Bekleyin düşer de kaparsınız!
Hanı bozkırın koçu deriz ya... Asaleti boyu endamı yerinde...
Koç oğlu koç...
İşte öylesinin altına gözlerini diken karabaşın bütün derdi, düşsünler de kapayım...
Köpek değil mi aklı fikri midesinde...
Gördüğü rüyalarda, kurduğu hayallerde hep koçun takım kısmı.
Ah bir düşseler!!. Düşmez koçum, boşuna ümitlenmeyin düşmez...
O eski günler... Asker muhtıra yayınladı mı Demirel şapkasını alır kaçardı. Şimdi ise şapka yerinde duruyor, asker de kışlasında. Ne var ki Karaman’ın koyununun kuralları değişti...
Eskiden “kollama kayırma” adına yağmalanan hazine, bu sefer de kirli tertiplerle zarara uğratılıyor. Maksat iktidarın dengesi bozulsun, piyasalar iyice karışsın, halk şikayet etmeye başlasın.
Sayın Başbakan, brütüslerin oyunlarını görünce “biz yanlış yaptık” diyor...
Ben de çocukluğumda dayak yediğimi evde anlatamazdım. Anlatsam, “neden onlara ekleşip de kavga ediyorsun?” diye bir dayak da rahmetli babamdan yerdim.
Yol arkadaşı can arkadaşı...
İsmail Nacar, 2002 seçim öncesi Kızılay’da eski bir bakanla karşılaştığında, “siyasete katılmıyor musunuz sayın bakan” diye sorunca o kişinin cevabı:
“Nasıl bunlarla beraber olayım hocam, bunlar rejimle kavga halindeler.”
“Rejimle kavga halindeler” diyen ilk kabinede bakan oldu...
2002’de Tayyip beyin mal varlığını soruşturan başsavcı vekilini (özellikle) görevlendiren Başsavcıyı sonradan müsteşar koltuğuna kimler oturttu? Bu ismi Başbakana kimler önerdi?
Sonradan, altından Ergenekon kokuları geliyor diye, görevden alındı ama bu günkü “cemaatçi” hakim ve savcıların çoğu maalesef onun döneminden.
Davul senin elindeyken tokmağı başkaları kullanıyorsa, o davul seni söylemez onu söyler.
HSYK’da seçim sakıncalı diye yazmıştım, bakanlıktan ayrılması da başka bir hata idi.
Sayın Başbakan da bu hataları teyit ediyor.
Sayın Başbakan, dinlerse gereğini yapacağına inanırım, yeter ki ulaşabilesin...
Bir gece geç saatlerde “önemlidir” mesajı ile özel kalemi beni Genel Merkeze çağırmıştı.
Konu, Tayyip beyin mal varlığı soruşturması.
Ertesi sabah ifade vermeye gideceği için hazırladıkları uzun sayfalı savunmayı görmemi istediler. Okuyunca ne göreyim, savcı bir tane delil gösteremediği halde, gereksiz teferruatla konu medyatik hale getirilecek..
Tayyip beye o dilekçenin gereksizliğini anlatınca savunmayı tek bir cümleye indirdik. Olay da kısaca şöyle:
Mal varlığını sürekli kaşıyan gazeteciye kahrından “bir milyon dolar” ifadesini gazete baş manşetten vermesiyle malum Yargıtay Başsavcısı aceleden harekete geçti.
Tezgah hazır, mahkeme mahkum edecek, Yargıtay ilgili dairesi onaylayacaktı.
Ama olmadı, dava beraatla sonuçlandı.
O günler Ankara adliyesinde hakim olarak “şiir okuma” olayına karşı Hak bayrağını çeken tek kişi olduğumu tanıyanlar bilir. Malum ekiple “bir şiire ceza olur mu?” diye sürekli kavgalıydım.
Tayyip bey, yargı bürokrasisinde oldukça yalnızdı.
Moral olsun diye Hakimler Köyü’ndeki özel sohbete çağırdıklarımdan, “Aman ondan uzak dur sana zararı dokunur” diyenlerin bir kısmı sonradan milletvekili oldu, bir kısmı da şu anda önemli yerlerde... Ben de Ankara birinci bölgeden milletvekili aday adayı teşkilat yoklamasından 89 kişiden 8. sırada seçildiğim halde yerime maalesef teşkilat tarafından seçilmeyen birisini koydular.
O da milletvekili seçildikten sonra MHP’ye çekip gitti.
O gün çok üzülmüştüm, ama şimdi anlaşılıyor ki gemi rotasında iken yelkenler korsanların eline geçtiği için ister istemez sapmalar oldu, başını kuma sokanlar oldu.
Paralellik de, döneklik de zaten buralardan kaynaklanıyor.
Bana sen hala AK Parti’yi mi desteklersin diyenler için özel durumumu anlattım ki neden desteklediğimi anlasınlar da bir daha öyle soru sormasınlar.
Ülke meselesi, nefis meselesinin önünde gelir...
Bilmeliyiz ki Türkiye İslam aleminin belki de son şansıdır.
“Al bu tabanca ile onu vur, şimdi sen al onu vur; ben de her ikinizi vurur kurtulurum” oyununa bu millet artık gelmemelidir. Bu arada yetkililer iki noktaya dikkat etmeli.
Birincisi; nur camiası ile bu cemaatçilerin asla alakası yok. Operasyon, veya her ne nam adı altında olursa olsun bu iman ehlini incitmemeye azami dikkat edilmelidir.
İkincisi; Paralel yapılanmayı bozacağız diye zalimleri mazlum safında görme gibi yanlış bir bakışa bulaşırsak yargıyı ve ülkeyi iyice karıştırmış oluruz...
Olması gereken: İktidar hatalarını gözden geçirecek, biz de bu İblis takımına karşı kapı kapı dolaşarak uyandırma vazifemizi yapacağız, neticeyi de Allah’a(cc) havale edeceğiz.
Onun ötesinde; düşecek de kapacaklar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.