Üniversitelerde yeni dönem: İdeoloji dışarı, bilim içeri!
Bugünlerde, "AK Parti milletvekili Şaban Dişli'ye takması" ve "Alevicilik" yapmasıyla gündemde olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "SSK Genel Müdürü" olduğu yıllar... Hiç unutmam, kendisiyle ilgili bir haberde "solcu" kimliğine vurgu yapmıştık... Yanılmıyorsam; "Solcu kimliği ile bilinen SSK Genel Müdürü..." şeklinde bir ifade kullanmıştık... Aaa, o da ne!.. Kemal Kılıçdaroğlu hemen mahkemeye başvurmuş ve hakkımızda "tazminat dâvâsı" açmıştı... Gerekçe olarak da; şöyle bir "savunma" yapmıştı: "Ben, bir bürokratım... Herkese eşit hizmet vermek zorundayım... Kamu görevi yapan bir bürokratı, siyasî kimliği ile öne çıkarmak, tarafgir olarak görev yaptığını söylemek ona hakarettir!.. Solcu demekle, bana hakaret ettiniz!"
Evet, Bay Kılıçdaroğlu bu "gerekçe" ile dâvâ açtı ve maalesef dâvâyı kazandı... Böylece, mahkeme, Kılıçdaroğlu'nun "solcu kimliği ile öne çıkan bir bürokrat olmadığına" karar vermiş oldu!..
Tabiî, mahkemenin böyle bir karar vermiş olması, "Kılıçdaroğlu'nun solcu olmadığını", hele hele "solcu kadrolaşma" yapmadığını göstermezdi!..
çünkü Kemal Kılıçdaroğlu; sadece "solcu"ları değil, "terörist"leri bile işe almış ve SSK bünyesinde çalıştırmıştı.
Kılıçdaroğlu'nun çalıştırdığı teröristlerin listesi 6 Temmuz 1997 tarihli Akit'te yayınlanmış, dönemin çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı DSP'li Nami çağan da, 16 Ocak 1998'de Akit'e gönderdiği "yazılı açıklama"da, Akit'in haberini doğrulamış ve "gereğinin yapılacağını" ifade etmişti...
Bu açıklama lâfta kalmamış; Nami çağan, gerçekten de gereğini yapıp, "devlet kurumlarında çalışması sakıncalı teröristler"in işlerine son verdirmişti!..
Şunu söylemeye çalışıyorum:
Mahkeme, "Kılıçdaroğlu'nun solcu olmadığına" karar vermiş olsa bile, o bir "kökten solcu"ydu ve bunu, sonraki yıllarda "CHP safları"na geçerek kanıtlamıştı!..
O FOTOĞRAF, "ARKA BAHçE"NİN BELGESİ
Şimdi 1998'i bırakıp, 2008'e gelelim...
Gelelim ve seyreyleyelim CHP'yi!..
Malûm, CHP'liler, hemen her platformda "Kışla'ya, Okul'a ve Cami'ye siyaset girmesin" derler!.. Ama, her yere de siyaset sokarlar!.. Pardon, "cami" hariç!.. çünkü CHP'li kurmayların cami ile araları iyi değildir!.. Bu yüzden "Cami"ye gelip de "siyaset" sokamazlar!..
Ama Kışla ve Okul'da, "siyasetin alâsı"nı yaparlar... Hatta, oraları CHP için "Arka Bahçe"dir!..
önce orada "yetişir"ler!..
Sonra, CHP'de buluşurlar!..
Ural Akbulut örneğinde olduğu gibi!..
Herhalde hatırlarsınız...
11 Mayıs 2004 tarihinde Vakit'in sürmanşetinden bir fotoğraf yayınlamış ve altına da şöyle bir başlık atmıştık:
"Al sana arka bahçe!"
O fotoğrafı yayınlamıştık, çünkü;
"Bu fotoğraf, tarihi bir belge niteliğindeydi!.. Bu fotoğraf; yıllardır İHL düşmanlığı yapanların yüzüne vurulacak bir şamar niteliğindeydi!.. İHL'leri arka bahçe olarak gösterip, ona düşmanlık edenler, işte suçüstü yakalanmışlardı..."
Evet, suçüstü yakalanmışlardı... çünkü, "Altı oklu CHP kürsüsü"nde konuşan kişi ODTü Rektörü Ural Akbulut'tu!..
O zamanlar, Ayna’da şöyle yazmıştım:
Doğrusu, bu fotoğrafa bakınca, “bilim” ve “bilim adamları” adına utanıyorum...
Koskoca rektör, konuşacak hiçbir yer bulamamış, gitmiş “CHP kürsüsü”nde konuşuyor!.. Aslında, iyi oldu!.. CHP'nin, sadece “arka bahçe”lerini değil, arka bahçelerindeki “ağaç”ların nerelere “kök” saldığını da, bu vesileyle görmüş olduk!..
Malum, CHP'nin amblemi Altı Ok!.. Ama CHP, “yok”larla ve köylüye yedirdiği “bok”larla bilinir!..
Kazıyın hafızalarınıza!..
çünkü, 5-6 ay sonra, aynı zatı, aynı kürsüde yine göreceksiniz!.. Ama bu defa “ODTü Rektörü” olarak değil, “CHP aktörü” olarak!.. Bu zatın adı Ural Akbulut'tur!.. Ağustos'ta “emekli”ye ayrılacak!..
Yeri de, şimdiden belli, CHP!..
Uzun lafın kısası; bunların derdi “laiklik” filan değil!.. Bunlar, “politik klik” olma peşinde!.. Sürekli gündeme getirdikleri iddia malum:
“Hükümet, üniversiteleri siyasallaştırmak istiyor!” Peki, bu fotoğrafa ne demeli?..
İşte ortada; ODTü Rektörü, “siyasetin tam göbeğinde” ve “muhalefet lideri” gibi hükümeti eleştiriyor!.. Kürsüde, sanki Deniz Baykal konuşuyor! Bundan âla “siyaset” mi olur?..
Biliyordum, soracaksınız;
“Dört yıl önceki bir olayı, bugün yeniden gündeme getirmenin esbab-ı mucibesi ne?”
Esbab-ı mucibesi şu:
Efendim, “Ankara kulisleri”nde dolaşan söylentilere göre; Ural Akbulut, “CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı” olacakmış!..
Evet evet;
Melih Gökçek’e karşı Ural Akbulut!.. “Dünkü televizyon haberleri”nde de bu konu vardı!..
Ne demiştik 4 yıl önce:
“Bu fotoğrafı hafızalarınıza kazıyın!.. çünkü Ural Akbulut, emekli olduktan sonra CHP’ye geçecek!”
LAİKLİK DEĞİL, CHP TEHLİKEDE!
Hayır, bu soruları, “Biz demiştik” deyip de övünmek için yazmıyorum!..
Yazıyorum, çünkü;
Kemal Kılıçdaroğlu ve Ural Akbulut örnekleriyle, CHP’nin; gerek “bürokrasi”de, gerek “üniversite”lerde nasıl “kadrolaştığını” gözler önüne sermek istiyorum!..
Sadece “kadrolaşma” değil, buralarda “hizmet ve bilim dışarı, siyaset içeri” stratejisinin nasıl uygulandığını, “laiklik kılıfı”na sarılan bu uygulamanın Türkiye’yi nasıl gerim gerim gerdiğini belgelemek istiyorum!..
Ural Akbulut’lar, Mustafa Akaydın’lar değil miydi, “laiklik kisveli” bildirilerle “Hükümet’e meydan okuyanlar?!?..”
Yayınladıkları “bildiri”de diyorlardı ki;
“Yasadışı gerçekleştirilen Kur’an kurslarına zemin hazırlanarak gizli din okullarına yol açılması... özgürlüklerin genişletilmesi adı altında türbanın serbest bırakılmasının istenmesi... İlk ve ortaöğretimde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin sosyal bilimler öğretimi kapsamında ele alınmaması... öğretim programlarında dinsel pratiklere ağırlık verilmesi, karma eğitim ilkelerine aykırı olarak, kız ve erkek öğrencilerin ayrı okullarda okutulması girişimleri, laiklikten uzaklaşıldığının somut göstergesidir!”
Bu bildiriyi; sırf onlara “posta koymak” için “milletvekilleri”ne postalayan Ankara üniversitesi Senatosu’ndaki “bazı Prof’lar” kimlermiş, biliyor musunuz?..
Ankara üniversitesi Senatosu üyelerinden Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemal Taluğ ve Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Doğu Nebioğlu’nun, CHP Bilim Kültür ve Sanat Platformu’nda uzun zaman görev yaptıkları ortaya çıkmış!..
Aynı bildiriye imza atanlar arasında siyasi faaliyetleri bulunan başka isimler de var. Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi ve aynı zamanda Senato üyesi olan Prof. Dr. ömür Sezgin’in, 3 Kasım seçimlerinden önce, “Emperyalizme, sömürüye, yerel yönetimler için süren paylaşım savaşına boşvermiyor ve Türkiye Komünist Partisi’ne oy veriyoruz” kampanyacılarından olduğu ortaya çıkmıştı...
Görüyorsunuz değil mi;
Ne kadar “laiklik” ve “bilimsellik” diyen varsa, kısacası ne kadar “İslâm karşıtı” varsa, hepsi fiilen “CHP safları”nda!..
Ehh, Ural Akbulut da; “fikren CHP’li” olma aşamasını tamamlayıp, artık “fiilen CHP’li” olanlar kervanına katılıyor!..
ALEMDAROĞLU DA CHP'YE KATILABİLİR
Hiç endişeniz olmasın;
Bir gün gelir, Kemal Alemdaroğlu’nu da “CHP safları”nda görürseniz, hiç şaşmayın!.. Hani, “bilim hırsızı” olduğu tescillenen, “yolsuzluk” yapmakla suçlanan, “Ordu Göreve” pankartı altında yürüyen, “Ergenekon Terör örgütü sanığı Prof" var ya, işte o!..
Malûm, o da bir zamanlar diyordu ki:
"üniversite içinde başörtüsüne geçit vermeyin. örtülü öğrencilerin okullara alınmaması için ne gerekiyorsa yapın. Bilimsel çalışmalar önemli değil. önemli olan başörtüsüne karşı koymaktır."
Hatta aynı adam;
"Başörtülü öğrenciler göz zevkimi bozuyor" şeklinde "sapıkça" bir söz sarfetmişti de, "torunu yaşındaki kız öğrenciler"e "cinsel" bir gözle baktığını ortaya koymuştu!..
İşte böyle bir adamın da, yarın bir gün "CHP'den aday" olduğunu duyarsanız, hiç şaşırmayın!..
Sakın ola; "O bir Ergenekon Terör örgütü sanığı" demeyin!.. Unutmayın ki, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da bir "Ergenekon avukatı"dır!..
TüRKİYE ADINA UMUTLANDIM!
Size bir şey söyleyeyim mi?..
Bu yazıyı, "1. sayfamızdaki başlık"tan esinlenerek yazdım...
Malûm, "Bilime dönüş" başlığını kullandık 1. sayfamızda...
Kullandık çünkü;
Gazi üniversitesi Rektörü Rıza Ayhan'ın, göreve gelişinin ardından düzenlediği basın toplantısında, "Gazi'yi bilimin ve eğitimin merkezi yapmaya kararlıyız" sözlerinden sonra, dün de Ege üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz bir açıklama yapmış ve demiş ki; "Bilim insanlarının gücüyle kente, bölgeye ve Türkiye'ye önder olmak istiyoruz. İlk hedefimiz bilimsel araştırma ve yayınları artırmak!"
İşte bu açıklamalar, bana "Türkiye" adına, "Türkiye'nin geleceği" adına umut verdi.
Dilerim, "CHP kürsülerinden yapılan siyaset"in yerini, "millete ve bilime hizmet" alır!..
Dilerim "rektör"ler ve "profesör"ler; "CHP'nin hizmetinde" değil, "bilimin hizmetinde" olurlar!..
Dilerim "Ordu Göreve" pankartlarının altında değil, "bilim yolunda" yürürler ve "bilimsel buluşlar"a imza atarlar!..
Sayın rektörlerin açıklamalarını, "üniversitelerin ideolojik kıskaçtan kurtulması" olarak yorumlamak ve umutlanmak istiyorum!..
çünkü Türkiye;
"CHP ideolojisi"nden çok çekti!..
"Laiklik" kisveli CHP ideolojisinden!..
==================
Hem kurdururlar, hem de "Yok" derler!
Cami avlusunda bir "Müslüman"ı tek başına evire-çevire döven ama, dışarıya karşı da, "İmdaaat!.. Kurtarın beni!.. Bu Müslüman beni öldürecek!" diye bağıran "Yahudi"nin hikâyesini bilirsiniz... "Döven" o, "bağıran" o!..
Aynı taktik, başka alanlarda da uygulanıyor!..
Meselâ, bir zamanlar "Kontrgerilla" diyorduk, "Yok" diyorlardı!.. "özel Harp Dairesi" diyorduk, "O da yok" diyorlardı!..
"Susurluk"la birlikte "JİTEM" demeye başladık, "Yok" dediler!.. Arkasından "Ergenekon" geldi gündeme!.. Ona da "Yok" diyorlar!..
Yani, "var" olan ne varsa, "Yok" diyorlar!..
Kimler diyor bunu?.. "Siyonist Yahudiler" ile onların "arka bahçe"si olan "Mason"lar, "Rotaryen"ler ve "Lions"lar!.. Tabiî, bir de onlara "yardım ve yataklık" yapan kartel medyası!..
Benim şaştığım şu: Bu illegal örgütleri "kurduran" onlar, "Yok" diye bağıran yine onlar!..
Demek ki; "Yahudi taktiği" her yerde ve her zaman geçerli!