Heyy nereye gidiyorsunuz?.. Daha Ananas kesecektik!
Dünkü bazı gazetelerin “manşet”lerinde şöyle bir haber vardı:
“Sen tut getir, biz suçu ayarlarız!”
Haberlerin ayrıntısı şöyleydi:
l Paralel Yapılanma’nın yasadışı itfaiye operasyonu, Polis’ten döndü... 35 kişiye gözaltı talimatı veren Savcı, Emniyet’in “Belge yok” itirazına, “Siz gözaltına alın, işlemleri sonra yaparız” cevabını verdi.
Haberin devamı da şöyleydi:
l İstanbul Emniyet Müdürü Selâmi Altınok, “kanunsuz emir verdiği” gerekçesiyle, savcı hakkında “suç duyurusu”nda bulundu...
Bu kadar mı?..
Elbette değil...
Devamı da var...
Akit’te bugün okuyacağınız gibi; önceki gün başlatılmak istenen “3. Dalga Operasyon”la ilgili olarak, “Emniyet veri tabanı”nda hiçbir belge bulunamamış, iyi mi?..
Peki, niye?..
Çünkü, “belgeler kaçırılmış!”
Muhabirimiz Murat Alan’ın haberine göre; “Şube müdürlerinin görevden alınmasından kısa süre önce” Emniyet ile Adliye’nin “yazışma”ları, “iletişim tesbit kayıtları” ve “fotoğraf”ların tamamı silinmiş!..
Evet, silinmiş, çünkü;
Nasıl “dandik bir operasyon” yaptıklarının ortaya çıkmasını istememişler!..
Eğer “belgeler kaçırılmasa” idi; Savcı’nın, Emniyet’e söylediği “Siz şüphelileri gözaltına alın, biz işlemlerinizi daha sora yaparız” şeklindeki skandal ifadeler ortaya çıkacak ve “ele-güne rezil olacaklar”dı!..
Sadece “rezil” olmakla kalmayacaklar, bu “kanunsuz”luğun hesabını da vereceklerdi...
Gerçi, “giderayak belgeleri kaçırmış olsalar” da, ortada Emniyet Müdürü Selâmi Altınok’un “suç duyurusu” var...
Herhalde gereği yapılacaktır...
PARALEL DEVLET’İN BAŞI!
“Suç duyurusu” dedim de, aklıma geldi... Bugünkü sürmanşetimizde, bir “suç duyurusu” haberi var...
Bu defa “suç duyurusu”nda bulunan Yusuf Ünal adlı bir gazeteci...
“Fethullah Gülen’in Amerika’dan iade edilmesini ve yargılanmasını” isteyen Yusuf Ünal, Çağlayan Adliyesi önünde gazetecilerin sorularını cevaplarken demiş ki;
“Bugüne kadar Fethullah Gülen’e hesap soracak savcı çıkmadı. Paralel devletin başı belli. Eylem ve ifadeler ortada. Bunların yasalardaki karşılığı da belli... Bazı polis müdürleri keyfi operasyonlarla hükümeti yıpratmaya çalıştı... Hükümeti yıkma teşebbüsü sürüyor. Ülkeyi milyarlarca dolar zarara uğrattılar...
Gülen, gizli kasetlerle şantaj, milletvekillerine istifa baskısı, yargı ve emniyeti etki altına almak ve kendi ifadesiyle devletin kılcal damarlarına sızmak suçlarından yargılanmalıdır. Gülen’in ABD’den iadesi sağlanmalı ve İsrail bağlantıları mutlaka soruşturulmalıdır.”
İlginç... Çok ilginç...
Bir gazeteci ortaya çıkıyor ve Gülen hakkında “suç duyurusu”nda bulunuyor.
Üstelik, Gülen için; “Paralel Devlet’in Başı” diyor ve Gülen’i; “Hükümeti yıkmaya teşebbüsle!.. Gizli kasetlerle şantaj ve milletvekillerine istifa baskısı yapmakla... Yargı ve Emniyet’i etki altına almakla!.. Devletin kılcal damarlarına sızmakla...” suçluyor.
Ve ekliyor:
“Bugüne kadar Fethullah Gülen’e hesap soracak bir savcı çıkmadı.”
Şimdi çıkar mı?..
Niye olmasın?..
Peki Yusuf Ünal’ın yaptığı bu “suç duyurusu” çok mu önemli?..
Bana göre önemli...
NE HALLERE DÜŞTÜ!
Bilmem hatırlar mısınız;
“Dershane tartışmaları” sırasında, bugüne kadar “dokunulmayan” ve hatta üzerine “toz kondurulmayan” Fethullah Gülen’in eski saygınlığını kaybettiğini ve “eleştirilerin odağına oturduğunu” yazmış ve ilâve etmiştim;
“Fethullah Gülen’e, artık dokunulmaya başlanmıştır...
Bugün ona dokunuluyorsa, yarın birileri de çıkar, ondan hesap sorar!”
Aradan iki ay geçti...
Ve dün, Yusuf Ünal adlı bir gazeteci; “Gülen’den hesap sorulmasını” istiyor... Bununla da kalmıyor, “ABD’den iadesi sağlanmalı” deyip, ekliyor:
“Fethullah Gülen’in İsrail bağlantıları mutlaka soruşturulmalıdır.”
Hasılı kelâm;
İlginç bir noktaya geldik...
Ne yalan söyleyeyim;
Üzülüyorum...
Fethullah Gülen adına üzülüyorum...
Baksanıza;
Ne hallere düştü...
35-40 yıllık emek, devleti ele geçirmeye değer miydi?.. Bir Ananas Cumhuriyeti kurma uğruna, koca bir Cemaat’i üzmeye değer miydi?..
MÜSLÜMANLARI DA KAYBETTİ
Haa, bu vesileyle şunu da söyleyeyim: Fethullah Gülen, “Tayyip Erdoğan’ı indirmek” için “zamanın geldiğini” düşünmüş ve “operasyon”un düğmesine basmış olabilir.
İyi ama, bir okurumun dediği gibi; farzedelim ki “başarılı” oldular ve Allah korusun indirdiler Erdoğan’ı...
Peki, Erdoğan kaybedince Cemaat kazançlı mı çıkacaktı?..
Açık ve net;
Erdoğan’ın yerine gelecek olanların “hedef” alacakları ilk kişi ve kuruluş “Gülen ve Cemaat” olacaktı...
Öyle ya;
“Dostlarına düşmanlık yapanlar, hiç düşmanları ile dost olurlar mı?.. O halde, bitirin işlerini!”
Daha açık söylemek gerekirse;
“Erdoğan kaybetse” idi, Gülen ve Cemaat; daha sonraki süreçte Erdoğan’ı mumla arardı!..
Ama, kaybeden kendileri oldu...
Erdoğan, hem kontrolü ele geçirdi, hem de Türkiye’deki bütün cemaatler “Fethullah Gülen Cemaati”nin karşısında birleşti!..
Yani; hem başaramadılar, hem de Müslümanların gözünden düştüler...
FARELER GEMİYİ TERKEDİYOR!
O kadar “acınacak” duruma düştüler, o kadar “panik” hali yaşıyorlar ki, 17 Aralık’la birlikte “aslan” kesilenler, bugünlerde “uyuz bir kedi”ye döndü...
O günlerde “erkeklik” taslayanlar ise, bugünlerde “kadınlaşmaya” başladı!..
Artık; kendilerini gizleyip, “kadın” adlarıyla “tweet” atmaya başladılar!..
Anlayacağınız;
Bir “gemi”yi nasıl ki ilk önce “fare”ler terkedermiş, “Cemaat’in fareleri” de, birer birer sıvışmaya başladılar...
Nereye gidiyorsunuz “erkek”ler;
“Daha Ananas kesecektik!”
BELGELERİ YAK, İMHA ET!
Sadece “fare”lerde değil, Cemaat’in “Abi”lerinde ve “Abla”larında da büyük bir panik var...
Okurlarım diyorlar ki;
“17 Aralık’ta başlattıkları darbe süreci tersine dönünce, Okul’larda, Yurt’larda ve Mütevelli Heyetleri’nde yoğun bir belge imhasına başlandı... Bilgisayarlara yüklü listeler, teknik servislere götürülüp, sildiriliyor... Yazılı evraklar da, arsalara götürülüp, yakılıyor!”
Haa, bu arada;
“Abla toplantıları” da artık eski ilgiyi görmüyormuş... Toplantıları “terk eden terk edene”ymiş!.
Daha, bir sürü haber...
Netice itibariyle;
“Fethullah Gülen ve Cemaati” ile onlarla birlik olup, Hükümet’e, “Cemaat’in omzu üzerinden ateş edenler” artık şunu anlamalıdırlar ki, “kaybettiler!”
Bunu, sadece “Gülen ve Cemaat” değil, “Kirli operasyon”a destek veren “işadamları” ve “medya organları” da anlamalıdır...
Evet, hepiniz kaybettiniz!..
Biliyorum, şu anda hepsi “panik” halinde ve kaçacak delik arıyor...
Heeyy nereye kaçıyorsunuz,
Nereye gidiyorsunuz?..
Hele durun, gitmeyin...
“Daha Ananas kesecektik!”
Bunlar hissedar m›, mafya veya çete üyesi mi?
“Anadolu Ajansı’na kim, nasıl bir operasyon plânlıyor?” başlıklı dünkü yazım üzerine, Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Sayın Ebubekir Şahin aradı...
Böyle bir “operasyon plânı”nın varlığını doğruladı ve dahasını da söyledi: “Baskı, tehdit, şantaj... Aylardır bunlarla uğraşıyoruz.”
Peki, AA’yı tehdit eden “hissedar” kılıklı bu adamların dertleri ne?..
Anladığım o ki; bunlar, “Paralel yapılanma”yı da yanlarına almış bir “mafya”, bir “çete!”
“Para sızdırmaya” çalışıyorlar...
Öyle az-uz bir para da değil... “250 milyon dolar” istiyorlarmış... Eğer bu parayı alamazlarsa, işin içine “Paralel Yapılanma”yı ve İsrail’i sokacaklar!..
“Peki, siz ne yapıyorsunuz?” dedim Ebubekir Şahin’e... Dedi ki; “baskı, tehdit ve şantaj” yapanlara karşı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na “suç duyurusu”nda bulunduk...
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da, adı geçen kişi ve kişiler hakkında “iddianame” düzenleyip, “dâvâ” açmış...
Ebubekir Şahin diyor ki; “Aylardır bize baskı yapanlar, şimdi yargıya hesap verecekler!”
Bu dâvâyı yakınen takip edeceğim... Ve göreceğim; “Anadolu Ajansı’nın şahsında Türkiye’yi çökertmek isteyenler”e karşı ne yapılacak?..
“Çetevari, mafyavari yöntemler” kullananlar, cezasız kalmamalıdır!..
Burası, “dağbaşı” değil!..