıları evlendirmek değil!.. Ben, bu program vasıtasıyla evliliğin nasıl yanlış ve sahte olduğunu topluma göstermek istiyorum!”
Ne yalan söyleyeyim;
Bu programlardaki “çıfıtlık”ları görüp, program yapımcılarının “itiraf”larını duyunca, bunların “bireysel sapkınlıklar” olduğunu düşünüyordum.
Evet, böyle düşünüyor ve milletin bir gün uyanacağını, dolayısıyla “toplumu dönüştürme” stratejisinin ters tepeceğini sanıyordum...
Ama, kafamın kenarında hep bir soru vardı...
“Bu tür programlar bireysel düşmanlıkların ürünü müdür, yoksa arkalarında kurumsal bir güç, kurumsal bir odak ve mahfil var mıdır?..”
Kafamda bir “çengel” gibi asılı duran bu sorunun cevabını dün buldum!..
MASON LOCASINDAN TALİMAT!
Evet, bugünkü manşet haberimizde yer alan “Mason talimatı” başlığını okuyuncaya kadar!..
Gerçi haberde de okuyacaksınız ama, ben yine de özetle aktarayım:
Efendim, “Ergenekon Terör örgütü”ne yönelik operasyonlar esnasında, İsmail Yıldız adlı şahsın evinde çeşitli “bilgi”lerin yer aldığı “el yazması notlar” bulunur!..
Bu notlar, “Masonların Türkiye örgütlenmesi”ni deşifre eden ifadelerle doludur!..
Bu notlarda, “Mason locası üyeleri”ne verilen “talimat”lar da vardır ve o talimatlar şöyledir:
“- Toplum okur-yazar hale getirilmeli, ancak düşünce üretmeleri engellenmeli!..
- Toplumun ahlaki değerleri yok edilmelidir.
- Dini inançlar zayıflatılmalı ve yok edilmelidir.
- Kişinin eğitimi, masonluğun örgütsel kültürünü adapte etmek içerikli olmalıdır.
- Toplumsal ve ailevi dayanışma kırılmalıdır.
- Aile, dinsel ve kültürel genleri taşıyan kurum olmaktan çıkarılmalıdır.
- Vatan ve devlet bağlılığı zayıflatılmalıdır.
- Adalet bilinci sürekli yok edilmelidir.”
Masonluğun emellerine ulaşması için özellikle “gençlik” üzerinde yoğunlaştığı vurgulanan notlarda, bunun için de birinci araç olarak “medyanın kullanılacağı” ifade ediliyor.
Popüler kültür, şov, magazin programları ve benzeri, toplumu gerçeklerden uzaklaştıracak, uyuşturacak araçların itina ile kullanıldığı bildirilen notlarda, “Şu saydığımız yerlerde mutlaka bir mason vardır. Siz yokmuş gibi davranarak hareket ediniz” denilerek şu noktalar maddeleniyor:
“- çoğunluk düşmanımızdır, çoğu parçalamak için önderler olmalıyız.
- Her türlü kültür-sanat etkinliğinde olmalıyız.
- Devletler yasalarla yönetilir. Yasa, yönetmelik, genelge gibi tüm hukuksal metinlerin arkasında olmalıyız.
- Sinsi olunuz. Şov değil, ince iş yapınız.”
TOPLUM, BöYLE DöNüŞTüRüLüYOR!
Tüm bunların üzerine ilave söz söylemenin gereği var mı?..
İşte, her şey apaçık ortada!..
Ne diyor adamlar;
“Ahlakî değerler yok edilmeli!.. Dinî inançlar zayıflatılmalı!.. Ailevi dayanışma kırılmalı!.. Vatan ve devlet bağlılığı zayıflatılmalı!..”
Ve tabii, tüm bunları gerçekleştirebilmek, hedefe ulaşabilmek için “medya kullanılmalı”dır!..
“Medya kullanılmalıdır” ki;
Toplum “uyuşturulmalı” ve “düşünce üretmesi” engellenmelidir!..
Peki, nasıl uyuşturulacak toplum?..
“Şov, magazin ve benzeri programlarla!”
Bilmiyorum; daha fazla söze hacet var mı?..
“Toplumu dönüştürme” amaçlı “sinsi emeller” ortada işte...
Bir yanda “siyonist mason”lar, bir yanda “iğrenç program”lar ve bir yanda da, bunlara “yardım ve yatakçılık” yapan “medya patronları!”
Asıl garibime giden şey;
“Ulusalcı” ve “Atatürkçü” geçinen “Ergenekon” üyelerinin de, bunlarla “işbirliği” içinde olması!..
Görüyorsunuz işte;
“Elbirliği” içindeler!..
Evet, “el ve hedef birliği” içinde “toplumu dönüştürme”ye çalışmışlar!.. Hâlâ da çalışıyorlar!..
Toplum “dönüşmeli” ki, insanlar “uyuşmalı” ki, gençler “kokuşmalı ve çürümeli” ki; “Siyonist masonlar” ile onlarla aynı zihniyetteki “kartel patronları”nın Türkiye üzerindeki emelleri gerçekleşsin!!!..
DİN KARŞITI EYLEMLERİN ODAĞI!
Bunları öğrendik öğrenmesine de, öğrenmek istediğim bir konu daha var:
Malûm, “üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakan” karar Meclis’ten geçince “Rotaryen” ve “Lions”lar, bu kararı “gazete ilanıyla protesto” etmişlerdi!.. “Mason locası” da, bu kararın “Türkiye’yi geriye götüreceğini” iddia eden bir açıklama yapmıştı!..
Bu üç açıklama da, “İslâm’ın emrine karşı girişilmiş bir eylem”di!..
Hani, demek istiyorum ki;
AK Parti hakkında “laikliğe aykırı eylemlerin odağı” olduğu iddiasıyla “kapatma dâvâsı” açan Yargıtay Başsavcısı’nın bulunduğu bir ülkede; acaba, “İslâm’a aykırı eylemlerin odağı” olan “mahfil”ler hakkında dâvâ açacak bir makam yok mu?..
Uzun lafın kısası;
Bu “odak” ve “mahfil”ler “ahlâkî değer”leri yok etmeye, “dinî inanç”ları zayıflatmaya, “ailevi dayanışma”yı yıkmaya, “vatan ve devlet bağlılığı”nı köreltmeye, millet çoğunluğuna “düşman” gibi bakmaya devam mı edecekler?!?..
Onlara “dur” diyecek, “lağım akan ekranları kapatacak” bir merci yok mu?..
“Medya” başta olmak üzere, “devletin kılcal damarları”na çöreklenmiş “mason”ları görmezden gelip, “yokmuş gibi” davranmaya devam mı edeceğiz?..
Nerede devlet, nerede millet?!?..
“Mason” olmayan “yürekli” insanlara sesleniyorum!
Harekete geçme zamanı gelmedi mi daha?..
===============
çavuşbaşı, kimin üssüymüş?
Hemen herkes, “kendi zihniyeti”nin, “kendi cibiliyeti”nin gereğini yapar... Mesela, kartel gazeteleri, çavuşbaşı’na gidip “tarikat(!) yuvaları”nı görür ama, Vakit, aynı çavuşbaşı’nda “Ergenekon üsleri”ni görür!..
Malum; kartel gazeteleri çavuşbaşı’na gidip Mahmut Hocaefendi’nin evini görüntülemeye çalışırken, Vakit muhabirleri de “çavuşbaşı’nda oturan Ergenekoncular”ın isimlerini açıklamıştı!
Dün, bir defa daha ortaya çıktı ki; “Vakit’in haberi doğru”dur!.. çünkü efendim; Emekli Albay Arif Doğan’ın “çavuşbaşı’ndaki evi”nde dün yapılan “baskın”da, “280 el bombası, 3 kaleşnikof, 1 kanas suikast silahı ve mermiler” ele geçirilmiş!..
9 Mayıs 2008 günkü 1. sayfamızda yayınlanan haberde “Vakit günlerdir kartel medyası tarafından tarikat yuvası olarak gösterilmeye çalışılan ümraniye çavuşbaşı’nın tarikat değil, Ergenekon Terör örgütü’nün yuvası olduğunu ortaya çıkardı. Kartel medyası çirkin ilişkiler ağı yüzünden Ergenekon Terör örgütü’nü görmezden gelerek yine kendi halindeki mütedeyyin insanları hedef göstermeyi tercih etti” ifadelerini kullanarak “çavuşbaşı’ndaki gerçek tehlike”ye dikkat çeken “Vakit muhabirleri”ni bir defa daha kutluyorum.
Kartelin, Vakit’ten alacağı çok ders var!.
MASON TALİMATINI VE MASONLARLA İLGİLİ DİĞER HABERLERİ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ