Dönekler dönmemişler
Köyden şehre indiler. Lastik ayakkabıdan iskarpine geçtiler. Türküyü bırakıp arabesk söylediler.
Kaçak ev yaptılar, büfe açtılar oradan fabrikaya geçtiler ama dinlerinden geçmediler.
Kara trenlerle gittikleri Almanya’dan Mercedes’lerle geldiler.
İlk zamanlar ellerinde taşıdıkları teyp, başlarında tavus tüylü kırçıl fötrleriyle alay edilseler de onlar kıyafet, araba, ev gibi maddi şeylerde değişime uğrasalar da dinlerinde olumlu değişim olmuş daha fazla dine sarılmışlardır.
Lastik ayakkabıyla şehre geldiler, paranın musluğunu ellerine aldılar, hayal edemedikleri yerlere geldiler ama inançlarından hiçbir fire vermediler.
Köyde kireçli suların kaskatı ettiği saçları şehirde jölelediler, kulağa küpe, buruna hızma taktılar ama boyunlarına haç takmadılar.
Kerpiç evleri villayla, apartman katıyla değiştirdiler ama içlerindeki İslamı daha iyi yaşamaya başladılar.
Köyde muhtar olamazken milletvekili oldular, birçok hayırlı hizmetlere sebep oldular.
Tülbentiyle geldiği şehirde başına türban taktılar ve yine yoluna devam ettiler.
Merkepten inip Mercedese binen çarşaflı kadınımız arabanın bagajına seccade koymayı ihmal etmedi.
Koca donu çıkardı ama haşemasız denize girmedi ve avret mahallini açmadı.
İşçi olarak gittiği Brüksel’de Japonya’nın mallarını bir telefonla İngiltere’ye pazarlar, oradan gelen paralarla Köln’de Kur’an kursu açar, yönünü kaybetmemek için günde beş vakit Kıbleye döner.
Ateist arkadaşlar edindiler. Tenkide uğradılar. Onlara benzeyecek yerde onları kendilerine benzettiler.
Baskıcı bürokratların yanında işe girdiler. Bir müddet namazlarını gizlice kıldılar ama müdürlerini de hacca gönderdiler.
“Dönek” diye hakaretler ettiğimiz insanlarımız beraber olduğu birçok insanın Kâbe’ye dönmesine sebep oldular.
Demek ki dönmemişler.
Veya Mevlana’nın dediği gibi bir ayaklarını Şeriat merkezine koymuşlar, öbür ayaklarıyla kaybolmuş insanlarımızı aramak için dört dönmüşler. Biz de onları dönek sanmışız.
Komünist olanları önce sosyalistliğe çektiler sonra Müslümanlıktaki yerlerini gösteriverdiler.
Tasavvuf müziğini rock tarzına değiştirdiler ama sözlerinde ve inançlarında değişim olmadı.
Su gibi aktılar, yer değiştirdiler.Su, köydeki kabakta da sudur. Şehirdeki sürahide de sudur.
Köyünde merkebe binen insanımız uçağa binip Hacca giderken de aynıdır.
Avrupa’da et, sucuk, pastırma ticaretinde çok büyük paralar kazanan bu insanlarımız, domuz mamulleri ile şarap, viski, şampanyanın çok para getireceğini bildiği halde bunların ticaretine girmediler.
Köyde iken at bulamayıp eşekle idare edenler, uçakla iş takibi yaparken her şeylerini değiştirmişler ama dinlerini değiştirmemişler.
Hatta birçok Avrupalının din değiştirmesine yardımcı olmuşlar.
Demek ki bunlar dönmemişler, döndürmüşler.
Avcı güvercinler gibi başka güvercinleri kendi yuvalarına getirmek için onlar takla atarken biz, yerinden kalkamayan tembeller onları dönek zannetmişiz.