“Biz içeriden siz dışarıdan şu devleti yıkamadık gitti!”
Keçecizade Fuat Paşa’yı duymuş olmalısınız (Kadırga’da güzel bir camii var)…
Sultan Abdülaziz döneminin önder siyasetçilerinden biri olan Keçecizade Fuat Paşa (1814 İstanbul-1868 Nice), Keçecizade İzzet Molla’nın oğludur. Babası son derece nüktedan bir insan ve önemli bir şairdi.
Bir gün, İzzet Molla, Fenerli Rumlardan Hançerli Bey’in İslamiyet hakkındaki derin bilgisinden hayranlıkla söz ederken, cahil bir Müslüman, hayretler içinde sordu: “Madem İslâmiyeti bu kadar iyi biliyor, neden hâlâ Müslüman olmuyor?”
“Bilmek”le “olmak” arasındaki farkı çözemeyen adama, İzzet Molla öfkeyle bakarak şu nefis cevabı verdi: “Sen bu cehaletinle hâlâ neden Hıristiyan olmuyorsun?”
Keçecizade Fuat Paşa’nın nüktedanlığını ve şairliğini babasından aldığını söylerler: Zira son derece nüktedan bir şair, aynı zamanda hekim, din âlimi ve mütefekkirdir. İki kez sadrazamlık, beş kez dışişleri bakanlığı yapmıştır.
İstanbul sokaklarına parke taşları onun Sadrazamlığı döneminde döşenmeye başlanmış, ancak bu icraatı, her zaman olduğu gibi, “yolsuzluk” söylentilerini de beraberinde getirmiştir…
Bir gün Meclis’teki muhaliflerinden biri bunu söz konusu edip, “Sokaklara döşediğiniz bu taşları nereden buldunuz?” diye sorunca, Fuat Paşa gülerek taşı gediğine koymuştur: “Bunlar, sizin gibi muhaliflerimizin bize attığı taşlardır!”
•
Osmanlı insanı, inancını levhalara yazar ve evlerinin muhtelif yerlerine asardı. Bu levhaların en yaygını da kapı başına asılan ve “Allah korusun” anlamına gelen “Ya Hafız” levhasıydı…
Keçecizade Fuat Paşa, İngiliz elçisine İstanbul’u gezdirirken, hemen hemen her evin kapı başına asılmış bu levhaların ne anlama geldiğini sormuş, Fuat Paşa ise hiç teklemeden şu cevabı vermişti:
“Bunlar Osmanlı sigorta şirketlerinin levhalarıdır, ekselans!”
•
Bir şiir meclisinde, Paşa’ya gerçek dostlarını sormuşlar
“Şimdiki gerçek dostlarımın kimler olduğunu bilemem” diye cevap vermiş, “zira ikbaldeyim (iktidardayım), ikbalden düştüğümde arayıp soranlar gerçek dostlarımdır.”
Hep böyle olmaz mı?
•
İçinden geçtiğimiz karmakarışık günlerde, Keçecizade Fuat Paşa’nın III. Napolyon’a söyledikleri hiç aklımdan çıkmıyor.
Hikâye şu: Keçecizade Fuat Paşa, Sultan Abdülaziz’in meşhur Paris gezisine Dışişleri Bakanı olarak katılıyor…
Yarı resmi bir toplantıda Fransa İmparatoru III. Napolyon, Fuat Paşa’ya istediklerini sıralıyor:
“Süveyş Kanalı açılmalı, Girit, Osmanlılardan alınıp Yunanistan’a verilmeli, Kudüs’teki kutsal yerlerden Katoliklere ait olanların yönetimi Fransızlarda olmalı”...
İmparator, Osmanlı Devleti’nin bunlara kolay kolay razı olmayacağını bildiği için de aba altından sopa gösteriyor:
“Zaten bu sorunlar sizin için büyük bir dert... Yorgun omuzlarınızdan bunları atıp hafifleyiniz...”
Buna karşılık Fuat Paşa gülümsüyor ve hiç istifini bozmadan cevap veriyor:
“Biz hâlâ çok güçlüyüz Haşmetmeab. Tehditlere boyun eğmeyiz.”
İmparator bir kahkahadan sonra:
“Yapmayın” diyor, “devletinizin ne kadar zayıfladığını bütün dünya biliyor.”
Yani “Sizi vururuz” demeye getiriyor.
Bu tehdit karşısında, Fuat Paşa’nın verdiği şu cevap tarihe geçiyor:
“Haşmetmeab, siz, bendenize, başka bir devlet gösterebilir misiniz ki, üç yüz senedir, siz (yani dış devletler) dışarıdan, biz (yani hainler) içeriden devamlı tahribine direnebilmiş olsun! Evet, üç yüz senedir, siz dışarıdan, biz içeriden, Osmanlı’yı yıkamadık!”
Dışarıdaki oyun kuruculara da, içerideki işbirlikçilerine de duyurulur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.