Mesele “yolsuzluk” değil... Sen hâlâ anlamadın mı arkadaş?
Kavga “kıran-kırana” devam ediyor... Bütün kamuoyu; kavganın bir tarafında “Hükümet”in, diğer tarafında da “Cemaat”in bulunduğunu görse ve bilse de, şahsen ben, bu kavganın “çok daha büyük” ve “çok daha organize” olduğunu, “küresel bir operasyon”la karşı karşıya bulunduğumuzu ve operasyonu yapanların asıl hedeflerinin “Tayyip Erdoğan’sız bir AK Parti” olduğunu düşünüyorum...
Çünkü bu operasyon; “CIA ve MOSSAD desteği” olmadan yürütülemez... Cemaat, ne kadar büyük ve ne kadar organize olursa olsun, böyle bir operasyonu tek başına yürütemez... Geriye tek bir ihtimal kalıyor, o da,“Cemaat’in içine CIA ve MOSSAD ajanlarının sızmış olması”dır...
BUNU “MÜSLÜMAN” YAPMAZ!
Zira yönü “kıble”de, alnı “secde”de olduğunu düşündüğümüz “Cemaat men-supları”nın, ancak “ajan”ların ve “CIA-MOSSAD istihbaratı”nın başvurduğu “psikolojik harp teknikleri”ni kullanabileceğine ihtimal vermem...
Çünkü bu “kavga”da; “Müslüman” olduğunu söyleyen bir tek Allah kulunun;
Bu kadar “adi”leşeceğine,
Bu kadar “edepsiz”leşeceğine,
Bu kadar “alçak”laşacağına,
Bu kadar “şerefsiz”leşeceğine,
Bu kadar “pespaye”leşeceğine,
Bu kadar “müptezel”leşeceğine,
Bu kadar “çukur”laşacağına,
Ve bu kadar “necaset”leşeceğine,
İhtimal vermem!...
Haa; “insan”dır, insanoğlu da “çiğ süt” emmiştir, her şey beklenir.
“Müslüman” da olsa beklenir, “Hıristiyan” ve “Musevi” de olsa!..
Söyleyin Allah aşkına;
“Müslüman” olduğunu söyleyen kişi veya kişiler, hedef aldıkları “baba”lar yerine, onların “eş”leri, “çocuk”ları, “akraba”ları ve “yakınları” üzerinden “operasyon” yürütür mü?..
Öyle ya, senin hedefinde her kim varsa; onun “eylem”leri, “söylem”leri ve “görüş”leriyle mücadele edersin!.. Ama, kalkar da, o insanı “eşi, çocukları veya yakınları” üzerinden vurmaya, onu “itibarsızlaştırmaya” ve hatta “susturmaya” çalışırsan, bunun adı “erkeklik” değil, “kancıklık”tır, “kalleşlik”tir, “kalem fahişeliği”dir!..
Bu süreçte, maalesef “Cemaat’in içine sızmış” ama “Cemaat’le hiç ilgisi olmayan” birileri, “Cemaat’i de kullanarak” bel altı vurmaya, “psikolojik operasyon” yürütmeye başladı...
Tekrar ediyorum;
Bir Müslüman böylesine “alçakça bir yönteme” başvurmaz... Yok “kaset”miş, yok “CD” imiş, yok “fotoğraf” imiş, bunları “tehdit ve şantaj” aracı olarak kullananlar, ancak ve ancak “kancık”tır!..
Çünkü erkek insan;
“Erkekçe” dövüşür!..
Üzülürüm, üzülürüm de;
Cemaat, bu “kancık”ların, bu “şeref-siz”lerin, bu “çirkef” ve “necaset”lerin eline kaldıysa, “İslâmî bir camia” bu “alçak”lar tarafından “korunup-kollanacak” ise vay halimize!..
Nerede kaldı iman,
Nerede kaldı edep?
NİYE FATİH BELEDİYESİ?
Herhalde farkındasınız;
“3 bakanın çocuğu”ndan başlayıp, Başbakan Tayyip Erdoğan ve ona destek verenlerin “oğullarına ve kızlarına” kadar uzandılar.
“Alçakça” saldırıyorlar.
“Çirkefçe” saldırıyorlar.
Tabiî, böylece, bir değil birkaç kuş birden vurmak istiyorlar.
Meselâ, Mustafa Demir...
Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir niye gözaltına alındı?..
İddia çok komik;
“SİT alanındaki arazileri illegal olarak imar ve inşaata açmak!”
Böyle bir gerekçeye, kargalar bile güler!.. Kaldı ki, böyle bir sebeple, hiçbir Belediye Başkanı gözaltına alınmaz... Eğer bu tür gerekçelerle belediye başkanları gözaltına alınacaksa, adama sorarlar: “Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül niye bu operasyona dahil edilmedi?”
Öyle ya;
Sarıgül hakkında bir sürü “yolsuzluk ve rüşvet” iddiası var ama, “arkası sağlam” olmalı ki, ona hiç kimse dokunamıyor!..
Merak ediyorum;
Birilerine; bol keseden “makam”, bol keseden “vaat” dağıttığı ve bol keseden “ucu açık sözler” verdiği için mi dokunulmuyor ona?..
İşin içinde “ittifak” mı var?
Size bir şey söyleyeyim mi;
Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’e operasyon düzenlenmesinin tek sebebi, Silivrikapı’da bir “Kız Öğrenci Yurdu” yaptırmasıdır...
l Bir: Bu tür “yurt”lar ve “okul”ların artması, “birileri”ni fena halde rahatsız etmektedir.
l İki: Bu “yurt”tan hareketle, Başbakan Tayyip Erdoğan’a kadar uzanmak istemektedirler.
Çünkü Erdoğan;
“Damar”larına basmıştır!..
GAZETE BAŞLIKLARI
Dün, “operasyon” haberlerini nasıl verdiklerini öğrenmek için “gazetelerin birinci sayfaları”na baktım.
Çok değişik başlıklar vardı:
“3 Çocuk darbesi”
“3 bakan oğlu, 3 rüşvet bombası”
“Vaiz lobisi”
“Derin operasyon”
“Tuhaf operasyon”
“Şok operasyon”
“Kaset olmadı, dosya verelim”
“Seçim ayarlı operasyon”
“Cemaat Şah dedi”
“Vaiz lobisi”
“Nöbetçi Savcı işbaşında”
Gördüğünüz gibi;
Herkes, “durduğu ve baktığı yerden” değerlendirmiş olayı... Kimi Hükümet’in yanında yer almış, kimi de Cemaat’in!..
Benim, en ilgimi çeken haber, Yenişafak’ta yer alan “Nöbetçi Savcı İşbaşında” başlıklı haberdi...
Özetle şöyle deniliyordu:
“Bir yıldır süren 3 ayrı soruşturmanın kamuoyunda ses getirmesi için aynı gün yapılması dikkat çekti. Soruşturmaları yürüten savcılığın son bir haftada hazırlıkları hızlandırdığı iddiası ise ‘zamanlama’ şüphesine neden oldu.
İddialara göre, gözaltı kararlarının çıkarılması için uygun hâkimin nöbetçi olması beklendi. Gözaltı kararı verecek 18. Sulh Ceza Mahkemesi hâkiminin nöbetçi olduğu Pazartesi günü savcılık gözaltı kararları için başvurdu. Gözaltı kararlarının çıkarılmasının ardından operasyonun düğmesine basıldı.
Soruşturmalar örgütlü suç kapsamında olduğu için 4 gün olan gözaltı süresi uzatılarak şüphelilerin tutuklama kararı verecek mahkemeye sevk edilmesinin planlandığı öğrenildi. Perşembe günü 23. Sulh Ceza Mahkemesi’nin hakimi raporlu olduğu için görev yapamayacak.
Mahkemeye tutuklama kararı verecek uygun hakimin atanmasının beklendiği ileri sürüldü. Adalet Komisyonu’nun atayacağı hakim şüphelilerin tutuklanmasına karar verecek.”
Eğer bu iddialar doğru ise, “Hukukun ruhuna el fatiha” demek gerekir.
Şu hâle bakın;
Birileri taa 4 ay önceden; “Bakan çocuklarının adı yolsuzluğa karışmış ise, kim Güler, kim ağlar” diyerek “Muammer Güler’in oğlu”nu ima eden “tivit” atıyor, bir başkaları “hakim ve savcılara göre operasyon”düzenliyor, bir başkaları da “Kaset, CD, fotoğraf servisi”ne başlıyor...
KÜRESEL BİR SALDIRI!
Söyleyin Allah aşkına;
Siz buna “yerel bir operasyon” olarak bakabilir misiniz?.. Bu, içinde CIA ve MOSSAD’ın da bulunduğu, ya da yönlendirdiği “uluslararası bir operasyon, küresel bir saldırı”dır... Hem de; “alçakça ve kalleşçe” bir saldırı!..
Hiç kimse laga-luga yapıp da; yok “İmar işi” yok “Yolsuzluk ve rüşvet” demesin... Operasyonun hedefi Halk Bankası’dır...
“Gerisi teferruat”tır ve “Asıl hedefi gölgeleme” amaçlıdır!..
“Hedef saptırmak” da, maalesef “bazı abilere” kalmıştır ki, insanın sorası geliyor:
“Din, iman, hizmet bunun neresinde?”
“Kardeş” misiniz,
“Kalleş” misiniz,
Bir karar verin artık!..
Yerel kılıklı küresel operasyona farklı bakışlar!
l Devletin muhtelif birimlerine sızıp yerleşen “örgüt”, ne kadar tehlikeli olduğunu açıkça göstermiş oldu... Yapabileceklerinin bir sınırı yok. Çünkü, bir “değer” tanımıyorlar. Bağımsız hareket etseler, bu özellikleri ülkemiz için bir kıvanç olabilirdi belki! Fakat çok güdümlü, çok bağımlı, çok “merkezi bir kontrol mekanizması”ndan yönetildikleri birçok alâmetten belli. Ve işin en trajik tarafı, milli menfaatlerimize uygun değil, bilinen yabancı güçlerin hizmetinde oldukları artık şüphe olmaksızın ortaya çıkıyor.
l “Cunta”nın hırçın, şımarık, ölçüsüz silahşörlerinden bazıları, ciddiyetsiz bir şekilde bu operasyonu haftalar öncesinden göstere göstere ve dalga geçe geçe haber vermişler. Bu serseri mayın gibi sosyal medyada psikolojik harp ve dövüş yapan silahşörler, yüz ifadeleri ve bozuk üslûpları ile insanların zihnine kazınmış durumdalar.
l Operasyonun özellikle Halk Bankası ayağı, geride hangi güçlerin bulunduğunu çok net ve çok temiz bir şekilde gösteriyor. Son haftalarda sürekli hedef gösterilen ve özellikle İsrail’in rahatsızlığını dillendirdiği Halk Bankası üzerinden “uluslararası bir operasyon”un yapıldığı çok çabuk ortaya çıktı.
l “7 Şubat Rezaleti” adıyla siyasi tarihimizde yerini bulan MİT Operasyonu gibi, Halk Bankası operasyonu da “Finansal 7 Şubat Rezaleti” adıyla anılmayı hak etmektedir.
Muhammed Nur Anbarlı