“Vay seni namussuz!” dedi ve Eşek sudan gelinceye kadar…
İstanbul Kâğıthane’deki Hasdal Kışlası, 3. Kolordu, 6. Piyade Tümeni, 77. Piyade Alayı, Karargâh Servis Bölüğü’nde sıradan günlerden biri… Kantinlerin “yeni” sorumlusu Genç Komutan’a ziyaretçisinin geldiği haber veriliyor.
Genç komutan, sohbet etmekte olduğu astsubaya, “Filanca ziyarete gelmiş, ben tanımıyorum, siz tanıyor musunuz?” diye soruyor.
-Yok, ben de tanımıyorum.
•
Genç Komutan hattaki askere “Vakti varsa kantinde yirmi, yirmi beş dakika beklesin!” diyor: “O tarafa geleceğim.”
•
Yirmi dakika kadar sonra Genç Komutan, astsubay ile birlikte nizamiye kantininde. Kendisini bekleyen etli butlu bir adam; şık giyinmeye gayret etmiş, ceketinde mendili bile var.
Genç Komutan;
“Hoş geldiniz, sizinle daha önce tanışmamıştık.” Karşısında gayet rahat bir adam, biraz da tepeden bakar edâlarda: “Kantinlerin sorumluluğuna getirilmişsin komutan. Hayırlı olsun!” diyor.
“Hayırlı olsun” dileğinin “kantin sorumluluğu” ile beraber zikredilmesi Genç Komutan’ın dikkatini çekiyor. Görüşmeyi kısa kesmek için, “İş güç var, sizi dinliyorum.” deyince…
Adam, sebeb-i ziyaretini arz ediyor:
“Bu kantinlere malı hep biz veririz. Senden önceki ‘arkadaş’ sağolsun çok iyiydi. Senin de ‘temiz’ bir arkadaş olduğun belli. Biz giden arkadaşla şöyle çalışırdık…”
•
Adam, gayet rahat, bir önceki “komutan” ile nasıl çalıştıklarını anlatıyor…
Çalışma usulü, “kazandır, kazan!”
Bin liralık mal, 50 liralık istifade (!) gibi.
Satış üzerinden, komutana pay!..
•
Genç Komutan dik dik bakarken…
Adam gözleri duvarlarda, hâlâ devam:
“Bu dönem de böyle çalışırız. Yine eskisi gibi yüzde (….)”
•
Genç Komutan’ın sabrı buraya kadar!..
İki eliyle yakasından çekip…
“Seni namussuz herif, bu ne cüret ulan!” dedikten sonra… Bir girişiyor herife… Yer misin yemez misin, yer misin yemez misin!...
Astsubay araya girmeye çalışıyor lakin genç Komutan’ı zapt edebilmek ne mümkün!..
•
Herifi top gibi dışarı atıyor genç komutan!..
Üst baş, surat, yakadaki mendil, her hattıyla dağılmış haldeki herif.. Biraz kendisine gelince….
“Göreceksin, en yukarılara şikayet edeceğim seni! Askerliğin bitmeyecek!.. Diskoya attıracağım!” filan…
Bir yandan kaçıyor, diğer yandan bağırıyor...
•
Astsubay tedirgin…
“Komutanım; çok aşırı tepki gösterdiniz herife. Şimdi gider, elinden geleni ardına koymaz. Keşke bu kadar fevri davranmasaydınız!”
•
Genç komutan; “Bu olmadı işte!” diyor astsubayın gözlerinin içine bakarak:
“Peygamber Ocağı bellediğimiz ordumuzda böyle bir davranışa göz yuman haindir!.. Böyle bir teklifte bulunulduğunda sessiz kalan, şerefsizlerin haddini bildirmeyen şerefsizdir!.. Herkes millet hakkını muhafazada itina göstermelidir ama emaneti üzerine alanlar milyon kat hassas olmalıdır. Ben böyle gördüm ailemden, hocalarımdan!.. Böyle gördüm ‘Okul’umdan!”
•
Olayın bir sonraki aşaması şöyledir…
Ertesi gün…
Astsubay, Genç Komutan’a “Paşa”nın kendisini derhal makamına beklediğini söyler.
Tedirgin bir hali vardır adamın. Genç Komutan’ın aklına haliyle “dünkü” olay ve herifin uzaktan yağdırdığı tehditler gelir…
Koca Tümen Komutanı’nın o rütbedeki bir Asker’i makamına çağırtması sıradan bir durum değildir. Astsubayın bakışlarındaki endişe de artarak devam etmektedir…
Genç komutan pek rahat…
Der ki; “Görelim Mevlam Neyler, Neylerse Güzel Eyler!.”
•
Tümen Komutanı sert ses tonuyla…
“Dün” der, “Filanca falancayı çok fena dövmüşsün. Şikayet geldi. Savunman?!” der.
Genç Komutan gayet rahat: “Savunmayı ben yapmayacağım, üzerimdeki şerefli üniforma yapacaktır komutanım!..”
•
Tümgeneral “Rahat” der.
Ve askere seslenir: “Rizeli var burada!.. Oğlum bize iki demli çay getir!..”
•
O KOMUTAN…
Fenerbahçe taraftarının arasına yerleştirilerek HAVLATILAN BİR GRUP KUDUZ AMERİKAN KÖPEĞİNİN HEDEF ALDIĞI ADAM…
O KOMUTAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN!..
O ADAM, RECEP TAYYİP ERDOĞAN!..