Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Maşa ve ateş

Maşa ve ateş

Devlet eski Bakanı Hasan Aksay, milletimiz üzerine tezgâhlanan çeşitli oyunların müteahhitlerinin Mason ve Yahudi locaları olduğunu söyler ve der ki:

-“Masonlar ve Yahudiler, açıktan ve belirli şekilde asla bir işe bulaşmazlar ve maşasız iş yapmazlar.”

Uzak veya yakın tarihe bakıldığında bu tez doğru çıkmaktadır. Hangi olayı irdeleseniz, altından Mason ve Yahudi teşkilatları çıkmaktadır.

En yakını Gezi olayları ve devamındaki gelişmelere bakıldığında, aktörler değişse de senaryo ve yönetmen aynı gözükmektedir.

Biraz uzağa gidelim denilirse, bu işin temel noktalarından birisinin Lozan antlaşması olduğu anlaşılır. Burada da milletimizin başına yine ikiz teşkilat çıkmaktadır.

Yani Hasan Aksay ağabeyin devlet tecrübesi, hayat tecrübesi ve dünyayı Türkiye’nin en yoksul zamanlarında tanıması, söylediklerini doğrulamaktadır.

Çünkü TBMM’nin kuruluşundan sonra “Birinci Meclis” hariç, 14 Mayıs 1950 yılına kadar TBMM’de, milletin inanç değerlerine ters insanlar çoğunluktaydı.

1950 yılında halkımız, TBMM’sine kavuşunca aynı kirli cephe, 1960’da yine maşaları vasıtasıyla tekrar ülkeyi karanlık tünele sokmuşlardı.

Mevcut TBMM’de ise milletin dini ve milli tüm değer yargılarına sahip çıkan büyük bir kadro var. Yine malum cephe devrede.

Mason ve Yahudi teşkilatlarının Türkiye üzerindeki; “hastalandır ama öldürme” taktikleri şekil değiştirerek sürüyor.

Meselenin daha iyi anlaşılması için biraz Lozan’a uzanmak gerekiyor.

Mesela henüz ortaya çıkmayan Lozan antlaşmasının gizli maddelerine ulaşılsa, sanıyorum fotoğraf netleşir.

Lozan antlaşmasında milletimizin dini ve ahlaki değer yargıları rüşvet olarak verilmiştir. Ve bu rüşvetin takibi elbet yapılmaktadır.

Dünü bilmeyen bugünü tahlil edemez. Dünden bugüne gelebilmek için Üstad Necip Fazıl’ın Büyük Doğu Dergisi’nin 29. Sayısında yazılanlara bakalım.

“…Haim Nahum, bu korkunç teşebbüse evvela Amerika’da Türkler lehinde bir seri konferanslar vermek suretiyle başladı.

Bu konferanslarda: Emperyalizm şerefine “Türk’ün maddesini serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tâ içinden, kendi öz adamlarına yıktırmalarını” telkin ediyordu.

Yani Masonluk hesabıyla Kur’an’ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak, Haim Nahum’un müthiş planı idi.

Amerika’da bu zemini hazırladıktan sonra İngiltere’ye geçmiş ve halis Yahudi olan Lord Curzon ile temasa geçerek şu teklifte bulunmuştur:

-“Siz Türkiye’nin mülki tamamiyetini kabul edin, ben İslamiyeti ve İslami temsilciliklerini onlara ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ederim.”

Büyük Doğu’nun aynı sayısında şunlar da yazılıdır:

İngiliz Murahhas Heyeti reisi Lord Curzon, nihayet en manidar sözünü söyledi:

-“Türkiye İslami alakasını ve İslami temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulus birliği etmiş olur.

Hıristiyan dünyasının hürmet ve minnetini de kazanır. Biz de kendisine dilediğini veririz. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmek istiyoruz.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi