Ayıkla pirincin taşını
Geriye doğru baktığınızda göreceksiniz, darbelerin hedefinde kadrosunu iyice kuramayan iktidarlar var. Darbeler iktidarsızlığın sonucudur. Bu bağlamda mevcut iktidarın ekonomiden, kasetlerden fazla hırpalanacağı kanaatinde değilim.
Sandıkta da kolayına yıkamazlar...
İçimdeki tek endişe, “kadrosuzluk” olayıdır.
Görülen odur ki, devletin önemli yerlerini “Paralel Yapılanma” denilen yüzleri maskeliler ele geçirmiş. Temizle desen, bu haliyle temizleyeceklerden de kuşkuluyum...
Benim gözlemlerime göre yapılanma iki aşamalı.
Birinci aşamasında işi kotaranlar, ikinci aşamasında sempatizanlar.
Sempatizanlığın kökeni yakın ilişkilere dayanıyor.
Nerede bulunsam bu kesim sürekli uğrardı. Sade bana değil emniyet müdürü, kaymakam gibi birçoklarına. Maksat, üst kademedeki yetkili kişilerle irtibatı kesmemek.
İşin doğrusu, niyet halis olunca hiç kimse rahatsızlık duymuyordu.
Sonra Hocaefendi’nin bulunduğu bir mekanda her meslekten mutat buluşmalar...
Bu sayı o kadar çok ki hesabı çok zor.
O zamanlar hizmet deniyordu, risale okurduk, Kur’an okurduk güzeldi, şimdi ise Samanyolu Televizyonu’nu açtığınızda karşınıza ilk çıkan dalgalar öncelikle Kılıçdaroğlu reklamı, ardından Başbakan aleyhtarlığı. Yayınlar İşçi Partisi’ni bile solladı.
Hiç kimse kusura bakmasın, bu hizmet o hizmet değil, rengi değişti, kuralları değişti.
Öncelikle adamlar adam çıkmadı. Sayın Başbakan’ın “en sağlam kapı cemaattir” diyerekten sırtını vermiş olduğu duvar maalesef çürük çıktı, o duvar yıkıldı, eli havada kaldı...
Ne var ki cemaatin büyük bir ekseriyeti olup bitenlerin farkında.
O yüzden çokları “Zaman Gazetesi” aboneliklerini kestiler.
Benim bulunduğum binada her gün üç adet Zaman Gazetesi kutuya konulurken şu anda bir tane bile yok. Birçok aile CHP lehine yayınları izledikçe parmaklarını ısırıyor.
İnanıyorum ki seçim sonrası devlet yapılanmasındaki sempatizanlar cemaatle ilişkilerini kesecekler. Şimdiden çokları kesmiş durumda. Dış güçlere alet olma olayları yeni değil, cennet mekan Abdülhamid Han Hazretlerine de öyle yapmışlardı.
Merhum Akif gibiler bile önce karşı çıktılar, sonra da işin nereye varacağını anlayınca çekildiler, üzüldüler, özür dilediler, geç de olsa helallık isteyenler bile oldu...
Bir asır sonra aynı ülkenin Başbakanı işbirlikçilerin kıskacında.
Benim endişem, bu yapıyı ayıklama işi.
Korkarım bir yapıyı ayıklarken diğer yapıyı kendi elimizle kurmuş olmayalım.
Kumpasın merkezindeki telekulak şunu söylüyor:
“Komünist, faşist, Alevi ve CHP’li fark etmez herkesle ittifak edin.”
Hatırlarsanız aynısı Balyozcularla Ergenekoncuların iddianamesinde de var.
“Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler dosyalarla götürüleceği” gibi tehditler ulusalcı baronlara ait bir üslup. Türkan Saylan da, “yüzde 99 ile gelseler yine olmaz” dememiş miydi?
Anlaşılan, projeyi mahir merkezin usta elleri yürütüyor...
İşte arka plandaki o el... “Uzun adamın ölmesi için dua edelim.”
Hadi bunlar iftiradır diyelim, televizyonlarla gazetelerin yaptıklarına ne diyeceğiz?
Cemaatin cemaatleştiği düşüncesindeyim, yine yapıda işin farkına varamayan iman ehli birçok parıltılar var. Ben o kimselerin sonuçta üzüleceklerini hep yüreğimde taşırım.
Bu oyunda kim ne kadar kullanılır onu kendisi bilir, benim görebildiğim, bilerek veya bilmeyerek çokları bu MOSSAD oyununa alet oluyor...
Başta Yahudi sermayesi halkayı tâ burnundan geçirdi. Patronlarla iş kırıştırmak belki de nefse tatlı geldi. İşte o yüzden, Pensilvanya, istese de bu karmaşık yapıdan kolayına çıkamaz.
Bütün mesele, Türkiye nasıl Suriye olabilir?
Türkiye ile yakın ilişkilere girdi diye Bosna’yı da karıştırdılar.
Yakında Balkanlar da karışırsa şaşırmayın...
Türkiye’nin tarihi düşmanları her cepheden saldırıyor.
Hiç düşündünüz mu? Yıllardır rejimin kaymağından geçinen sözde solcu yazar ve çizerlerin hedefleri neden doğrudan Başbakan? Başbakan tek kişi onlar cümbür cemaat...
Biliyorlar o giderse her şey biter, o kalırsa biz biteriz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.