İnsan bu... Kavun değil ki, altını koklayasın!
Yıllar önceydi... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çok yakınındaki “kurmay”lardan biriyle sohbet ediyorduk... Bana “ilginç bir olay” anlatmıştı.
Tam da;
“İnsan bu... Kavun değil ki, altını koklayasın” atasözünü doğrulayan bir olay...
Efendim, o kurmayın “duyduğu” mu, yoksa “şahit” mi olduğu olay şuydu:
Malûm;
Başbakan Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde birlikte çalıştığı insanların çoğunu Ankara’ya taşıdı... Kimini “bakan” yaptı, kimini de “bürokrasi”nin önemli kademelerine getirdi...
3 VETO YİYEN BÜROKRAT!
İçlerinde biri vardı ki;
Başbakan, onu “önemli bir görev”e getirmek istiyor ama bir türlü “Sezer engeli”ni aşamıyordu...
“Atama kararnamesi”ni hazırlıyor ama her defasında “Köşk’ten veto” yiyordu.
Evet, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer; o “bürokrat”ın, böylesine önemli bir göreve getirilmesine şiddetle karşı çıkıyor, “kararname”yi her defasında geri gönderiyordu.
Bir... İki... Üç...
Başbakan’ın talebi, “tam üç defa” Köşk tarafından reddediliyordu...
Sonunda...
Başbakan, bir “yasal imkân” mı buldu, yoksa Sezer’i ikna mı etti bilinmez, o “bürokrat”ın kararnamesini imzalattı ve “çok önemli görev”e getirdi...
Ne var ki;
İstanbul Belediyesi’nde iken “çok önemli icraat”lara imza atan ve Erdoğan’ın da takdirini kazanan bu bürokrat, bin bir güçlükle “Genel Müdürlük” görevine geldikten sonra, bırakın “icraat” yapmayı, başlamış “âlemlere akmaya!”
“İçki âlemleri” desen, gırla!..
“Kumar turları” desen tonla!..
“Fuhuş gezileri” desen, yığınla!
Anlayacağınız;
“Vur patlasın-çal oynasın” bir hayat yaşamaya başlamış, o bürokrat!..
“Genel Müdürü” olduğu “kurum”la hiç ilgilenmiyor; bırakın “Ankara dışında” olmayı, sürekli “yurt dışında” dolaşıyor!..
Kâh Rusya’da “fuhuş”ta,
Kâh KKTC’de “kumar”da!..
SEZER’E ŞİKÂYET MEKTUBU
Bu durum, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kulağına gelince, fena halde rahatsız oluyor ve daha önce “Genel Müdür yapmak için canını dişine taktığı bürokratı” bu defa da “görevden almak” için girişimde bulunuyor.
“Başbakan ve ilgili bakanın imzası”nı taşıyan bir “görevden alma kararnamesi” hazırlanıyor ve gönderiliyor Köşk’e!..
Sezer, kendisine gelen “kararname”yi ne imzalıyor, ne de geri gönderiyor!..
Bekletiyor...
O arada, “görevden alınacağını” öğrenen Genel Müdür, oturuyor bilgisayarın başına ve “Sezer’e mektup” yazıyor.
Hem de, 5 sayfa!..
Lütfen dikkat;
Kendisini tayin etmeyen Sezer’e yazıyor mektubu!..
AK Parti ve Başbakan Erdoğan hakkında öyle “ağır ithamlar”da bulunuyor ki, kabul edilebilir gibi değil...
Bunlardan en hafifi;
“Bunlar irticacı!.. Bunlar Şeriatçı... Amaçları bir İslâm imparatorluğu kurmak!” cümlesiydi.
Düşünebiliyor musunuz;
O bürokratı göreve getirmek için canla-başla uğraşan Tayyip Erdoğan, aynı bürokratı görevden almak isteyince, nasıl bir iftira ile karşılaşıyor?..
Başbakan, yakınlarına bu olayı anlattıktan sonra demiş ki;
“Söyleyin ben ne yapayım?.. Adam sandım, İstanbul’dan Ankara’ya çağırıp, en yüksek göreve getirdim... Ama, adam değilmiş... Ne yapayım; kavun değil ki, altını koklayasın!”
BAYRAKTAR’DAN BEKLEMEZDİM
Yazının başında dediğim gibi;
“Erdoğan’a yakın bir kurmay”la yaptığımız sohbet esnasında öğrendiğim bu olaydan benim çıkardığım ders şu oldu:
“İnsanoğlu, gerçekten garip bir varlık... Adam zannedip, bir göreve getiriyorsun, o zaman iyisin!.. Görevden alınca, senden kötüsü yok!..”
Koltuk, bu kadar mı tatlıdır?.. Makam, bu kadar mı değerlidir...
Benim bildiğim; makamları insanlar şereflendirir, makamlar, insanları değil!
Sözü, dünkü “istifa”lara getirmek istiyorum... Malûm olduğu üzre Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, dün “istifa” ettiler... Zaten, istifa etmeselerdi de, bir “kabine değişikliği” olacaktı.
Nitekim, oldu da...
“Beklenen revizyon” gerçekleşti ve gerek “istifa” edenlerin, gerek “belediye başkan adayı” olan bakanların yerlerine, “7 yeni bakan” atandı...
En azından, ben bu yazıyı yazarken kulislere yansıyan bilgiler bu yöndeydi.
Dediğim gibi;
Burada olağanüstü bir durum yok.
Bekleniyordu... Yapıldı...
Ne var ki;
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın “istifa” ederken kullandığı ifadeler, ne yalan söyleyeyim, bende “büyük bir hayal kırıklığı”na yol açtı!.
Açık ve net söyleyeyim;
Erdoğan Bayraktar’dan beklemiyordum...
Gerçi, daha önce, “patavatsızlık” olarak görülen, “görgüsüzlük” olarak değerlendirilen bazı “eylem ve söylem”leri olmuştu ama, bunların üzerine “tüy dikebileceği” hiç aklıma gelmezdi.
Dün, “argo” tabiriyle;
“Resmen kustu!”
Neymiş;
“Erdoğan istifa baskısı yapmış!”
Neymiş;
“Erdoğan da istifa etmeliymiş!”
Pes be birader!..
Sen, oraya “ömür boyu kalmak” için mi getirildin?.. Görevden alınınca, “bu hiddet, bu celal” niye?..
Ama, sonra düşündüm de;
“Mizacına uygun bir tavır!”
EN ÇOK ELEŞTİRİLEN BAKAN!
Malûm;
l 15 Ocak 2011 tarihinde, henüz TOKİ Başkanı iken, “Türk Telekom Arena” stadının açılış töreninde; “Yöneticiler beceriksiz, stadı yapamadılar, biz yaptık” demiş ve yuhalanmıştı!..
l “Patavatsızlık” olarak değerlendirilen bu “vukuat”ının ardından, 16 Kasım 2012’de gittiği Trabzon’daki bir toplantıda; “koltukların boş olduğunu” görünce, Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Semih Peker’e fena “lâf çakıp” demişti ki; “Ayinesi iştir kişinin... Devamını söylemiyorum.”
l Tarih, 14 Nisan 2013...
“Kanser hastası” bir genç kız; “yurtdışından ilaçlarını getiremediği” için, Bayraktar’dan “yardım” istemiş, Erdoğan Bayraktar da; cebinden çıkardığı parayı yardım isteyen genç kızın hırkasının cebine koyarak, “Al işte bu parayı. Başka ne yapacağım? Onları sen kendin al. Parayı al, cebinden düşürme” dedikten sonra yoluna devam etmişti... Genç kız; “gözyaşları” içinde “Ben dilenci değilim” diyerek parayı iade etmişti...
l Tarih 9 Ocak 2012...
Erdoğan Bayraktar, bu defa da “Fenerbahçelileri kızdıracak” şu sözleri sarfetmişti: “Trabzonsporumuzun kupasını almak için çok ince ayar bir çalışma yapıyoruz... Kupayı, Trabzon müzesine getireceğiz!”
l Tarih 4 Aralık 2013...
Yer, Trabzon...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü bekleyen protokolde eski vekil Kemalettin Göktaş ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar arasında “birbirlerinin üzerine yürüme”ye varan sert bir tartışma yaşanmıştı... Bayraktar, Göktaş’a demişti ki;
“Kim G... uydurduysa, onlara kabadayılık yap bana bunlarla gelme.”
l Tarih, 22 Aralık 2013...
Yer, yine Trabzon.
Erdoğan Bayraktar, Trabzonlu vatandaşlara “bol bol para dağıtmış” ve bu görüntüler, “sosyal medyada tık rekoru” kırmıştı!..
Bütün bunlar, bu haberleri veren gazeteler tarafından; “patavatsızlık” ve “görgüsüzlük” olarak değerlendirilmişti ama ben yine de bunları Bayraktar’a konduramamış, bunları “samimiyetine” yormuştum...
Ama, en başta dedim ya;
“İnsan bu... Kavun değil ki altını koklayasın!.. Kim çürüktür, kim sağlamdır, ancak yaşayınca anlıyor insan!”
KİMLERLE GÖRÜŞTÜ?
Fakat ben yine de;
Erdoğan Bayraktar’ın, “birilerinin gazına geldiğini” düşünüyor ve merak ediyorum;
“Erdoğan Bayraktar, Salı gecesi İstanbul’da mıydı? İstanbul’da ise birileriyle görüştü mü? Görüştü ise, kendisine vaatlerde ve telkinlerde bulunuldu mu? Vaat ve telkinde bulundularsa, bunlar; Hükümet’e yönelik Kirli Operasyon’u yürüten Paralel Yapılanma’nın elemanları mı?.. Erdoğan Bayraktar zehir-zemberek istifa açıklamasını bu görüşmeden sonra mı yaptı?..”
Bunlar sadece soru,
Sadece iddia!.
Cevap alabilirsem, sevinirim...
Uzun lafın kısası;
Yaşadığımız şu “karanlık günler”de, hemen herkes konuşuyor, hemen herkes laf söylüyor ya, benim dilimde, Ömer Hayyam’ın şu şiiri var:
“Kör cehalet çirkefleştirir insanları,
Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verecek bir cevabım var elbet
Lakin bir lâfa bakarım, lâf mı diye,
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye.”
Hele, Mevlâna Hazretleri’nin bir sözü var ki, onu hiç unutamıyorum;
“Nice insanlar gördüm,
Üzerinde elbise yok.
Nice elbiseler gördüm,
İçinde insan yok!”
Anlayana!..
Gemi azıya almış bir örgüt!
Karşımızda, “Gözlerini karartmış, gemi azıya almış bir yapılanma, bir örgüt” var... Amaçları, kesinlikle “yolsuzluk ve rüşvetle mücadele” değil... Tek hedefleri, “Erdoğan ve Hükümet!”
O kadar ki, “İstanbul’da ikinci bir korsan soruşturma” yürüttükleri çıktı ortaya... “30’dan fazla kişiyi gözaltına aldırmak” için “yasadışı yollar”a tevessül ediyorlar... Bu “korsan soruşturma”nın “deşifre” olması üzerine,İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, bir açıklama yapmak ve “uyarı”da bulunmak zorunda kalmış...
Özetle demiş ki;
“Yetkisini aşan savcıları görevden alır, yerlerine yenisini atarım!”
Bu “uyarı” işe yarar mı, yoksa “gereği” yapılır mı bilmiyorum... Bildiğim şu ki; bu “yapılanma”, bu “örgüt”, her ne şekilde olursa olsun, hedefine ulaşmak istiyor.
Bunlara karşı, elbette “devlet refleksi” devreye girecek!.. Ondan sonra, hiç kimse; “Soruşturmanın üstü örtülüyor” demesin!.. Çünkü, ortada “yasal bir soruşturma” yok, ortada “hukuk yolsuzluğu” var!..