Kanuni’yi tahttan indirip Şehzade Mustafa’yı padişah yapalım!
Şehzade Mustafa ile oğlu Şehzade Mehmed’in, çok değil şunun şurası 460 küsür sene kadar önce, Kanuni tarafından “Nizam-ı âlem” için öldürüldüğünü, kahraman milletimiz bir dizi sayesinde nihayet öğrendi…
Yas tutan da var, ağlayıp sızlayan da…
Kırkı çıktığında “mevlid” okutmayı tasarlayan da var, yargılanıp cezalandırılması ve hatta padişahlığının elinden alınması talebiyle Kanuni Sultan Süleyman’ı mahkemeye veren de…
Kanuni’ye, Hürrem Sultan’a, Mihrimah Sultan’a ve Sadrazam Rüstem Paşa’ya “lânet” okuyan da var, “Türbelerini yıkalım” teklifini yapan da…
Ne diyebiliriz ki?
İyisi mi, duruma uygun bir yeniçeri fıkrası paylaşayım…
Vaktiyle bir yeniçeri ortasında (bölük), çorbacılardan (bölük komutanı) biri, Hz. İsa’nın Yahudiler tarafından nasıl çarmıha gerildiğini, korkunç işkence ve eziyetler yapıldığını anlatınca, genç yeniçerilerden birinin kafası fena halde atmış…
“Kur’an-ı Kerim’de kaç yerde adı geçen bir Peygamber’e bu zulmü nasıl yaparlar?” diye söylene söylene sokağa fırlamış…
Karşılaştığı ilk Yahudi’nin yakasına yapışmış:
“Bre densiz! Koskoca İsa Aleyhisselama siz nasıl eziyet edersiniz?”
Yeniçeri zebellah gibi, üstelik silâhlı; Yahudi ise ufak-tefek, çelimsiz biri… Korkudan tir tir titreyerek, durumu izaha çalışmış:
“Ama kuzum o hâdise iki bin sene önce oldu.”
Genç yeniçerinin cevabı şu:
“Ama ben yeni duydum!”
“Bizimkiler” de, Kanuni’nin, oğlu Mustafa ile yedi yaşındaki torunu Mehmed’i öldürttüğünü yeni duymuşlar!..
Duymalarıyla da müthiş bir öfkeye kapılmışlar:
“Vay efendim, baba evlâdına nasıl kıyar?”
Hay Allah müstehakınızı versin! O hâdise 460 küsür sene önce yaşandı yahu.
“Ama biz yeni duyduk!”
O zaman tutuyor, Kanuni mantığıyla soruyorsunuz: “Devlet mi evlât mı?”
Tereddütsüz “evlât” diyor.
Tarihe ve geleceğe karşı hiçbir sorumluluk taşımayanlar açısından bugünkü mantıkla böyle bir cevap vermekten daha kolay, daha olağan bir şey yoktur…
Ama o zaman, “Ülkenin bölünmez bütünlüğü” uğruna, bir sene öncesine kadar, neden kırk bin evlâdımızı şehit verdiğimizi düşüneceksiniz…
Onların da anne-babaları, aileleri, eşleri, çocukları, yavukluları, nişanlıları yok muydu?..
“Evlât” deyip, devleti gözden çıkarsaydık ya!..
Misal…
Doğu/ Güneydoğu bölgesi Apo’ya…
Kıbrıs’ın bütünü, EOKA’cılara (vaktiyle bizimkileri küvetlere yığıp katleden Rum terör örgütü)…
Trabzon/ Rize bölgesi, Kıbrıs Rum Kesiminin “Pontusçular”ına…
İstanbul ve çevresi, öteden beri İstanbul’u merkez alan “Büyük Yunanistan” (Megali İdea) hayalleri kuran Yunanistan’a…
Hatay, Suriye’ye (zaten kendi sınırlarının içinde gösteriyor)…
Kars/ Ardahan kesimi, “Büyük Ermenistan” rüyası gören, Ermenistan’a!..
Urfa/ Harran Ovası ve civarı, “Arz-ı Mev’ud” (vaat edilmiş topraklar) hülyası çerçevesinde İsrail’e…
Daha sayayım mı?
“Evlâtlarımız sağ kalsın da devlete ne olursa olsun!..” diyebiliyor musunuz?
Tabii bunu, “Vatansever”lere soruyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.