D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Türkçeden türkçeye tercüme zor!

Türkçeden türkçeye tercüme zor!

Tercümenin zor iş olduğu hep söylenir. Kaynak dili iyi bilmek yetmez, çevirilecek dili de çok iyi bilmek gerekir. Şimdilerde “Doğu dilleri” denilen arapça ve farsçadan tercüme 20. Yüzyılda zorlaştı. Çünkü Türkiye’de 1930’dan itibaren arapça ve farsça orta öğretim tedrisatından çıkarıldı. Yüksek öğretimde de sınırlı bir tedrisat sözkonusu idi. Arapçadan tercümeler, Türkiye’nin ana dili arapça olan mütercimleri tarafından yapıldığında zorluğun daha fazla olduğu görülüyordu. Ana dili olarak öğrenilen sınırlı arapça yetersiz kalırken, okullarımız da türkçe öğretmekte başarılı değildi. 

İngilizce ve fransızcada asıl mesele bu alanlara ilgili çeviri yapanların öztürkçeye meyletmeleri idi. Bizim için çok önemli bir kitap olan Ölüm ve Sürgün’ün tercümesi insana saç baş yolduracak cinstendir. Üstelik çeviren “profesör” titri taşıyor ve bir çok kitaba imza atmıştır!

“Türkçeden türkçeye tercüme”den ne kastettiğimiz sorulabilir. Bugün türkçe bizim konuştuğumuz yazdığımız türkçeden ibaret değil. En doğuda Uygur türkçesinden, Kırgız, Kazak, Özbek, Türkmen, Tatar ve diğer lehçeler, diller, hatta batı türkçesi içinde mütalaa edilen Azerbaycan türkçesine kadar hayli geniş bir yelpaze sözkonusu. “En yakını Azerbaycan” dedik. Elbette öyle, fakat bazen aynı kelimelerde bile farklı anlamlar şaşırtıyor. 

Akılda kalan örnek olarak “subay” kelimesi verilir. Güya Sovyet döneminde Türkçe yabancı dil sayıldığı için uyanık bir Azerî, Türkçe imtihanına girip yabancı dil avantajından yararlanmak istemiş. Komisyonun kısa bir sorusu işi bitirmiş: “Kardaşın subay mı?” Cevap: “Hayır evlidir!”

Bu bir fıkra olabilir. Fakat iki eş sesli kelime üzerinden güçlü bir farklılık ifadesi bu. Türkiye türkçesinde “subay” denilince, azerilerin zâbit dediği (bizim de eskiden dediğimiz gibi), rütbeli asker anlaşılır. Azerbaycan türkçesinde ise “bekâr”!

Muallim Naci’nin meşhur beytini hatırlamamak olmaz: 

Beyân-ı maksat için yâre tercümanım var

Belâya bak ki anı tercümana anlatamam!

Divanü Lügati’t-Türk’ün tek nüshasının bulunuşunun 100. Yılındayız. 1914’te bu kitabın İstanbul’da ortaya çıkması ile sadece dilimiz, tarihimiz ve kültürümüzle ilgili görüşlerimizde değişme ve genişlemeye yol açacak bir durum ortaya çıkmamış, aynı zamanda Kaşgarlı Mahmud bu benzersiz kitabı ile 8 asır sonra tekrar yaşayan bir şahsiyet olmuştur. 1980’lerde Uygur ülkesinde Divan’ı yeni uygurcaya tercüme eden ilim adamlarının ulaştıkları bilgiler Kaşgarlı’nın hayatının sonraki döneminin yeniden yazılmasına yol açacak önemde. İşte bütün bu bilgilerden yola çıkarak bir de roman yazılmış. Ferhat Ciylan’ın kitabı Türkiye türkçesine çevrilmiş bulunuyor. (çev. Zeynure Öztürk, Kaknüs yay. 2006)

Kitabın Türkiye türkçesi ile yayınlanması güzel. Fakat, tercüme diyemiyeceğimiz bu işlemin (belki “aktarma” diyebiliriz) yeterince dikkatli yapıldığını söylemek mümkün değil. Bir kaç örnek sanırım meramımızı ifade için yetecektir. Mesela, Türkiye türkçesinde bilinmeyen kelimeler bir açıklama yapılmadan kullanılıyor: Savut (zırh), çevendaz/çapendaz (atlı), yarmak (para, sikke), böken (antilop), surnay (zurna), emeldar (memur) gibi. Bunlar bizim karşılığını bulduklarımızdan bazıları. Bulmadıklarımız da var elbette. Düşünün bir, bir roman okuyorsunuz ve anlamadığınız, aradığınızda bulamayacağınız kelimeler ikide bir karşınıza çıkıyor… 

Ya bilinen kelimeler? Türkiye’de “ordu” kelimesini herkes bilir. Fakat doğu türkçesinde ordu bildiğimiz “ordu” değil! İşte örnekler: 

“Bin kişilik seçkin askerin himayesi altında ordudan çıktı.”

“Ordu kapısından giren bir kişi, değişik mimari üsluplardaki binalar ile göğe kadar uzanmış minareleri görerek hayretler içinde kalıyordu.”

Bu iki örnekte ordu “şehir” anlamında kullanılmıştır. Aşağıdaki örneklerde ise “saray”!

“Annem vefat ettikten onra beni apar topar Semerkand’daki orduya götürdüler. Ordudaki bir emeldar beni görüp alalım büyüdüğünde fena kız olmayacak gibi geliyor dedi. Böylece orduya satıldım.”…”Ordu şairleri sırayla ortaya çıkıp her biri birbirinden güzel şiirlerini okudular.”…”Başvezir o gün Kaşgarlı Mahmud’u orduya davet etti.” 

Tercüme zor zenaat, türkçeden türkçeye olanı daha da zor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi