Şehzade isyanları
Onlarca kez yazmama rağmen hâlâ şehzade isyanları ve şehzade katli soruluyor. Şehzade isyanlarının sebebi açıktır: Her şehzade, bir gün mutlaka padişah olacağı telkini altında yetişen ve kardeşlerinin arasında her bakımdan “en iyisi” (özgüven aşılamak için) olduğuna inandırılan şehzade, tahtı müktesep hakkı olarak görürdü. Ayrıca da devleti en iyi kendisinin yönetebileceğine ve halka en iyi kendisinin hizmet edebileceğine inanırdı.
Bu yüzden sağ bırakılan her şehzade isyan etti (Bunun tek istisnası Orhan Gazi’nin ağabeyi Alaüddin Paşa’dır: Beylik tahtına geçmeyi istememiş, kardeşine vezir olmayı yeğlemiştir. Vakfiyesinde adı “emir-i kebir” olarak anılır)…
Önce, Ertuğrul Gazi vefat edip yerine Osman Bey geçince, beyliğin kendi hakkı olduğunu iddia eden amcası Dündar Bey isyan etti (1298)… Bir süre sonra, Şehzade Savcı Bey, babası Sultan I. Murad’a isyan bayrağını açtı (1385)…
Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra başlayan Fetret Devri’nde Yıldırım Bâyezid’in dört oğlu arasında baş gösteren mücadelede binlerce mazlumun kanı aktı, bu yüzden Bizans’a bazı tavizler verildi, daha önce alınmış bazı topraklar iade edildi.
Yıldırım’ın oğullarından Musa Çelebi, bir ara İstanbul’u sıkı şekilde muhasara etmişken, kardeşinin (Mehmed Çelebi) ordusuyla üzerine gelmesi yüzünden mecburen muhasarayı kaldırdı, daha sonra Bizans’a âlet olan Yıldırım oğullarından Mustafa Bey (nam-ı diğer Düzmece Mustafa) isyanlarıyla devleti yeni bir fetretle yüz yüze getirdi…
Nihayet II. Murad zamanında Padişah’ın kardeşi Şehzade Küçük Mustafa (Düzmece Mustafa’dan ayırt edilebilmesi için tarihlerimiz bu şehzadeyi “Küçük Mustafa” olarak yazar) Bizans, Germiyan ve Karaman kışkırtmaları sonucu ayaklandı. Bunun üzerine Sultan II. Murad, tıpkı Musa Çelebi gibi, İstanbul kuşatmasını kaldırarak küçük kardeşinin üstüne yürümek durumunda kaldı (1423).
Bu ibret levhalarını değerlendiren Fatih, şehzade isyanlarında kitlesel katliamlar yaşanmaması, yani daha fazla kan dökülmemesi için, devrin alimlerinin çoğundan fetva alarak meşhur “Kanunnâme”sini yaptı
Dedi ki:
“Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katl itmek münâsibdur. Ekser ulemâ dahi tecviz etmişlerdir. Anınla âmil olalar.”
“Cem Sultan” olarak tanıdığımız Fatih’in küçük oğlu Şehzade Cem, ağabeyi II. Bayezid’e isyan etmeseydi, o kadar kan dökülmeyecek, Osmanlı Devleti hızlı büyümesini sürdürecek, özellikle papalığa ağır bedeller ödemek zorunda kalmayacaktı. Cem isyanı çok pahalıya patladı.
Yavuz Sultan Selim babasını yıkıp padişah olduktan sonra çok sevdiği kardeşi Korkud Bey’i katletmemiş, Manisa’ya vali göndermiştir.
Korkud Bey fıkıhta hatırı sayılır bir âlimdi. Yavuz’un istediği de ilimle irfanla uğraşmasıydı. Kıyamamıştı.
Bu arada merkezden eski padişaha mensup bazı vezirler ve askerler Korkut Bey’e mektuplar yazarak kendisini padişah görmek istediklerini, bunun için şartların hazır olduğunu bildirdiler.
Bu teklife müsbet cevap vermesi, üstelik padişah olduğunda yeniçeri maaşını arttıracağını vaat etmesi sonunu hazırladı (1513).
Sonra Şehzade Mustafa (Kanuni’nin oğlu) olayı ve diğerleri…
“Benimle her şey daha iyi olacak, bu işi en iyi ben yaparım” diye ayaklanan şehzadeler, devletin başına büyük gaileler açtılar ve büyük zararlar verdiler. Ayrıca kendi hayatlarından da oldular.
Kanunî Sultan Süleyman zamanında Avusturya’nın İstanbul büyükelçisi olan Busbecq, “…Padişahın hayatta bir kardeşi varsa, askerlerin padişahtan istekleri hiç sona ermezdi. Diledikleri şey kabul edilmezse, ‘Allah kardeşini eksik etmesin’ diye bağrışırlar, onu tahta geçirmek istediklerini ima ederlerdi” diyerek, şehzade isyanlarının ordu ile ilişkili olduğunu yazıyor.
Günümüzde orduyu göreve çağıran “mektup”ları okuyup, “bizden medya”nın hükümet icraatlarını hedef alan manşetlerini gördükçe, şehzade isyanlarını hatırlıyorum. Ne ilgisi var, değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.