Zoru kolaylaştırmak
“Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.” İnşirah Suresi: 5-6
Kıyamet kopuncaya kadar nerede bir istenmeyen olaylar çıksa, bunun mutlaka bir çıkış yolu vardır. Her hastalık için şifa yaratan Rabbimiz, kendi Kitabına ve Resulünün Sünnetine müracaat edildiğinde de müracaat edilmeye sebep olan olayların, hadiselerin çıkış yollarını gösterir. Rabbimizin, gerek toplumu ve gerekse toplum olaylarını baş başa bırakmasının sebebi, Kitabına ve Resulünün Sünnetine müracaat edilmemesiyle ilgilidir.
“Ey İman edenler. Eğer bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahrete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah’a ve Resul’e götürün (onların talimatına göre halledin). Bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” Nisa Suresi/59.
Yani, yöneteni, yönetileniyle; âlimi-cahiliyle, kadını-erkeğiyle Ey müminler! Hayat programınızla ilgili, sizi yöneten idarecilerle, size dininizi öğreten âlimlerle, ailenizin bir ferdiyle veya diğer insanlarla herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, çözüm için Allah’ın kitabına yani Kur’an ve Sünnet’e başvurmalısınız…
Diyelim ki 17 Aralık’ta, cumhuriyet tarihinde belki de ilk olan iki Müslüman toplum karşı karşıya geldiğinde, ülke genelinde yetkili olan kaçımız, Rabbimize ve Resulümüze danıştık? Rabbimiz, bu olayları (hâşâ) bilmiyor mu, görmüyor mu?) “Allah’ın ilmi dışında bir yaprak bile düşmez” En’am: 59, buyuran Rabbimiz, milyonları ve hatta milyarlarca Müslüman kullarının hal ve gidişatını bilmez mi?
Peygamberimiz, inkâr ehlini tevhide davet ederken, bir ara içinden daha neler yapabileceğini geçirip düşünürken, Yine En’am Suresinin 35. Ayeti indi. “Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin. Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi, o halde sakın cahillerden olma.”
Cemel Savaşını bilmeyen yoktur içimizde, öyle değil mi? Yani iki Müslüman zümre karşı karşıya gelmiş, kılıçlarını çekmiş ve savaşmışlar. Hz. Ali’ye, CEMEL’DE KENDİSİNE KARŞI SAVAŞANLARIN MÜŞRİK OLUP OLMADIĞI SORULUNCA ŞÖYLE CEVAP VERMİŞTİR: Onlar şirkten kaçtılar. Münafık olup olmadıkları sorulunca şöyle cevap vermiştir: Münafıklar Allah’ı çok az anarlar. Onlar ise Allah’ı çok anmaktadırlar. Peki, onların durumu nedir? Denilince: Onlar bize baş kaldıran kardeşlerimizdir, özür beyan ederlerse, özürlerini kabul ederiz, demiş.
Biliyoruz ki halkının büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu ülkemizde yaşanan olaylar, sivilce durumunda olmayıp, her biri çıbandır. Yine biliyoruz ki sivrisineklerle değil, sivrisinekleri üreten bataklıkları gündemimizden düşürmememiz gerekiyor.
Asırlık ve kronikleşmiş hastalıkları, çıbanları oturduğumuz yerde, birkaç cümlelik sözlerle, hakaretvari tavırlarla, Kitap ve Sünnetin onay vermediği yorumlarla tedavi edemeyiz.
Rabbimiz, Kur’an’da insanların birbirleriyle irtibatları, iletişimleri ile alakalı yaklaşık 247 adet ayet göndermiştir. Müminlerin, Yahudilerle, Hıristiyanlarla, yani farklı farklı din ve inançlara sahip olanlarla nasıl bir irtibat içinde olmamızı beyan ediyor. Hucurat Suresinde ise iki mümin grubun birbirleriyle cedelleşmesi, savaşması halinde, diğer müminlerin nasıl bir tavır alacağını açıklıyor.
Uzun söze gerek yok. Eğer ülkemizin, milletimizin ve hatta cemaatin kazanması, 30 Mart 2014 yerel seçimlerde mevcut iktidarın kazanmasına bağlıdır. Ülkesini, milletini seven ve İslam Âlemi ile olan irtibatın zenginleşmesini isteyen her Allah’ın kulu, hislerini bir tarafa bırakarak, zihin, gönül ve beden gücüyle 30 Mart’a odaklanmalıdır. Aksi halde, görülen köy kılavuz istemez derler. Üzülen insanlar, ülkesini ve ümmetini seven insanlar olmasın. Ortamın gereği, partiyi, martiyi değil, milletin ve ümmetin istikbalini ilgilendiriyor. Bu acı gerçeği anlamalı ve zorun kolaylaşmasında üzerimize düşen kulluk vazifelerimizi aksatmadan yerine getirmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.