Böyle Olacağı Belliydi
Perşembenin gelişi çarşambadan belli olmuyor mu?
Ergenekon olayı 1 Mart Tezkeresi ile alakalı olduğunu bugün söylemiyorum.
Önce Baykal, daha sonra da Kılıçdaroğlu “Ergenekoncuları AK Parti yargısı tutuklatıyor” şeklinde açıklamalar yaparken bu köşede kaç sefer yazdım. Dikkat edin dedim, Ergenekoncuları tutuklayanlar eski HSYK’nın atadığı hakim ve savcılar...
AK Parti veya cemaat ile uzaktan yakından alakası yok...
Delilleri de MOSSAD ile CIA verdi.
Sırf iktidarı yıpratmaya yönelik 1 Mart Teskeresine karşı çıkan generallerin ekseriyeti bugün cezaevinde. Bunun anlamı gayet açık, biz size zamanında o kadar emek verdik, darbe yaptırdık sizse bize ihanet ettiniz. İhanet edenin cezası işte budur...
Demiştim, görünüşte cezalandırma aslında Ergenekon’a geniş cephe açıyorlar. Özellikle İsrail’in çıkarlarına karşı duran Anadolu İslâmı uyanışını başka türlü engelleyemezler.
İşte bu tip bir projenin aktörleri yine içinden.
Kimseler kendine paye çıkarmasın, bu CIA ile MOSSAD az çok herkesi kullanıyor.
Bilerek bilmeyerek oltaya çok kolay geliyoruz...
Bu çerçevede, artniyet taşımadan Hocaefendi’ye sormuş olayım.
Yıllardır neden, Pensilvanya’da duruyorsunuz?
Seyahat hürriyetimizin, ve nerede kalma keyfiyetimizin elbette ki bir başkası amiri memur olamaz, kim nerede kalmak isterse kalır. Ama bu kalma o kalmalara benzemiyor...
Şurasını da anlamış olalım. Bir ülkede yargılama denilen otorite uzun yıllara doğru sarkarsa sonuçta bunun da altından bir çapanoğlu çıkacak demektir.
İşte manzara ortada... Aynı ülkenin yüksek yargı organları farklı telden çalmaya başladı bile.
Ağırlaştırılmış hapisten mahkum olan, yargılaması uzadı diye tahliye olup ertesi gün meclis kürsüsünden yemin edebiliyor. Darbeci meclise, suikastçı meclise, terörist meclise...
Bu sorum da iktidaradır, “yargılamalar neden bu kadar uzuyor?”
11 yıldır bir çaresi bulunamadı mı? Yoksa kafa yoran mı olmadı?
Öte yandan bakıyoruz; bayram değil, seyran değil, eniştem niye çıktı geldi?
Hocaefendi’nin tartışmalı açıklamasında denilmek isteniyor ki; geçmişte o yüksek yerde oturana kıyak çektim, o kişiyi bir kadınla buluşturarak komplo kuracaklardı, haber vermek suretiyle bugünkü yere gelmesini sağladım. Ancak o yüksek mevkide oturan kişi, sırrının açığa vurmaması için benim nallarımı dikmemi bekliyor. Yani serzeniş, veya bir açıdan aba altından dershane sopası...
Hocaefendi bize vaaz ederken zandan kaçının, gıybet etmeyin, gizli sırları araştırmayın derdi.
Kızlı Erkekli evler olayında Zaman Gazetesi yazarı Hz. Ömer’i örnek vermişti.
Ömer, evin duvarından atlayarak kabahat araştırdığı için suçlanıyordu.
Peki bu duvardan atlama değil de ne?..
O yüksek yerde oturan kim?
Üzerinden yıllar geçmiş ne olduğu belli olmayan bir olay için hem o aileyi, hem de ülkeyi sıkıntıya sokmak doğru bir davranış mıdır?
Hasbunallah veni’mel vekil...
Generaller ile gazetecileri cemaat fişletti, AK Parti tutuklattı söylemlerinin ne anlama geldiğini şimdi anladınız mı? Ey aklıselim, anlayın...
Tarihi düşmanların bir taş atıyor, iki kuş vuruyor.
Birinci kuş Ergenekon İslâm’ı kesim kavgası, ikinci kuş cemaat iktidar kapıştırılması.
Sırası geldi kuşlar uçuyor, biz de bu uçuşlara alet oluyoruz.
Sonuçta kabak Müslüman halkın başına patlamayacak mı?
İşte Mısır örneği, önce bahar havası, sonra kış... Sisi denilen generalin ABD tarafından yönlendirilmesi sonucu darbe, o darbeye de omuz veren bazı cemaatler...
Var mı birbirimizden farkımız?
Öyle veya böyle yırtılan Müslüman halkın yakası, semeresini toplayan MOSSAD ile CIA. Seçimlere ramak kala elde avuçta ne varsa kullanıyorlar.
Hocaefendi’nin anlattığına yalan demiyorum, eski bir hakim-savcı gözü ile baktığımda bunun da benzer kurgulardan olabilme ihtimali kuvvetli olduğunu düşünüyorum.
İki taraf, biri diğerinin görüşmesini engellemek için Hocaefendi’yi araya sokmuş olamaz mı?
Her neyse, iktidar rehaveti kimilerine batıyor herhalde...
Anadolu Müslümanları olarak aklımızı başımıza toplamalıyız.
Toplamazsak gider bugünler gelir eski günler... Kelam ve selam...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.