Dün, dündür... Bugün “Cemaat Medyası” mıdır?
Akit Yayın Kurulu’nda hemen her gün, “haber”leri değerlendirirken; arkadaşlardan bazıları, bazen; “Olayın şu tarafını görelim” diye teklif ettiklerinde, diğer arkadaşlar itiraz eder: “Adama haksızlık etmeyelim... Olayın şu tarafı da var, onu da görelim!”
Teklifinde ısrar eden arkadaş der ki; “Şimdi orası bize lâzım değil!”
Böyle bir muhabbet geçtiğinde, Mustafa Karahasanoğlu ağabeyin anlattığı bir olay gelir gündeme...
Olay şudur:
Bir evde veya duvar dibinde, kadınlar oturmuş “sohbet” ediyorlar... Daha doğrusu, “dedikodu” yapıp, “birilerini çekiştiriyorlar!”
Kadınlardan birisi; mahalledeki bir “genç kız”ı çekiştirirken, diğer kadınlar demişler ki;
“Ama, senin kızın da!..”
Kadın, elbette bozulmuş ama, hiç bozuntuya vermeden demiş ki;
“Orası bize lâzım degül.”
Zaman zaman bu olayı hatırlayıp, gülüşürüz ama, haberleri değerlendirirken, mümkün olduğu kadar “hakkaniyetli” davranırız.
Yani;
“Orası bize lazım değil” demeyiz...
Olay neyse, onu veririz...
Olayın “bir tarafını” görüp de, “diğer tarafını” görmezden gelmeyiz...
Biz, “her konuda” böyle yapıyoruz... Özellikle de; “Cemaat... Fethullah Gülen... Paralel Devlet” gibi konularda “son derece hassas” davranıyoruz...
Yani, bir iş veya konuşmanın “işimize gelen” kısmını alıp da, “diğer kısmını” görmezden gelmiyoruz...
Uzun lâfın kısası; kesinlikle, “Orası bize lâzım değil” demiyoruz.
TÜSİAD’DAKİ “DARBECİ” KAVGASI!
Biz demiyoruz ama, son zamanlarda “akıl tutulması” yaşayan, “hafıza kaybı” problemleri nükseden “Cemaat’ten arkadaşlar”ın, olaylara artık “tek taraflı” bakmaya ve haberleri “işlerine geldiği gibi” yansıtmaya başladıkları da gözümüzden kaçmıyor.
Bunun son örneğini, 23 Ocak günü yapılan “TÜSİAD 44. Olağan Genel Kurul Topantısı” haberinin verilişinde gördük...
TÜSİAD’la kurdukları “Ananas ittifakı”nın bir yansıması olarak olsa gerek; TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın; “Bu baskı ortamında, bu ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değil” şeklindeki sözlerini “televizyon ve gazeteleri”nde “ilk haber” olarak veren Cemaatçi arkadaşlar, meselâ TÜSİAD üyesi ve Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton’un sözlerini “görmezden geldiler!”
Herhalde; “ananas” hatırına;
“Orası bize lâzım değil” dediler...
Oysa İshak Alaton, o genel kurulda zehir-zemberek sözler sarfetti ve TÜSİAD için, “darbeci” ithamında bulundu...
Alaton, “17 yıl boyunca TÜSİAD’dan uzak durdum, toplantılarına katılmadım... Bugün, bu boykotumu noktalamaya karar verdim, TÜSİAD’la barışmaya geldim... Zira, geç de olsa TÜSİAD’ın uyanmaya başladığını düşündüm” diyerek başladığı konuşmasında, sözlerini şöyle sürdürdü:
“TÜSİAD tarihinde ilk defa yönetim kurulunun ibra edilmediği utancını yaşadım. Bu olay 23 Ocak 1997 günü yaşandı. Aradan sadece 36 gün geçtikten sonra 28 Şubat 1997’de askerin darbesi geldi. Şimdi sizlere soruyorum; Genelkurmay bu darbe adımını kaleme alırken TÜSİAD’ın bir ay önce yaktığı yeşil ışığın bu darbeye katkısı ne kadardır? O günden sonra TÜSİAD’ın umutsuz bir vaka olduğuna inanmaya başladım... Toplumdan kopmuş, fildişi kulede yaşayan bu insanlarla ben bir arada olamam dedim ve TÜSİAD toplantılarına katılmaktan vazgeçip boykot ettim. Şu an gelinen noktadan umutluyum, onun için buradayım.”
Ne ilginçtir ki;
İshak Alaton’un bu sözleri “Cemaat Medyası”nda hiç yer almadı...
Dediğim gibi;
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın “Baskı ortamında, bu ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir” şeklindeki sözleri “en büyük haber” olarak yer aldı da, İshak Alaton’un; “1997’de, TÜSİAD’ın darbeye destek verdiğini” açıklayan sözleri tek kelime bile yer alamadı!..
Demek ki, işin içinde “Ananas ortaklığı” olunca, böyle oluyor!..
Sizin anlayacağınız;
“TÜSİAD’a ananas,
Alaton’a By-Pass!..”
GÜLEN’İN KASETİ ÇIKINCA!
Yazının başında da dedim ya; “Cemaat Medyası”ndaki arkadaşlar, son zamanlarda, “büyük bir hafıza kaybı” yaşamaya başladılar... Öyle bir “hafıza kaybı” yaşıyorlar ki, “dün” söylediklerini “bugün” hatırlamıyorlar...
Meselâ, şu “Fethullah Gülen’in ses kayıtlarının internete düşmesi” meselesi...
Malûm; 13 Ocak Pazartesi günü Fethullah Gülen’in ses kayıtları internete düşmüştü... Kendisini arayan şahısla, bir “Hocaefendi gibi” değil, “Holding Başkanı” gibi konuşan Fethullah Gülen; “Rafineri... İhale... Ananas... Yazara sansür... Koç’a kıyak... Bank Asya... İşadamlarına kuşatma...” konularında “akıl”lar veriyor, “talimat”lar yağdırıyordu...
İşbu konuşmanın internette yayınlanması üzerine, “Gülen Medyası”nda çalışan arkadaşlar, hemen “karşı taarruz”a geçip; “Ne yani Hocaefendi’ye danışmak suç mu?.. Hocaefendi’nin tavsiyede bulunması gayet normal değil mi?” deyip, “olayı basite almaya” çalışsalar da, sonraki günlerde “topyekün saldırı”ya geçip, şöyle demeye başladılar:
l “Hükümete yakın medya kuruluşları ile AK Parti’ye yakın internet ve sosyal medyadaki timler, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin telefon konuşmalarının yer aldığı illegal kayıtları manşetlerine ve Twitter kampanyalarına taşıyarak yeni bir skandala imza attı.”
l “Yasa dışı dinleme anayasal suç... Devlet, failleri ortaya çıkarmalı... Hukukçular yasa dışı dinlemenin ve bunu yayınlamanın Anayasa ve yasalar karşısında suç olduğuna dikkat çekiyor.”
l “Fethullah Gülen Hocaefendi’nin avukatı, müvekkilinin legal konuşmalarını yasa dışı yollarla dinleyerek suçmuş gibi göstermeye çalışanlar hakkında suç duyurusunda bulundu.”
Bütün bu söylenenlere ve yazılanlara hiçbir itirazım yok...
Farzedelim ki; “hepsi doğru”dur!..
Farzedelim ki, “Dinlemek, kaydetmek ve yayınlamak suç”tur!..
İyi ama, adama sormazlar mı;
Sizler de geçmişte “başkalarının ses kayıtları”nı yayınlamadınız mı?.. Sizin o günlerde yaptıklarınız “illegal” olmuyor, “hukuksuz” olmuyor, “iftira” olmuyor, “itibar cellatlığı” olmuyor da, “Fethullah Gülen’in ses kayıtları”nı yayınlamak mı “suç” oluyor, “hukuksuz” oluyor?..
Ne o, yoksa;
“Orası size lâzım değil” mi?.
DÜN DE, SİZ YAYINLADINIZ!
İsterseniz, “geçmiş yıllara” gidelim ve “geçmiş kasetler”den, “kısa birer kesit” sunalım...
Buyrun, “Cemaat Medyası”ndan haberler:
l 30 Ocak 2009 - Karadayı’nın ses kaydı... “Ses kaydı” internet sitelerine düştü. Sesin sahibi iddiaya göre eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı...
l 24 Şubat 2009 - Ses kaydı montaj diyerek kurtulma dönemi bitti... Ses, adli tıp laboratuvarlarında spektrogram adı verilen yöntemle yazılı grafiğe dökülüyor.
l 5 Mart 2009 - İşte Tolon’un ses kaydı... Tolon, Cumhuriyet’in savcılarını düşman ilan etti.
l 23 Mart 2009 - Karadayı’nın 5. ses kaydı da çıktı... Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’yla ilgili ses kayıtlarına dün bir yenisi daha eklendi.
l 15 Nisan 2009 - Levent Ersöz’ün şok ses kaydı... Ergenekon sanığından tehdit sözleri: “Ben ışığı görmezsem onlar hiç göremez.”
l 28 Nisan 2009 - Komutanın şok ses kaydı... Emekli orgeneraller İsmail Hakkı Karadayı ve Hurşit Tolon’un ardından bu kez Korgeneral Selahattin Uğurlu’ya ait olduğu ileri sürülen bir ses kaydı internete düştü.
l 15 Mayıs 2009 - Eruygur’un yeni ses kaydı... ADD Başkanı Em. Org. Şener Eruygur’un eşi Mukaddes Eruygur’dan itiraflar...
l 15 Mayıs 2009 - Bayan Eruygur’un ikinci ses kaydı çıktı... Org. Şener Eruygur’un eşi Mukaddes Eruygur’un yeni bir ses kaydı daha çıktı.
l 18 Temmuz 2009 - Bir komutanın ilginç ses kaydı... Bülent Arınç’a suikast girişimine ilişkin şok bir dinleme kaydı ortaya çıktı.
l 25 Ocak 2011 - CHP’yi sarsacak skandal ses kaydı... Dailymotion.com sitesine yeni bir ses kaydı düştü. Şok ses kaydında CHP’li İsa Gök olduğu iddia edilen kişi ile Danıştay üyesi olduğu iddia edilen kişi arasında tamamen duygusal konuşmalar var.
l 22 Şubat 2011 - Balyoz sanıklarına zorla yardım... İşte bir astsubayın küfürle ikna edilmeye çalışıldığı şok ses kaydı.
l 25 Mart 2011 - Şok ses kaydı: TÜSİAD yönetimine ağır küfür... Söz konusu ses kaydında Korgeneral Y.C olduğu iddia edilen kişi Arzuhan Doğan Yalçındağ’a ağır küfürler ediyor.
l 19 Temmuz 2011 - Paşa yakınına kıyak askerliğin ses kaydı... Paşa çocuklarının Güneydoğu yerine torpille batı illerinde nasıl askerlik yaptığı bu ses kaydı deşifre oldu.
l 25 Ağustos 2011 - Koşaner’in 2. ses kaydı internete düştü... Org. Koşaner’e ait olduğu iddia edilen ses kaydının 2. bölümü dailymotion’da yayınlandı.
l 14 Aralık 2011 - Eski YARSAV Başkanı’nın şok ses kaydı... CHP’li Emine Ülker Tarhan’a ait olduğu iddia edilen şok bir ses yayınlandı.
l 16 Ocak 2012 - Hasdal’da tartışılacak bir ses kaydı... Balyoz davasının tutuklu sanığı Koramiral Sağdıç’a ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı ortaya çıktı.
l 25 Mayıs 2012 - Balyoz sanığı Tuğamiral Fatih Ilgar’dan şok ses kaydı... Balyoz darbe planı davasından tutuklu Tuğamiral Fatih Ilgar’a ait olduğu iddia edilen ses kaydında, sanıkların iki aya kadar çıkacak bir kanunla serbest kalacakları ifade ediliyor.
l 8 Haziran 2012 - İstihbaratçı albaya ait şok ses kaydı... Bunların sonu idam arkadaşlar.
l 13 Haziran 2012 - Yeni bir ses kaydı daha... Yasal düzenleme ile darbe davalarından yargılananların tahliye edileceğine ilişkin ses kayıtlarının bir benzeri daha internete düştü.
DÜN ÖYLE... BUGÜN BÖYLE!
Görüyorsunuz ya; “Cemaat Medyası”ndaki arkadaşlar; “illegal” dememiş, “suç” dememiş, “itibar cellatlığı” dememiş; “komutanlar”dan “CHP’li”lere, “TÜSİAD’çı”lardan “STK başkanları”na varıncaya kadar, hemen herkesin “ses kayıtları”nı yayınlamışlar!..
Haa, hemen söyleyeyim;
Bu “ses kayıtları”nın bazılarını “Akit” olarak biz de yayınladık... Ama biz, “Fethullah Gülen’in ses kayıtları”nı da yayınladık... Yani, dün de “bahane” aramadık, bugün de!..
Uzun lâfın kısası;
Mahalledeki kadınlar gibi ya başkalarını çekiştirip “dedikodu” yapmayacaksınız, ya da ucu kendinize dokunduğunda “Orası bize lâzım değil” demeyeceksiniz!..
Ya “at gözlüğü”nü çıkarıp “geniş” bakacaksınız, ya da kendi nasırınıza basıldığında “Telekulak çetesi!.. Kara propaganda!.. Kirli Kampanya” demekten vazgeçeceksiniz!..
Siz, siz olun;
“Orası bize lâzım değil” demeyin!..
Gördünüz işte;
Bir gün lâzım oluyor!..
*************************************************************
Y›l 1949... Merhum Muhammed Tayyib Okiç olmasayd›!
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez; Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Yüzyılın İslam Kültür Hizmeti Onur ve Hizmet Ödülleri” töreninde yaptığı konuşmada, “Çok derin bir yara”ya parmak basıp, demiş ki;
“1949 yılında Ankara İlahiyat Fakültesi kurulduğunda, Temel İslam Bilimleri kürsülerini kuracak bir akademisyen bulunamayacak ve Bosna’dan Muhammed Tayyib Okiç merhum görevlendirilmek suretiyle bu eksiklik giderilecektir.
Burada bulunan pek çok hocamız onun rahle-i tedrisinden geçecek, büyük bir fedakarlık ve özveriyle İslami ilimlerin temellerini yeniden atacaklardır. 1980 yılına geldiğimizde, yani 30 yıl sonra İslâm Ansiklopedisi’ni, yani bu devasa eseri başlatacak bir birikim oluşacaktır.”
Düşünebiliyor musunuz; “63-64 yıl öncesinin Türkiye’si”nin üniversitelerinde “Temel İslâm Bilimleri kürsüleri”ni kuracak bir “akademisyen” yok!..
Bu tür “akademisyen”ler olmayınca da; Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in ifadesiyle, ortalık; “bilgi ve hikmetten mahrum anlayışlara” ve onların “hazin sonuç”larına mecbur kalmış...
Dileriz; “Tarihimizden bize intikal eden müktesebatı özümseyerek bugünümüzü imar edebilecek, karşı karşıya kaldığımız meydan okumalara cevap verebilecek ve geleceğimizi inşa edebilecek nitelikli insan kaynaklarına olan ihtiyaç giderilir...”