Hırsızcılık oratoryosu
Sayın Başbakan’ın şahsına karşı “hırsızlık” suçlamasının edepsizliği bir tarafa, hele de bu suçlama bir yerlerden kutsanırsa tahribatı daha başka oluyor.
Kur’an’ımız ferman buyuruyor: “Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın. Yoksa, gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat Suresi ayet 6)
Ama görüyoruz ki sözde “hizmet” hareketinin ekranları ile sütunları susmak bilmiyor.
Gözünüzle gördünüz mü?
Yoo. Şahit misiniz? O da yoo...
Efendim, mahkeme tutukluları nasıl serbest bırakırmış.
E buyur, o kadar uzaktan ahkam kestiğine göre mahkemeyi de sen yap bari.
Hakim doğrusunu yaptı. Ceza Mahkemesi kanunu öyle diyor: Yasal olmayan yollardan elde edilen delillerle, yan delillerle ispat edilemeyen dinlemeler delil sayılmaz...
Yok ben sayarım, çünkü bu hakim Başbakan’ı övmüş, demiş ki “Allah ömürler versin”.
Vay vatan haini, Ecevit dememiş de Uzun Adam demiş!
(Hanımları tenzih ederim) Bizim oralarda adam gibi söz edenlere “karı ağzı ile konuşma” derler. “Karı ağzı” denirken, aslında tüm kadınlar kastedilmemektedir. O ifadeden kasıt, bir anlamıyla ayak takımı demektir.
Hem hizmet diyeceksin, hem de ayetin hükmünü kulak ardı ederek Kılıçdaroğlu ağzı ile konuşacaksın. Hadi söyleyin bakalım, Şeytan sazın neresinde?
“Halk Bankası Müdürünün evinde 4,5 milyon dolar bulundu.”
Ne oldu bulunmuşsa geri zekalılar.
Bu paranın falan kişilerden rüşvet alındığına veya bir yerlerden çalındığına dair ispat yükü varsa anlarım, ama değilse, o ayakkabı kutusunu müfterilerin ağızlarına sokmak geliyor içimden.
Türkiye’nin bölgede kalkınma hamleleri yapması İsrail canavarını oldukça rahatsız ediyor.
O yüzden Suriye, Bosna, Müslüman Kardeşler gibi canı burnunda olanlara giden yardımların avcı köpeği gibi peşinde. TIR’ları onun için durdurdular, TIR’ların içinde ne olduğu o kadar önemli değil, İsrail için önemli olan, “işte bakın teröre yardımlar gidiyor” suçlamasıdır.
Allah’tan ki Adana’da Hüseyin Coş gibi cesur bir vali var.
Vali oyunu bozdu, maskelerini yırttı attı.
Be eblehler, terör kadar başınıza taş düşer inşallah.
Suriye’de o kadar insan çoluk çocuk katil bombaların altında can veriyor, haneler yıkılıyor, çarşılar harap oluyor, kültür varlıkları yok olurken sizin hiç mi vicdanınız sızlamaz?
Yoksa Suriyeli çocuklar İsrail’deki çocuklar kadar yüreğinizi yakmıyor mu?
12 yıl öncesinde “Yurtta sulh cihanda sulh” denilen emperyalistlerin bayıldığı pısırık dış politika vardı, şimdi ise tüm dünya mazlumlarına yardım elini uzatan bir Türkiye var...
Bu yardımlar maalesef resmi kanallardan gidemiyor, giderse canavar durmuyor.
Kim ne derse desin, bu Başbakan, Sultan Abdülhamid’den sonra Türkiye diye bir devletin var olduğunu ilk defa dünyaya haykırıyor. İlk defa Yüzüklerin Efendilerine “hayır” diyor...
Onun için hırsız, onun için diktatör, onun için 28 Şubatçılardan daha şubatçı!..
Demokrat Parti devrini iyi hatırlarım.
Yassıada zulmü, başında bulunduğu Kılıçdaroğlu CHP’sinin sicil dosyası sayılır.
Menderes’e “uçak dolusu altınları kaçırıyor, subayları öldürüp kıyma yapıyor” iftiralarını hem Hava Kuvvetlerine ait uçaklar yukarıdan atıyordu, hem de radyodan dinliyorduk.
İdamlar sonrası gördük ki hepsi yalan çıktı.
İftira atanlar günahları ile cehennemi boyladılar...
Zavallılar maaşlarını bile almıyorlardı, yiyecek ekmekleri bile yoktu, çoğuna eş dost yardım ediyordu, ne hakaretler, ne aşağılamalar (Cahide İleri- Babam Tevfik İleri)...
Şiir olayı sonrasında, Erdoğan’ın yükselmekte olan trendini engellemek için Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş’ın ihbarı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “bir milyar dolar serveti var” diyerekten dandik soruşturma başlatmıştı. Olayı yakından takip ettiğim için içeriğini çok iyi biliyorum.
Savcının elinde tek bir delil yokken zorlama ile dava açtılar (Başsavcı Fahri Kasırga idi).
Hem de onların devrinde “iftira davası” beraatla sonuçlandı.
Şimdi de aynısı. “Başbakan, evde ki paraları Bilal’e kaçır demiş o da kaçırmış.”
Göreceksiniz bu kara lekeden de bir şey çıkmaz da maksat, Kılıçdaroğlu oratoryosuna kep sallayarak cumhurbaşkanlığı seçimlerine gölge düşürmek ve dahi şeylerine kına yakmak...
MOSSAD’a selam durmak, mümini üzmek, Şimon Peres’i memnun etmek...
Korkarım bu alet olmaya da “hizmet” diyecekler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.