“Sol Cephe”nin, Sağcı “Kurşun Asker”leri!
Solcu gazetelerden birinin önceki günkü manşeti şöyleydi:
“Sol cephe yola çıktı.”
Haberi okuyunca öğreniyorum ki; “Haziran Direnişi’nin ardından 29 Ekim Cumhuriyet Mitingi’nde önerilen Sol Cephe” Pazar günü Ankara’da coşkulu bir toplantı ile kuruluşunu ilân etmiş!..
Kurucular demişler ki;
“AKP’ye ve emperyalizme karşı yurtsever, aydınlanmacı bir halk hareketi oluşturacağız!”
“Aç tavuk, kendini darı ambarında sanırmış” derler ya, bunlarınki de o hesap!.. Yıllardır, her defasında sözde “halk” hareketi başlatıyorlar ama, bugüne kadar bir “halt” yiyemediler...
CEPHE SOLDA, SEÇMEN SAĞDA!
Yalnız, bu “halk hareketi”nin “AK Parti’ye karşı” başlatılacak olması üzerinde durmak lâzım...
Hayır, “ciddiye almak” için değil de, “büyük fotoğrafı” görmek için!..
Bu nasıl “Sol”dur, bu nasıl “Solcu-luk”tur ki; “Sol Cephe” kuruluyor ama, önümüzdeki yerel seçimde gösterilecek adayların çoğu “sağ”dan!..
Lâfı nereye getireceğimi anladınız herhalde... En başta, Mustafa Sarıgül’den söz etmek istiyorum...
Herhalde farkındasınız; Mustafa Sarıgül bir “CHP aday adayı” olmasına, CHP de “solcu bir parti” bilinmesine rağmen, Sarıgül, sürekli “sağ seçmen”e mesaj veriyor... Kâh “Cemaat”e mesaj veriyor, kâh “MHP tabanı”na!..
Merak ediyorum;
Sağ seçmen, o pencereden bakınca bir “kurşun asker” olarak mı görülüyor?..
Sağ seçmen, bu kadar “enayi” ve “aptal” mıdır ki, “çantada keklik” zannediliyor?..
Be adamlar;
Madem “Sol Cephe” oluşturdunuz, o halde niye “kendi çöplüğünüz”de eşelenmiyorsunuz?..
Gidin, kendi çöplüğünüze!..
MANSUR YAVAŞ, CHP HIZLI!
Sadece Mustafa Sarıgül değil, bir de Mansur Yavaş var...
Bilirsiniz, Mansur Yavaş denilen zat, “MHP’nin eski Ankara adayı”dır...
Geçen seçimde, Melih Gökçek’e karşı “MHP’nin ağır topu” olarak cepheye sürüldü ama, kazanamadı...
Sonra da, Devlet Bahçeli’ye mektup yazıp, “MHP’yi, CHP’lileşmekle” itham etti. Daha sonrasında ise; bazıları tarafından “Devlet Bahçeli’nin yerine” aday gösterildi...
Devlet Bahçeli bu...
Hiç “rakip” ister mi?..
Anında üzerini çizdi Mansur Yavaş’ın...
Mansur Yavaş da, “açıkta” kalınca, kendine, gidecek bir “kapı” aradı.
Başladı “tivit”ler atmaya;
“Anlaşılacağı üzere birilerinin Melih Gökçek’i seçtirme gayreti ortadadır. Ankara üzerinde yapılan bu hesapları bozmak gerekmektedir. Önümüzdeki seçenekler çok net; ya bu oynanan oyuna sessiz kalıp bir 5 yıl daha aynı yönetimle Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetilecek ya da Ankara için adım atacağız.”
Bunun anlamı nedir?..
Demektir ki;
“CHP’den aday gösterilmeye hazırım!.. Ben olmazsam, Melih Gökçek’i deviremezsiniz!”
Bunun üzerine, CHP kurmayları da Mansur Yavaş’la dirsek temasına geçmişler!..
Bugün-yarın;
Herhalde “söz” kesilir!..
Lütfen dikkat;
“Sol Cephe”nin stratejisi neydi;
“AKP’ye karşı halk hareketi!”
Peki, “Eski MHP’li” Mansur Yavaş’ın stratejisi ne;
“Gökçek’i devirmek!
Yani;
“AK Parti’yi devirmek!”
Herhalde söylemeye gerek yok;
İstanbul’da Mustafa Sarıgül’ün amacı da, “Kadir Topbaş’ı, dolayısıyla AK Parti’yi devirmek”ten başka bir şey değildir!..
SOL BİLE SAĞ’A MECBUR!
Şu hâle bakın;
Güya “Sol Cephe” kuruyorlar ama, adayları “Sağcı” kişiler!..
Üstelik;
Hedefleri de “sağ seçmen!”
“Sol” bile “Sağ’a mecbur” kalmışsa, varın hesap edin “Sol’un hali”ni!..
Adana ve Hatay’da da “sağ kökenli adaylar” arıyorlarmış, iyi mi?.. Demek ki, aday gösterecek “adam”ları yok!..
Bu çelişkiyi en iyi izah eden, herhalde CHP Milletvekili Sabahat Akkiraz oldu...
Sabahat Hanım demiş ki;
“Partimizde aday olmak için ilk kıstas sağcı olmak... Daha düne kadar bize küfredenler için oy istediğimiz tabanımız ne der acep?
Aslolan sol ve halkçı politikalardır. Siyasi kimliksizlikle kazanılacak seçim sadece kimliksizlerin iktidarı ve yandaşlığı sonucu halktan uzaklaşmaktır.”
Sabahat Hanım’ın bu isyanına “CHP tabanı” ne der bilmem ama, “CHP tavanı”nın dediği şu:
“Solcu, ilerici, çağdaş, laikçi ve Atatürkçü adaylarla, bir türlü yüzde 25’ten fazla oy alamadık ve sahillere hapsolup kaldık...
Bir de sağcı adayları deneyelim de, sahil mahpusluğundan kurtulalım...”
Zannediyorlar ki;
“Sağcı aday” gösterince, sağ seçmen “çantada keklik” olacaktır...
Sağ seçmen bir “kurşun asker” değildir ki, aday “sağcı” olunca, gitsin de CHP’ye oy versin!..
Bu “strateji” var ya, ters de tepebilir...
Ne yani;
“CHP’nin tavanı” sağ seçmenden oy alayım derken, “CHP’nin tabanı” buna isyan etmez mi?..
Demez mi ki;
“İstanbul’da Gürsel Tekin, Ankara’da Muharrem İnce dururken, siz niye Mustafa Sarıgül’ü ve Mansur Yavaş’ı aday gösteriyorsun?”
Demem o ki;
“Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak” gibi, CHP de; “sağ seçmen”den oy alayım derken “sol seçmen”den olabilir!..
HAKAN ŞÜKÜR’ÜN ZAMANLAMASI!
“Sol tabanı yok sayma ve seçimi sağ adaylarla kazanma” stratejisi, bir “CHP stratejisi” midir, yoksa “uluslararası operasyonun bir parçası” mıdır, bunun üzerinde de durmak lâzım...
Düşünün hele;
CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’nin üst düzey kurmaylarının, “Seçim, sağcı adaylarla kazanılır” fikrine inandırıldığı ve “CHP’nin sağcı aday arayışı”na girdiği şu günlerde, Hakan Şükür, AK Parti’den istifa etti!..
Etti değil de, ettirildi!..
Sizce de;
“Zamanlaması” ilginç değil mi?..
“İstifa gerekçesi”nde ne diyor Hakan Şükür?.. Dediği aynen şu:
“AK Parti, son 11 yılda Türkiye’de çok önemli başarılara ve reformlara imza attı. Ancak dershanelerle başlayan süreçte takınılan anlamsız tavırlar pek çok vicdan ehlini rahatsız etti... AK Parti’den üzülerek istifa ediyorum.”
İyi, güzel de, adama sormazlar mı;
“Dershane olayı yeni değil ki!.. Dershane olayı patlak vereliden bu yana, bir ayı aşkın zaman geçti... Niye o günlerde değil de, şimdi istifa ediyorsun?”
Dahası;
“Bir AK Parti Milletvekili olarak, hiç Meclis Kürsüsü’ne çıkıp, herhangi bir konuda bir tek görüş açıklamamışken, görüş açıklamak şimdi mi aklına geldi? AK Parti milletvekili olarak bir tek icraatın oldu, o da istifa etmek!”
“OYUN”A VE “OY”UNA DİKKAT!
Hakan Şükür’e bunun gibi, bir yığın soru sormak mümkün... Ama, biliyorum ki, bu “istifa” kararı, “kendi iradesinin bir ürünü” değildir... Bundan sonraki “muhtemel istifa”larda da, vekillerin “kendi iradeleri” sözkonusu olmayacaktır!..
“CHP’nin sağcı aday arayışı” da, Hakan Şükür’ün istifası da, “Büyük Plân’ın bir parçası”dır!..
Nedir Büyük Plân?..
“AK Parti’yi devirmek ya da hiç olmazsa Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak!”
Bu “hedef”e ulaşmanın tek yolu da, “sağcı aday”ları “Sol Cephe”de toplamak ve “sağ seçmen”i keklik gibi avlamak!..
Ama dedim ya;
Bu işin sonunda, “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak da vardır!..”
“Sağcı adaylar” birer “kurşun asker” olabilirler ama sağ seçmeni, hiç kimse “kurşun asker” olarak görmesin...
Avlanmak istenen sağ seçmen, “çantada keklik” değildir!..
Ve yine unutulmasın ki;
Sağcı ve muhafazakâr seçmen, “asıl”lar ortada dururken, “fotokopi”lere oy vermez!.. “Orijinal”ler varken, “çakma”ların yüzüne kimse bakmaz!..
Tekrar ediyorum;
Bugün, “AK Parti ve Tayyip Erdoğan’ın şahsında”, Türkiye üzerinde “çok büyük bir oyun” oynanıyor...
CHP de, onu destekleyenler de, “bu oyunun figüranları”dırlar!.. Yoksa CHP, hiç “sağcı adayları” tercih eder miydi?..
Uzun lâfın kısası;
“Oyunu” görün,
“Oyunuza” sahip çıkın!..
Başka da diyeceğim yok!..
Bu operasyon yerli mi, uluslararası mı?
Soruyorlar;
“Bu operasyon neyin nesi?.. Gerçekten bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu mu?”
Öncelikle söyleyeyim: Operasyonun şekli ve zamanlaması bana enteresan geldi... Ve ayrıca, “Başsavcı’ya haber verilmeden” operasyon yapılması da “garip” bir durum... Gözaltına alınanlar arasında “Halkbank Genel Müdürü” olmasaydı, “yolsuzluk-rüşvet” der geçerdim ama, operasyonun hedefinde “Halkbank” da olunca, biraz düşündüm...
Herhangi bir yorumda bulunmadan önce, 21 Nisan 2013 tarihli Hürriyet’te çıkan bir haberi dikkatinize sunmak istiyorum... Haberin son paragrafı şöyle: “Türkiye-İsrail yakınlaşmasının yavaşlaması üzerine İsrail lobisi AIPAC, Türkiye aleyhine kampanya başlattı... Amerikalı 47 milletvekili, İran’la ticarete aracılık ettiği gerekçesiyle Halkbank’a yaptırım istedi.”
O haberden 8 ay sonra Halkbank’ın da içinde bulunduğu kişi ve kuruluşlara operasyon yapılıp, 22 kişinin gözaltına alınması, bana “yerli bir operasyon” gibi gelmiyor... Bana öyle geliyor ki; “Bu operasyon, Türkiye’ye yönelik stratejik bir taarruzdur!”