Balçık Hangi Sıvacının Elinde?
Rekabetin tarafları ayakta kalmak için sadece haklılık ve güçlülük gösterisinde bulunmakla değil aynı zamanda karşı tarafın da ne kadar haksız ve güçsüz olduğunu vurgulamak durumunda. “Ben ve biz haklıyız ama ötekiler haksız ve güçsüz” mesajı tutarlı ve istikrarlı bir söyleme kavuştuğu oranda hukuken olduğu kadar toplumsal ve siyasal açıdan da meşruiyet sağlamlaşır doğal olarak.
İşte “Güneş balçıkla sıvanmaz” sözünün hiç eskimeyecek ve unutulmayacak deyim olduğunu bir kez daha gösteren günlerden geçiyoruz. Haklılığına inanan, karşısındakinin haksızlığına inanan hemen herkes içinde yeteri kadar “balçık ve sıva” kelimesi geçen çok sayıda kesin hüküm cümlesi kuruyor.
Özkök/Çandar/FG Cemaati/…
Fethullah Gülen’e bağlı kadroların organize ettiği ‘yolsuzlukla mücadele’ maskeli operasyon Kemalist oligarşinin ihtiyar kurtlarında beklenenin çok üzerinde bir dumanlı hava etkisi yaptı. Kemalist oligarşinin ihtiyar kurtları derken sadece Kemalist, ulusalcı tipleri kast etmiyoruz. Çünkü kimi Stalinist-Maocu kimi liberal-sol hatta muhafazakar milliyetçi kökten gelse bile iktidar sınıflarını temsilen bu aydınlar hemen her zaman Kemalist oligarşi adına siyaset ve topluma karşı konumlanmışlardır.
Gezi olayları ve 17 Aralık operasyonları sonrasında Ertuğrul Özkök’ten Hasan Cemal’e, Mümtaz’er Türköne’den Cengiz Çandar’a, Şahin Alpay’dan Taha Akyol’a değin ‘soğuk savaş dönemi’ aydınları bir kez daha neyi göstermiştir? Konjonktürel bir dizi dalgalanmalar yaşasalar, dönemsel olarak beliren bazı ‘müspet’ değişimlerle kimileri için sempatik olsalar bile seküler aydın sınıfı içindeki bu tip karakterler en nihayetinde ‘devlet’ adına halka ve siyasete karşı hasım olmaktan bir türlü vazgeçemiyorlar.
Şimdilerde her biri birer “toplumsal adalet için yolsuzlukla mücadele fedaisi, şeffaf ve hesap sorulabilir siyaset aşığı” kesilmiş aydınlara son cesaret aşılayıcı kim? Elbette F. Gülen Cemaati’nin polis ve yargıdaki kadroları tarafından Başbakan Erdoğan’ı ve Hükümeti düşürmek üzere giriştiği şantaj içerikli müdahalesi son dönemin en önemli cesaret aşılayıcısı.
Gezi’de yeşil alanların, 17 Aralık’ta fakir fukaranın müdafisi pozlarıyla sahne alanlar en ummadıkları yerden zayıf düşüren neydi peki? Evet, evet bildiniz! Bütün kışkırtmalara rağmen şiddete, silaha, kaotik eylemlere bir türlü müracaat etmeyen BDP-PKK çizgisi. Görüldüğü üzere PKK-BDP çizgisinin Kürtler adına AK Parti Hükümetine meydan okumaktan öteye geçip Kemalist-sol, liberal-sol merkezlerle fiili dayanışma sergilememiş olması mevcut hayal kırıklığını büyütmektedir.
Kemalist-sol ve liberal-sol kadrolar Kürtleri ‘severek-okşayarak’, Fethullah Gülen kadrolarıysa Kürtleri ‘döverek-horlayarak’ bir savaşa zorlamaktadırlar. Hile ve desisenin, psikolojik harp ve propagandanın hemen her türlüsünde uzmanlaşmış bu profesyonel aydınlar AK Parti iktidarıyla giriştikleri mücadelede PKK-BDP marifetiyle Kürtleri azap askeri gibi cepheye sürmekte ısrarlılar. Alavere dalavere dahil bütün metotları kullanarak “Kürt Memed Nöbete” talimatları vermekteler.
Gezi Ruhu’nu temsilen ve ilanen “Kürtler neden meydanda yoklar arkadaş” diye yırtınan Cengiz Çandar yine aynı plağa sarıldı. ‘Kürtler’ diyor Çandar, “Tayyip Erdoğan’ın anti-demokratik iktidarının payandası olurlar mı?” Çünkü Çandar’a göre Erdoğan, “yolsuzluktan hesap vermemek için ‘darbe’ ve ‘paralel devlet’ söylemi kadar ‘çözüm süreci’ sığınağından, bir anlamda ‘Kürtler’den medet ummaya” çalışıyor.
Sandık Sandık, Manşet Manşet
Demek ki; PKK-BDP ‘çözüm süreci’ içinde kalmakta kararlı durursa AK Parti Hükümeti’nin sığınağı yaftasıyla aşağılanıyor. Aynı PKK-BDP silahlı çatışma ve çözümsüzlükte ısrar edip AK Parti Hükümetini zora sokacak ‘devrimci halk savaşı’na yeniden başlama kararı alırsa Kemalist-sol ve liberal-sol’un sığınağı olarak modern mehdi muamelesini hak ediyor. Oh ne ala “liberal-demokratik” ve de “sosyalist demokratik” çözüm!
Sandık sandık terbiyesizliklerin, manşet manşet utanmazlıkların zirve yaptığı şu günlerde Kemalist oligarşinin tetikçilerinin eski dönemlerde olduğu gibi siyaset ve toplumu hizaya çekmek üzere emir ve görüş belirttiğine şahit oluyoruz.
“Türkiye Türklerindir” logosuyla her türlü kirli ve karanlık operasyonun işaret fişeği olmuş Hürriyet Gazetesi ve onun “pişmiş kelle” misali bütün günahlarını sırıtarak örtmeye çalışan genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök yine ve yeni bir kabadayılık gösterisi sergiliyor. “Şimdi kimin suratına tüküreceğiz?” tarzıyla güya dinci-gerici suçluları teşhis etmiş de teşhir edip cezalandırma makamına yükselivermiş havasındalar.
“Sandığa mandığa bakmayız, aldığın oyları başında paralar, alırız paçanı aşağıya” diyorlar. Kime mi güveniyorlar? Ergenekon-Balyoz cuntası için şimdilik Silivri’den çıkış gözükmüyor, “Ordu Göreve” bir türlü gelmiyor. Ama F. Gülen Cemaati operasyonel imkanlarıyla yeni bir ‘umut’ oldu onlar için. Umut fakirin ekmeği, “ya tutarsa!” deyip yüksek perdeden nara atıyorlar. Bakalım ne zaman inecek yelkenleri suya!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.