Hayatımızı düzene sokup yaşantımıza anlam katacak, ruhumuzu aydınlatıp bilincimizi diri tutacak bir ayetten söz edelim bu yazımızda:

 

“Ey iman edenler! Allah ve Rasulü size hayat verecek şeylere çağırdıkları zaman icabet edin. Şunu kesin olarak bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer. Ve gerçekten O’nun huzurunda toplanacaksınız.”(Enfal, 24).

 

Allah ve Rasulü’nün hayat verecek şeylere insanları çağırması, iki şekilde anlaşılmıştır.

 

Birincisi, bu çağrı savaşa çağrıdır.

 

İslam’a ve Müslümanlara yönelik her türlü saldırıyı etkisiz kılmak için Müslümanları göreve davet çağrısıdır bu… Çünkü, ancak bu takdirde Müslümanlar dini hayatlarını devam ettirebilirler. Hayatlarını kurtarmaları buna bağlıdır.

 

Şayet, bu savaşta şehit düşerlerse cennetlik olacaklarından ahiret hayatlarını da kurtarmış olurlar. Bu onlar için büyük bir ödüldür.

 

Sonuçta, asıl hayat yeri, ahirettir.

 

İkincisi ise, Allah ve Rasulü’nün hayat verecek şeylere çağırmasından maksat; kalp diriliğidir.

 

İnsan, sadece et ve kemikten ibaret değildir. Maddi yönü olduğu gibi, manevi yönü de vardır. İşte, bu manevi yön; kalbin diriliğidir.

 

İnsan, Allah ve Rasulü’nün çağrısına ne kadar uyarsa, kalbin diri olması da o kadar olur.

 

İçinde Allah sevgisi ve Allah korkusu olmayan insanın kalbi, ölü mesabesindedir.

 

Ölü olan kalpler, ancak Allah ve Rasulü’nün çağrılarına uymakla dirilirler.

 

Çünkü vahiy, kalbi diriltir, canlandırır, hayat verir.

 

“Allah’ın kişi ile kalbi arasına girmesi” ne demektir?

 

Bu da, iki şekilde anlaşılmıştır.

 

Birincisi, bu anlatımdan kasıt ölümdür.

 

İnsan ölmeden evvel Allah ve Rasulü’nün çağrısına uymalıdır. Öldükten sonra kazanılacak bir şey yoktur. Çünkü, ahiret hayatı bu dünyada kazanılır.

 

O halde, dünyamızı Allah ve Rasulü’nün çağrıları, emir ve yasaklarıyla şekillendirmemiz, hayata geçirmemiz gerekir.

 

İkincisi ise, Allah’ın insanın kalbine nüfuz etmesi, içinden geçenleri bilmesidir.

 

Gerçekten Allah, hem zahiri hem batını bilir.

 

Her şeyden haberdardır, hiçbir şey O’na gizli kalmaz.

 

O, insanın içinde sakladıklarını, gizli niyetlerini, açığa çıkmamış duygu ve düşüncelerini bilir.

 

İnsanın kalbi sadece Allah’a açıktır.

 

Sonuçta, O’nun huzurunda toplanılacak ve yalnız O’na hesap verilecektir.