M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Reşad Halife Dini

Reşad Halife Dini

REŞAD Halife dinine mensup birisi aleyhimde sağa sola yazılar gönderiyormuş. Sırası gelmişken bu din nasıl bir dindir, kısaca bilgi vermek istiyorum.

1. Mısırlı kimyager Reşad Halife ABD’ye gider, Tucson şehrinde bir merkez ve cami açar ve İslâm’a uymayan fikirlerini İslâm olarak yaymaya başlar; Kitab, Sünnet ve icmâ-i ümmete bağlı gerçek Müslümanları küfür ve şirk ile suçlar ve damgalar, etrafına bir miktar adam toplar.

2.Onlara göre R.H. resuldür ve ona resul demeyen kâfir olur.

3.Bu dinin esası 19 rakamındaki sırdır. Bu 19 sırrını inkâr eden mü’min değildir.

4. R.H.’yi Peygamberimizden üstün görürler.

5. Tevbe sûresinin son iki ayetinin Kur’ân’a sonradan ilâve edildiğini iddia ederler.

6. Kelime-i Şehadet’in ikinci kısmını, yani Eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Resulühu kısmını kabul etmezler. Güya bu şirkmiş.

7. Kur’ân’ın tahrif edildiğine inanırlar.

8. Mucizelere inanmazlar.

İnterneti açıp “Reşad Halife” kelimelerini yazacak olursanız hayli kaynak önünüze hazır gelecektir. Ehl-i Sünnet Müslümanlarının bu bozuk adam, bu bozuk din hakkındaki tenkitlerini o kaynaklardan öğrenebilirsiniz.

Buradan yıllarca önce R.H.’nin çıkartmış olduğu küçük bir gazete görmüştüm. Sapık adam İslâm âlimlerine meydan okuyor, sizler İslâm’ı tahrif ettiniz, gelin tartışalım diyordu.

Bunlar namazda setr-i avreti de inkâr ediyor, kadın olsun erkek olsun evinde tek başına çıplak olarak namaz kılınır diyorlarmış.

Sevgili Müslüman kardeşlerime böyle bozuk dinlerden, sahte peygamberlerden, onların küfre götürücü inanç ve görüşlerinden uzak durmalarını tavsiye ederim.

Vaktiyle Hindistan’ın Kadiyan şehrinde Mirza Gulam Ahmed isimli biri zuhur etmiş; kendisine Arapça ve Sanskrit lisanıyla vahiy geldiğini, nebi olduğunu iddia etmişti. Kadiyanî dininin şehadet kelimesi üçlüdür. Allah’tan başka ilâh olmadığına, Hz. Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna ve -hâşâ-Mirza Gulam’ın da nebi olduğuna şehadet ederler.Dünyanın her yerindeki İslâm ulemâsı bunların kâfir olduklarına dair fetva vermiş, Pakistan parlamentosu da Kadiyaniliği, İslâm’ın dışında müstakil bir din olarak ilan ve kabul eden bir kanun çıkartmıştır.

Gerçek İslâm, Fırka-i Naciye’nin anladığı, anlattığı, öğrettiği dindir. Kur’ân’a, Sünnete, icmâ-i ümmete dayanır. On dört asırdan beri hiçbir kopukluk olmadan, hiçbir tahrife uğramadan bütün olarak önümüzdedir. Ashab-ı kiramdan bu yana her asırda yaşamış olan ulemâ, suleha, evliyaullah, kamil mürşidler, Allah’ın yeryüzündeki halifeleri, Resulullah’ın varisleri bu hak dini öğretmişler ve zamanımıza kadar ilk asırdaki safiyetiyle gelmiştir. Kıyamete kadar da bozulmadan devam edecektir.

Cenâb-ı Hak ayaklarımızı bu hak dinde sabit kılsın, bizleri sapıklığa ve bid’atlere kaymaktan korusun.

Ergenekon Krizine Rağmen Kokuşma Devam Ediyor

TüRKİYE’nin müzmin (devamlı, süregelen) derdi kokuşmadır, haram yemedir, kara servetler oluşumudur, hortumlamadır, rüşvettir, talan ve soygundur.

Bunlara alışmak, kanıksamak, tepki göstermemek de büyük bir felâket ve afettir.

Aylardan beri Ergenekon konuları işleniyor, yazılıp çiziliyor, dehşetli polemikler yapılıyor, bazen basın ve kalem savaşları veriliyor. Beride, ülkenin akan yarası kokuşma üzerinde gereği gibi durulmuyor. Bu ne büyük dengesizliktir.

Ergenekon krizinin patlak vermesi kokuşmayı, soygunu, yolsuzlukları bir nebze olsun azaltır diye düşünmüştüm. Yanılmışım. Azalmak bir tarafa, artarak devam etmektedir.

Büyük basının, büyük TV kanallarının bunun üzerine gitmemeleri yangını daha şiddetli hale getiriyor.

Filan yerde emniyet kuvvetleri operasyon yapmışlar ve birkaç rüşvetçiyi yakalamışlar... Bunlar hamamın namusunu kurtarmak kabilinden şeylerdir.

Türkiye’mizde genel, müzmin, korkunç bir kokuşma ve talan vardır. Bir iki vak’a üzerine gitmekle bu nehir gibi akan pisliği kurutmak, ülkemizi temiz ve şeffaf hale getirmek mümkün değildir.

Türkiye temiz ve şeffaftır demek bir şey ifade etmez.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın her sene yaptırdığı dünya ülkeleri temizlik ve şeffaflık listesinin baş taraflarında yer almadıkça temizlik notumuz 10 üzerinden 7 olmadıkça bu ülke temiz/şeffaf sayılamaz.

Aylardan beri niyet ediyorum, bir türlü listeyi tamamlayıp yazısını yazamadım. Türkiye’deki kokuşma, pislik, talan, soygun, haram yeme türlerinin listesini yapmak istiyorum.

Maalesef ülkemizde kaldırdığınız her taşın altından pislik çıkmaktadır.

Birileri “İftira etme, bizim güzel ülkemiz tertemiz ve pek şeffaftır, her şey yolunda gitmektedir...” diyebilirler. Onlara verilecek cevap hazırdır:

Dediğiniz gibiyse, dünya temizlik ve şeffaflık listesinin, 10 üzerinden 3 küsur not ile niçin diplerindeyiz?..

Dünya, ABD’de başlayacak çok büyük ve korkunç bir finans, bankacılık ve iktisat krizine doğru yol almaktadır. Bunun 2008 yılının son aylarında patlayacağı tahmin ediliyor.

Ankara’dan geçenlerde özel bir uçakla Abu Dabi’ye külliyetli miktarda altın kaçırılmış.

Kimler kaçırmış, niçin kaçırmış. Bu altınlar temiz altın mı, kirli altın mı imiş...

Bendenizin, kulağı delik hayli dostum vardır. Sık sık çay içmek, yemek yemek için bir araya geliyoruz. Anlattıkları yolsuzluklar, haksızlıklar, talanlar, soygunlar akıllara durgunluk verecek, vicdanları çatlatacak, insanı deli edecek şeylerdir.

Son aylarda kara servetlerin garantiye alınması konusunda birileri hayli sıkıntı ve endişe içindedir.

ABD bankalarına yatırsan olmaz.

Avrupa bankaları olmaz.

Acaba körfez ülkelerindeki dev bankalar emniyetli midir?

Ya İran-ABD savaşı patlak verirse?

çalmak, korkunç ve efsanevî kara servetler oluşturmak oldukça kolay da bunları muhafaza etmek çok zor çok zor.

Beklenen krizde bendeniz ne yaparım? Kaybedecek temiz veya kirli servetim yoktur. Biraz bulgur, pirinç, makarna, konserve kutusu, birkaç paket şeker, birkaç şişe yemeklik yağ... Birkaç yüz litre su... Biraz mum ve lamba petrolü...Birkaç gaz tüpü... Bunlar bana yeter de artar.
Cenâb-ı Hak ülkemizi, halkımızı, devletimizi korusun.


Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi