Yürek Mektuplar
Mustafa Said;
“Kitaplarınızla büyümüş bir öğretmenim. Ailece ‘Yeni Asya Ekolü’ne mensubuz. Ama hiçbir konuda fanatik değiliz. Hangi grup olursa olsun, Allah rızasının olduğu yerde biz de gücümüz nisbetinde oluruz.
Sizler bu hizmeti Yeni Asya’dakilerle birlikte inşa ettiniz. Şimdi niye Vakit’de yazıyorsunuz?”
• Peki, oldu mu şimdi sevgili Hocam? “Hangi grup olursa olsun, Allah rızasının olduğu yerde biz de gücümüz nisbetinde oluruz” dedikten sonra, “İlle bizde ol” demek yakışık aldı mı?
Vakit’te niçin yazdığıma gelince:
1. Sert, ama mert olduğu için, Vakit’te yazıyorum…
2. Yazdıklarıma hiçbir şart altında hiçbir müdahale olmadığı, yani ‘özgür vicdan’la yazabildiğim için, Vakit’te yazıyorum…
3. 1991’den 2000 yılına kadar kalemimi gömmüştüm. Bu süre içinde sadece iki gazeteden teklif geldi: Birinin hem satışı çok düşüktü, hem de hayata “ırkçı” bir yaklaşımı vardı. Diri duruşu, yüksek tirajı ve hangi ekolden olursa olsun dindar Müslümanlara aynı şefkatle yaklaşımı sebebiyle Vakit’i tercih ettim. Bu duruşunu bozmadığı için, Vakit’te devam ediyorum…
4. Hiç kimseden hiçbir isim altında para toplamadığı, kimseyi gazete almaya zorlamadığı, “Yalnız ben hizmet ediyorum” anlayışında olmadığı, patronu çalışanları kadar bile lüks yaşamadığı için Vakit’te yazıyorum…
5. Nihayet, siyasete dar parti penceresinden bakmadığı, davasını siyasete ipotek etmediği, siyasilerden telkin almadığı, partilerden hiçbir menfaat sağlamadığı ve beklemediği için, Vakit’te yazıyorum.
Bu sual çok sorulduğu için, biraz uzatmama müsaade edin lütfen…
Her yazar, kendi dünya görüşünden hareketle yazılarını yazar, değerlendirmelerini yapar…
Hiçbir yazar diğer yazarların fikrinden, düşüncesinden, yazısından dolayı sorumlu olmadığı gibi, gazetenin olaylara yaklaşımından, haberleri değerlendirme tarzından ve tabii manşetlerinden sorumlu değildir.
Her yazar sadece kendi köşesinden, her muhabir yalnızca kendi haberinden sorumludur. Gazetenin tümünden sorumlu olan, yayın politikasını tespit eden genel yayın yönetmenleri ile o işe para yatıran patronlar ve patronların görevlendirdiği (varsa) “özel kişi”lerdir.
Bunların dışındakiler hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
“Ama efendim, aynı gazetede olduğunuza göre, siz de biraz sorumlusunuz.”
Belki…
Ama aynı dünyada, aynı ülkede, aynı şehirde, aynı köyde, aynı mahallede birlikte yaşadığımız olumsuzluklardan ne kadar sorumluysak, ancak o kadar sorumluyuz.
Söyler misiniz lütfen, “bizim mahalle”de biri adam vurunca, bundan biz ne kadar sorumlu tutulabiliriz?..
Biri hırsızlık yapınca, bundan biz ne kadar sorumlu tutulabiliriz?..
Biri eroin alınca, bundan biz ne kadar sorumlu tutulabiliriz?..
Bu kadar “duygusal” olacağımıza, hadi biraz “mantıklı” olalım.
Beni çok sevdiklerini söyleyen dostlarım!.. Olduğunuz yere çağıracağınıza, madem seviyorsunuz, bulunduğum yere gelsenize…
Sanırım tercihlere biraz daha saygılı yaklaşmamız gerekiyor.
•
Hasan çevik;
“Yazdığınız tarih kitaplarını beğeni ile okumaktayım. Allah sizden razı olsun.
Vakit gazetemizi seçtiğiniz için de sağ olun. Şu anki karışık ortamdan kurtulmak konusunda gösterdiğiniz çabayı takdirle izliyorum. Allah size ve tüm çalışanlarınıza güç-kuvvet versin.”
• Amin sevgili kardeşim. Allah hepimize adalet duygusu, kontrol güdüsü, iman selameti, feraset ve iki dünyada saadet versin.
•
Güray Kıran;
“Merhaba Yavuz Abi. İşlerim yüzünden radyo yorumlarınızı pek takip edemiyorum, ama Vakit’deki köşe yazılarınızı yazıcıdan çıkarıp ailemle birlikte akşamları okuyoruz…
Sesimi sizin sesinize benzeterek yaptığım okumalar, ilgiyle dinleniyor. Hakkınızı helâl ediniz lütfen.”
• Helâldır sevgili kardeşim. Ama yazılarıma bilgisayardan değil de, bayiden Vakit alarak ulaşsanız daha mutlu olacağım. Malum: Dönmesi için değirmene su gelmesi lâzım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.