M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Mevlânâ “Vuslat Haftası”

Mevlânâ “Vuslat Haftası”

Mevlânâ Celâleddin Rumi’nin kültürel dünyamızda önemli bir yer işgal ettiği, hepimizin malumudur.
7-17 Aralık tarihleri arasında her yıl Konya’da “vuslat haftası” düzenlendiğini de biliyoruz.
Vuslat, kavuşmaktır.
Mevlânâ bu vuslatı, “şeb-i arûs=düğün gecesi” olarak niteler.
Galat-ı meşhur haline geldiği için, biz de onu anlatırken “Mevlana” ismini kullanıyoruz.
Oysa, bu ifade Kur’an’da Bakara suresinin son ayetinde geçtiği şekliyle “Bizim Mevlâ’mız” anlamında sadece Cenab-ı Hakk için kullanılmıştır.
***
Ne Peygamberimiz döneminde, ne sahabe ve tabiûn dönemlerinde “Mevlânâ” isminin insanlar için kullanıldığına rastlamıyoruz.
Ne var ki, sonraki dönemlerde “Efendimiz” anlamında “Mevlânâ” ifadesi, bazı alim, molla ve mürşitler için kullanılmaya başlanmıştır.
Günümüzde ise, “Mevlânâ” deyince akla ilk gelen isim Celâleddin Rumi’dir.
Bu nedenle o, kendi isminden çok, Mevlânâ ismiyle tanınmış ve şöhret bulmuştur.
Dolayısıyla biz de, “galat-ı meşhur” olarak ona Mevlânâ diyoruz.    
***
Ne Mevlânâ Peygamberdir!
Ne de Mesnevi Kur’an’dır!
Ama, konuşulanlara ve yazılanlara bakınca, bir kısım insanların haddi aşan nitelemelerle Mevlânâ ve Mesnevi’yi aşırı derecede yüceleştirip adeta kutsallaştırdığını görüyoruz.
Maalesef insanlar, bizzat Mevlânâ’nın “yolunun tozuyum” diyerek adres gösterdiği Peygamberimizi tanıyıp tanıtma yerine, Mevlânâ’ya takılıp kalıyor ve onda olağanüstülükler görüyorlar!..
Yine, Mevlânâ’nın “Canım tende olduğu müddetçe Kur’an’ın kölesiyim” diyerek işaret ettiği mukaddes Kitabımız Kelâmullah’ı okuyup anlama ve hükümlerinde yaşama yerine, Mesnevi’yi okumakla iktifa edip onu eşsiz ve yüce bir kitap muamelesine tâbi tutuyorlar!...
Bu hal, bir kişinin parmağıyla işaret ettiği hedefe bakmak yerine, o kişinin parmağına bakan adamın durumuna benzemektedir.
***
Celâleddin Rûmî’yi Mevlânâ yapan; “kölesi olduğu Kur’an” ile “yolunun tozu olduğu Hz.Muhammed” aleyhiselamdır.
Dolayısıyla, insanı Kur’an ve Rasulüllah’la buluşturmayan bir Mevlânâ ve Mesnevî okuması ve anlatımı, anlamsız ve faydasızdır.
Mevlânâ, Mesnevî’sini tarif ederken şöyle der:
“Bizim Mesnevîmiz bir vahdet dükkanıdır.”
Gerçekten de, Mesnevî’deki pek çok beyit; insanlığı vahdete, tevhide, Allah’ın birliğine ve kelime-i şehadete davet eder.
“Bir ayağım şeriatta, diğer ayağımla da pergel gibi yetmişiki milleti dolaşıyorum” derken de bu tevhide vurgu yapar.
***
Mevlânâ, Kur’an’dan ve Peygamberinden aldığı ders ve ilhamla, dünyada herkesi ikaz ve irşat etmeye çalışmıştır.
Onun hayatında yaşanmış bir anekdotla yazımızı noktalayalım:
Bir gün, gördüğü bir papaza sorar:
“Sen mi büyüksün yoksa sakalın mı?”
“Ben sakalımdan yirmi yaş daha büyüğüm” diye cevap verir papaz.
Mevlânâ’ya, taşı gediğine koymak düşer:
“Yirmi yaş senden küçük olan sakalın ağarmış, yazık değil mi sen hâlâ karanlıktasın!”
Bu muhteşem söz karşısında papazın Müslüman olduğu anlatılır.
***
Vuslat Haftalarını, Şeb-ı Arûsları veya Anma merasimlerini, kuru bir tören olmaktan çıkarıp Mevlânâ’yı kazanç kapısı haline getirmekten kurtarmak gerekir.
Onu anarken, anılmaya layık olan değerlerini ortaya çıkarmak ve gösterdiği hedefe odaklanmak, eminim ki onu mânen hoşnut edecektir.
Aksi halde, onun ahirette bizden şikayetçi ve davacı olmayacağını kimse garanti edemez!...
 
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi