Esed’siz olmaz; ama halk olmasa da olur!
İran Dış İşleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Suriye’de iç savaşın sona erebilmesi için üretilecek çözüm formülünde Beşşar Esed’in mutlaka yer alması gerektiğini söylemiş. Zaten savunmasız insanların tepesine varil bombaları yağdırılarak her gün yüzlerce masum insan bu dayatmacı tutum yüzünden öldürülmüyor mu? “Esed’siz olmaz” şartından geri adım atılmadığı için Suriye halkı günde ortalama yüz kişinin hunharca katledilmesi suretiyle tüketiliyor. Çünkü bu kafaya göre Esed’siz olmaz ama Suriye halkı olmasa da olur! Esed gidip de İran’ı istemeyen, onun bölgedeki çıkarlarının gözcülüğünü yapmayan halk siyasi iktidarı ele geçireceğine halk gitsin Esed kalsın. Hatta ortada Esed’in yöneteceği bir halk olmasa, bütün halk evleri varil bombalarıyla tepelerine yıkılmış, insanlar o binaların enkazı altında kalmış olsa bile!
Suriye’de üç yıla yaklaşan hak ve özgürlük mücadelesinde artık yüz binlerle ifade edilen sayıda insanın imha edilmesine, milyonlarca insanın evinden yurdundan sürülmesine, on binlerce ailenin evinin tamamen yıkılıp yerle bir edilmesine, milyonlarca insanın kuşatma altında aç ve ilaçsız bırakılmasına neden olan anlayış da bu anlayış değil midir? Bunu ancak bir işgal ordusu yapabilirdi ve zaten Suriye’de savaş işte bu zihniyetin gerçekleştirdiği işgal vasıtasıyla sürdürülüyor. Fakat bu işgali sürdüren zihniyetin sahipleri kendi ülkelerindeki siyasi yönetimi hâlâ “İslam cumhuriyeti” olarak tanımlamaya devam ediyorlar.
Merak etmeyin, bunu sadece siz söylemiyorsunuz. Böylesine açık dil kullanmasalar da BM, ABD, Avrupa Birliği, Arap Birliği ve Rusya da aynı şeyi söylüyor. O yüzden Cenevre görüşmelerinde, insani meselelerde dahi en ufak bir ilerleme sağlanamadı.
SMDK’nın itirazı üzerine İran’ın Cenevre görüşmelerine katılması için yapılan davet geri çekildi. Ama BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi el-Ahdar el-İbrahimi ve onun arkasında duran güçler de aynı şeyi düşündükleri için değişen bir şey olmadı. Cevad Zarif katılsaydı, el-İbrahimi’nin yaptığından fazla bir şey yapabilecek değildi.
Bazı arkadaşlarımız Cenevre görüşmelerinde en azından insanî meselelerde yani kuşatma altındaki bölgelere yardım ulaştırılması için Baas’ın kapıları açmasının sağlanması konusunda ilerleme kaydedilmesi ümidi taşıdıklarını dile getirmişlerdi. Oysa Baas rejimi ve “Esed’siz olmaz” diyen bölgesel ve uluslararası güçler o insanları rehin almış durumdalar. Muhaliflere bu şartı kabul ettirmeden rehinelerini elden çıkarmaya razı olurlar mı? En fazla yapabilecekleri rehin tuttukları insanların hepsinin ölmemesi, en azından ilerideki pazarlıklarda da işe yarayacak kadar yaşamaları için cüzi miktarda yiyecek sokulmasına fırsat tanımak olabilir.
Suriye halkı Esed saltanatına razı olmanın kendine ölümden daha ağır geldiğini düşündüğünden bütün zorluklara rağmen direnmeyi tercih ediyor. “Esed’siz olmaz” şartlarında diretenler ise halkı bu şartı kabul etmekle ölüm veya sürgün arasında tercih yapmaya zorluyorlar.
Son zamanlarda da Esed sultasına geri dönmemekte ve onu tamamen çekilmeye zorlamakta ısrar eden halkın direnişini yıpratmak için fitne ateşini daha da körüklediler. Zaten tarihte de Müslüman halkları ve onların hak mücadelelerini en çok bu tür fitne ateşleri yıpratmıştır.
Fitne ateşine âlet olan oluşumların izlediği taktiklere baktığımızda daha önce Irak ve Cezayir’de başvurulan taktiklerin aynısı olduğunu görüyoruz. Suriye’de de Baas zulmü ve onun arkasında duran işgal güçleri fitne savaşı vasıtasıyla, kendi açılarından potansiyel tehlike olarak gördükleri gençleri iki taraflı olarak imha ederken kendileri iki taraflı kazanıyorlar. Bu açıdan bazıları IŞİD mensuplarının samimiyetlerini ve daha önce Baas güçleri karşısında kan kaybetmiş olmalarını onlara yöneltilen eleştiriler karşısında bir savunma gerekçesi olarak değerlendiriyorlar. Oysa sorun zaten o gençlerin samimiyetlerinde değil bu samimiyeti, direnişi yıpratma amacıyla istismar eden oyun ve taktiklerdedir. Bu taktikleri görmek ve geçmişte Irak ve Cezayir’de ısırdıkları deliğin aynısının Suriye’de kullanılmasına daha fazla fırsat vermemek gerekir. Çünkü fitne savaşında kazanan sadece Baas ve arkasındaki işgal güçleri, kaybeden de sadece direniştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.