Sevenler
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı ve daha niceleri aşkın sevdanın somutlaşmış ve anıtlaşmış halleridirler.
Bunlar, sevdikleri uğruna mallarını değil canlarını adamış insanlar.
Müslüman olmasa bile sevdiği için krallıktan vazgeçenleri severim ben.
Sevdiği için sahip olduğu her şeyi feda edenler, hangi dinden olurlarsa olsunlar bulundukları toplumun seçkin insanlarıdırlar.
Mecnun’nun babası, oğlunu tedavi ettirmek için doktora götürür.
Mecnun ise doktora:
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabîb Kılma derman kim helakim zehr-i dermanındadır.”
Doktor, ben bu aşk derdinden hoşlanıyorum. Beni tedavi etme. Senin vereceğin ilaç benim dermanım olan ilacın zehridir ve beni öldürür” der.
Bu sefer babası Mecnun’u Kabeye götürür. Babası orada oğlunun iyileşmesi için Allah’a yalvarırken Mecnun da Allah’a yalvarır ve :
“Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
Az eyleme inayetini ehl-i dertten Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni”
Ya rab, beni aşk derdiyle aşina kıl. Bir an bile aşk belasından ayırma beni. Dertliye yardımını azaltma. Yani, çok belalarla imtihan et beni” diyor.
Hiç bir evi olmayan için kulübe yeterlidir.
Kulübeden tek odalı eve geçeriz. Geçerken o kulübenin gözü yaşına bakmadan ondan geçeriz.
Tek odalı evden müstakil eve, oradan köşke geçerken o evi satarken üzülmeyiz.
Bir iyi ve güzelden daha iyi ve güzele geçmek her insanın tabiatında vardır.
En iyi ve güzeli yakalayanlar için o iyi ve güzeli anlama yarışı başlar.
Mecnun’un yanına Leyla’sı geldiğinde “Sen kimsin?” deyivermiş ve “Mevla, Mevla, Mevla” demeye başlamış.
Dört deveyle iki dönümlük hurma bahçesini her şey sanan babası gibi işe takılıp kalsaydı Tarih boyu rahmetle anılmayacaktı.
Günümüzde dört fabrika ile beş villaya, bir helikopterle iki yata sahip olanlar ve onlara sevdayla sarılıp kalanlarla Mecnun’un babası arasında sermaye farkından başka fark yoktur.
Makama sarılıp kalanlar, şan ve şöhrete sarılıp sevdiklerini gözden çıkaranlar, Mecnun’un babası kadar bile olamayanlardırlar.
Günümüzde trilyon liralık yarış atlarına veya arabalara sahip insanlar vardır ve onunla dostlarına hava atarlar.
Süleyman aleyhisselamda bile böyle bir hal meydana gelivermiş. O değerli atlarına bakarken ikindi namazını geçirmiş.
Bunun üzerine Süleyman aleyhisselam o sevdiği atların hepsini kesmiş fakirlere yedirmiş.
“Ne yapalım yani biz de o mallarımızı mı keselim, satalım, fakir kalalım” denebilir.
Sevenler, böyle bir soruyu sormazlar.
Onlar sevdikleri uğruna mal ve canlarını verirken hesap yapmazlar.
Yalnız vermenin zevki içinde yaşarlar.
Süleyman aleyhisselam, hiç düşünmeden “Bu atların sevgisi bende Allah sevgisinin önüne geçti öyle ise ben bunları keser Allah’ın kullarına yediririm” der ve dediğini yerine getirir.
Allah da o atların yerine rüzgarı onun emrine veriverir. (Bak: Sad suresi ayet 31-37)
Devam edecek.