Seçim havası!
Ülke genelinde bir seçim havasına girilemedi. Süreç daha çok İktidar-Paralel Devlet arasında geçiyor.. Gelecek günlerin ne getireceğine ilişkin tedirgin bir bekleyiş var..
İnsanların kafası çok karışık.. Kimin eli kimin cebinde belli değil.. Bakıyorsunuz eski AK Partililer MHP’den CHP’den aday olmuş.. Bakınız Adana ve Hatay örneğine.. MHP’liler var CHP’den aday olan.. Rüyada görseniz hayra yormayacağınız şeyler gerçek oluyor..
Gülen grubu ve CHP’nin tek bir ortak hedefi var, o da AK Parti’nin nasıl olup da bir oy daha az alacağı. Birileri, AK Parti’ye karşı, en güçlü muhalefet partisinin desteklenmesini savunuyor.. Bu hesaba göre MHP’nin kazanma ihtimali olan yerde, yani CHP’liler, AK Parti karşısında ikinci parti konumundaki MHP’ye, MHP’liler de aynı konumdaki CHP’ye oy verecekler..
Bu mantıklı bir intikam planı gibi gözükse de, düşman cepheler arası ittifak bir çok insanın aklını karıştırıyor.. Gülen hareketinin bir başka umudu da, AK Parti’den kaçan oylar eğer CHP’ye ve MHP’ye gitmeyecekse SP ve BBP’ye gitmesi..
Ülke genelinde henüz seçim havası esmese de, seçim yaklaştıkça ortamın ısınması bekleniyor.. Hatta seçim günü sona erene kadar ve hatta seçim sonuçları açıklanana kadar sandıkların güvenliği ve sayımların sağlıklı bir şekilde yapılması ve kayıt işlemleri ile toplamların açıklaması aynı gergin havada gerçekleşecek sanki.. Birileri kriz çıkartmak için elinden geleni arkasına koymayacak..
Bu gerginlik aslında AK Parti’nin işine yarıyor.. Zaten bu süreçte ekonomideki olumsuzluklar ve piyasadaki durgunluk bir çok kişinin canını sıkmaya başladı.. Paralel devlet ve derin devlet arasındaki ilişki ve TÜSİAD’çı bazı Holdinglerin Camia ile yakın ilişkisi kafaları karıştırmaya yetti..
Bir de bu güne kadar diyalog ve hoşgörüden sözedenlerin bir anda öteki yüzlerini göstermeleri sokaktaki insanı tedirgin etti..
“Cemaatin özgül ağırlığı” dediğin, aslında kendi ağırlığı değil, birileri kantarın ayarı ile oynamış, öteki cebine taş dolduruyor, biri kurşun koyuyor.. Cemaatin özgül ağırlığı gazetesinin tirajına benziyor..
Dini de kullanmışlar dindarları da, Camiyi kullandıkları gibi Kiliseyi de kullanmış, Havrayı da.. Katolikleri de kullanmışlar, Protestanları da.. Ve tabi laikleri de kullanmışlar, Liberalleri de.. Ne ararsan var yani! Bilimi de kullanmışlar kehaneti de.. Siyasi kazanovalık yaptıkları. Herkese mavi boncuk dağıtacaksın.. Herkese Takiye yapacaksın yani..
Tarsuslu Saul, yani Pavlus’un, ömrünün 2. döneminde Roma’nın hristiyanlaştırmadaki rolünü bilenler, benzerliği hemen göreceklerdir.. Cemaat de Doğu Roma’yı, nev’i şahsına münhasır bir İslamlıkla İslamlaştırmak istiyordu sanki..
Zaman’ın bu olaylar başlamadan başlattığı İslamcılık tartışması bu maksatla mı örgütlenmişti yoksa denk gelen bir tartışma mı idi bilmiyorum ama, batının dayattığı bir “neo-islamcılık” hareketinin eskiden beri ajandalarında olduğunu bilmeyen yok. Bu her ne kadar “öze dönüş” hareketi gibi takdim edilmek istense de, aslında reforma etmenin kod adı olduğu da bir gerçek.. Var olan içi boşaltılmış hal’den, değişen dünya şartlarına ve ihtiyaçlara cevap verecek yeni bir hal’e döndürme gayretlerinden söz ediyoruz.. Bunlar bir ihya ve inşa hareketi değil aslı itibarı ile. Hatta bir restorasyon hareketi bile değil.. Sureti hak’dan gözükerek, dini nesne hale getiren, toplumun din algısını değiştirmeye yönelik, siyasi bir toplum mühendisliği projesi.. Din ve siyasetin içiçe konuşulduğu ortamlarda genel manzara bu.. Kimileri de oy kullanma (Vekalet verme, tercihte bulunma iradesi)ni akaidle ilişkilendirir, kimi Demokrasi üzerine akaid tartışması ile bu konuda tedebbüatı olmayan insanlarda akıl karışıklığına yol açan büyük iddialarda bulunarak bulanık suda alık avlamaya çalışır..
Cemaat, imamet, hilafet, mehdiyet, mesihiyet, deccaliyet, hizmet, iteat, biat gibi ne kadar dini kavram varsa aslından kopartılarak, işin etimolojisi, fıkhi boyutu bir kenara bırakılıp hoyratça tüketiliyor..
Esasen “dini konuları tartışma konusu yapmak” edebe mugayirdir.. Bu işin ilmi, usulü ve üslubu vardır.. Birilerinin tek delili, tek hücceti vardı o da lideri ya da şeyhi, örgütüdür.. Muhkem ya da müteşabih olduğuna bakmadan, kendilerine has tefsir yolu ile ya da te’vil yoluyla kendi iddiasına dini bir kaynak da bulurlar.. Cemaat de sonuçta böyle bir akım.. Kendinden menkul bir hareket. Risale-i Nur hareketi desen değil. Sikke-i Tasdiki Gaybiyi kendine göre yorumluyor.. Zaten bunların hiç birine gerek yok, Vahyin elçisi kendini ziyarete geldikten sonra, kimin deliline ihtiyaç duysun ki!
Eskiden yoğ idi, iş bu rivayet yeni çıktı..
Seçime biraz din, biraz kehanet, biraz siyaset, biraz derin komploların tartışıldığı bir ortamda giriyoruz.. Seçimde iktidar ve CHP, MHP’si ile muhalefet iki ayrı cephe.. Baş imam Pensilvanya’da, Müezzin rolünde ise Kılıçdaroğlu.. Takiyenin bu kadarı fazla değil mi? Ana muhalefet Cemaatin imamlığını kabul etmiş gözüküyor ve onun gölgesinde oportünist bir anlayışla, “gayeye giden her yol meşrudur” mantığı ile hareket ediyor.. Neyse, Başbakan Almanya’da açıkladı.. Cemaatla hesaplaşma seçimden sonraya kalacak.. Zaten bu süreçte Arınç’ın gördüğü gerçeği Gül de görmüş olmalı. Birileri Tosya’ya pirince giderken bu arada evdeki bulgurdan olacağa benzemektedir.. Anlayışı en kıt olanlar bile bu süreçte gerçeği göreceklerdir. Medyumların bile uyanacakları bir zaman tünelinden geçiyoruz. “Ol mahiler ki, derya içredir de, deryayı bilmezler” diye bir söz var!
Cemaatin siyasete müdahalesi artık gizli bir plan değil, ama Cemaat AK Parti’ye ayar vermeye çalışırken biraz da kendine baksa ne iyi eder. “Laf ile aleme binlerce nizam vermeye” kalkanlar, kendi hanelerindeki perişanlığı görmüyorlar galiba.. Başlarına gelecekler hakkında habervitrini.com’daki Mustafa Özer’in “Cemaatin başına gelecekler”ile ilgili yazısına bir göz atsalar ne iyi ederler..
Görelim Bakalım, Ali Koç ve Ali Sabancı gibi isimler mi cemaati kurtaracak, Cemaat mi bu Alileri kurtaracak.. CHP ve Cemaat koalisyonu ile birlikte hep birlikte kendi kazdıkları kuyuya mı düşecekler.. Ne alem bir buluşma değil mi, Susurluk’taki otomobil gibi. Solcu olduğunu iddia eden CHP ile Amerika’da yaşayan derin bir hoca ile sermayeyi buluşturan derin bağlılık Hz. Muhammed (as) aşkı mı, “Ali aşkı” mı, yoksa başka “Alii bir aşk:para ve iktidar aşkı” mı?
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.