Gon’un paraları... Ya da, 1 Milyar Dolar’ı kaç kamyon taşır?
Yandaki fotoğrafı görüyorsunuz...
Bu fotoğraftaki paralar, “bir piyango büyük ikramiyesi”nde çıkan paralar değildir... Ve yine bu paralar, “banknot matbaası”nda basılıp da, bir odaya istiflenmiş paralar da değildir...
Bu paralar;
Meksika’da yaşayan ünlü “Meksika kökenli Çinli uyuşturucu kaçakçısı Zhenli Ye Gon”un evinde elegeçirilmiş paralardır ve uyuşturucu baronunun servetini göstermektedir... Yakalandıktan sonra çekilen bu fotoğrafta Gon’un hepsi nakit 207 milyon dolar, 18 milyon pezo, 200 bin Euro ve 113 bin Hong Kong dolarlık serveti olduğu görülüyor.
Tekrar edelim;
207 Milyon Dolar,
18 Milyon Pezo,
200 bin Euro,
113 Bin Hong Kong Doları!..
Meraklıları için söyleyeyim;
200 Bin Euro demek, “275 Bin Dolar” demektir... 113 Bin Hong Kong Doları da, “14 Bin 500 Dolar” ediyor... 18 Milyon Pezo’nun dolar olarak karşılığı da, 1 Milyon 354 Milyon Dolar civarıdır...
BİR ODA DOLUSU PARA!
Bu kadar “ayrıntı”dan sonra, “net rakamı” söyleyeyim... Fotoğrafta gördüğünüz para; net olarak “208 Milyon 643 bin 393 Dolar”dır.
Hadi, “209 Milyon Dolar” diyelim...
Gördüğünüz gibi;
“209 Milyon Dolar” tutarındaki bu para, neredeyse “bir oda”yı kaplamış!..
Bunu “taşıma”ya kalksanız, bir “otomobil bagajı”na kesinlikle sığmaz... Hatta, bir “kamyonet”e de sığmaz... Bir “kamyon” tutulmalı ki, “209 Milyon Dolar” taşınsın!..
Tekrar edelim:
Toplamı “209 Milyon Dolar” eden bu para, Temmuz 2007’de, “Meksika kökenli Çinli uyuşturucu kaçakçısı Zhenli Ye Gon”un Amerika’daki evinde ele geçirilen “bir oda dolusu” paradır!..
1 MİLYAR DOLAR!!!
Şimdi, uyuşturucu kaçakçısı Zhenli Ye Gon’u bırakıp, “CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediklerine bir bakalım.
Türkiye’nin, “yerel seçim arefesi”nde olduğu şu günlerde, herhangi bir “icraat”tan, herhangi bir “proje”den bahsedemeyen Bay Kılıçdaroğlu’nun dilinde, Cemaat’in servis ettiği ve tepe tepe kullandığı “tape”ler var, “yolsuzluk ve rüşvet” kelimeleri var...
“Rüşvet” deyince, “Tapu Müdürü Babası Kamer Kılıçdaroğlu’nun aldığı rüşvetler” hiç aklına geliyor mu bilmem ama, hâlâ “rüşvet” demeye devam ediyor...
Belki de;
“Babasının suçu”nu bastırıyordur!..
Geçenlerde Çanakkale’de yaptığı konuşmada; Başbakan Erdoğan’ın evindeki paranın miktarının bilinmediğini belirtirken “Bilmiyoruz ama 1 milyar dolar var deniliyor. Bu kadar para, bir Başbakan’da ne gezer?” demiş...
Ve eklemiş:
“Sen neyi sıfırlıyorsun? Evindeki miktarını bilmiyoruz, 1 milyar dolar deniyor. Bilal oğlan ‘30 milyon Avro’ kaldı diyor... Başbakanın evinde ne gezer bu para, nasıl olur?”
Bay Kılıçdaroğlu; “1 milyar dolar” rakamını daha sonra “1 milyar Euro”ya çevirdi... Yakında “Sterlin” derse şaşmayın...
Kılıçdaroğlu’nun eline bu “malzeme”yi tutuşturanlar, hemen arkasından “bomba”(!)yı patlatıyorlar:
“Bilal, paraları yükleyip paraları sıfırlarken çekilen görüntüler var... Yakında onları da yayınlayacağız!”
Hani, nerede o görüntüler?..
MADEM ÖYLE, BASSAYDINIZ!
Bırakın “görüntü”yü de, “Paralel Yalancılar”a şu iki soruyu sormak gerekmez mi?..
Birincisi, Kılıçdaroğlu’na;
Niye “Cambaza bak” taktiği uyguluyorsun ki?.. Burada “para” mı önemlidir yoksa “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın dinlenmiş olması” mı?..
Başbakan’ı dinlemek bir “suç”, bir “casusluk” değil midir... Sen bunları gündeme getirmek varken, kalkmış “para”dan söz ediyorsun!..
Hem de, “hayali bir para”dan!..
İkincisi, “Paralel şantajcılar”a;
“1 milyar dolar”dan ve bunun “görüntü”lerinin olduğundan söz ediyorsunuz...
Besbelli ki;
Siz, ya hiç “dayak” yememişsiniz, ya da “sayı saymasını” bilmiyorsunuz!..
Ulan, “1 milyar dolar” para, öyle “otomobil bagajı”nda taşınır mı?..
O kadar parayı taşımak için, “en az 5 kamyon” lâzım!..
Ya da, bir TIR!..
“TIR” dedim de aklıma geldi... Bir okuyucum demiş ki;
“Adana’da MİT’in TIR’ını durduran bu Paralel Yapı, Başbakan’ın evinden çıkacak bir TIR dolusu parayı neden yakalamadı da, sadece görüntü(!)sünü çekmekle yetindi acaba?..”
Gerçekten de öyle değil mi;
Madem “1 Milyar Dolar”dan(!) haberin var, madem “paranın kaçırıldığından”(!) haberin var ve görüntülerini(!) de çektin!..
A salak, a gerzek;
“paranın taşınması”nı görüntüleyeceğine niye “baskın” yapmadın?..
“MİT’in TIR’ını” bastığın gibi, “paranın TIR’ı”nı niye basmadın?..
Demek oluyor ki;
Yalan söylüyorsun!..
“Erdoğan’ın evinde para olmadığı” gibi senin elinde de “görüntü” yok!.. Sadece “yalan” söylüyor, sadece “iftira” atıyor ve sadece “fitne” üretip, “kerizlere yutturuyorsun!”
Bütün işin, gücün;
“Algı operasyonu!”
Keriz çok ya;
Nasıl olsa yiyen çıkar!..
DOSYA BOŞ, İDDİALAR FOS!
Sözü madem “para”dan açtık, yine “para”dan devam edelim...
Bilmem hatırlar mısınız;
Hem Ayna’da yazmış, hem Ülke TV’de demiştim ki;
“Kirli 17 Aralık Operasyonu’nda tutuklananlar hakkında hiçbir ciddi delil ve dolayısıyla suçlama yok... Göreceksiniz, tutukluların hepsi, ilk duruşmada tahliye edilecekler.”
O günlerde bu “iddialı lâfı” ederken, elbette “işkembe-i kübra”dan atmıyordum... Dosyayı gören “sanık avukatlarından biri”yle konuşmuştum... Avukat; “Dosya boş, iddialar fos” diyordu...
Nitekim, avukatın dediği çıktı... “İlk duruşma”ya bile kalmadan, “tutuklular”ın hepsi “tahliye” edildi!..
Yine o günlerde demiştim ki;
“Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan gibi, elinin altından milyarlarca dolar geçen bir adam için, rüşvet aldığı ileri sürülen 4.5 milyon dolar gibi bir para, çok az bir paradır!.. Milyarlarca doları yöneten bir adam, çok daha büyük rüşvet almalı değil midir?..
Ve ayrıca; bu adam, bu rüşveti almışsa, karşılığında, birine yasadışı bir iş yapmalı değil midir?.. O halde, Süleyman Aslan’a rüşvet veren adam tesbit edilmeli ve rüşvet karşılığında ona hangi kıyağı yaptığı belgelenmeli değil midir?..”
Ne oldu?..
O da tahliye edildi!..
PAKET PAKET PARA KİMDEN?
Şimdi, sizlere Süleyman Özışık’ın 17 Şubat 2014 Pazartesi günü “internethaber.com”da yayınlanan, “hayli ilginç” yazısından bir bölüm aktarmak istiyorum...
Buyrun, birlikte okuyalım:
“Yolsuzluk yaptığı ve rüşvet aldığı iddiasıyla 17 Aralık’ta gözaltına alınıp tutuklanan Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan neden tahliye edildi?
Herkesin kafasını bu soru kurcalıyor!
Öyle ya!
Evinde yapılan aramada ayakkabı kutusunun içinde 4,5 milyon dolar bulunan bir adam neden tahliye edilir?
İstanbul 19’uncu Sulh Ceza Mahkemesi yargıcı Hulusi Pur; Aslan’ın tahliyesine gerekçe olarak üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyetini, mevcut delil durumunu, üzerine atılı suçun vasıf değiştirmesi ihtimalini, savunmasını, tutuklama sonrasında dinlenen tanık beyanları ve hakkındaki suçlarla ilgili olarak delillerin büyük oranda toplanmasını göstermiş.
Operasyonlar başladığı günden beri bir algı oluşturmaya çalışan medyaya bakacak olursanız hükümet, yargıya operasyon yaptı, AK Parti’nin adamı(!) olan hakim de Süleyman Aslan’ı tahliye etti.
Peki işin aslı böyle mi?
İzin verirseniz bugüne kadar hiç dillendirilmeyen, araştırılmayan bir gerçeğin ışığında o tahliye nedenini ben size anlatayım.
Ama önce Süleyman Aslan’ın gözaltında verdiği ifadeyi tekrar hatırlayalım.
Ne demişti Süleyman Aslan;
“Evimden çıkan 4.5 milyon doların tamamı bağışlardan toplanan paralardır. Bu paralar Makedonya’da Balkan Üniversitesi ve Çorum Osmancık’da İmam Hatip Lisesi’nin yapımında kullanılacaktır. Yardımsever insanlardan toplanan paralardı ve bunları oralara gönderecektim.”
Peki bu yardım ve bağış paraları nereden, daha doğrusu kimlerden geldi hiç merak ettiniz mi?
Ben merak ettim ve araştırdım.
Bakın nasıl bilgilere ulaştım.
Tarih, 16 Aralık 2013... Türkiye’nin o kıyamet gününü yaşadığı operasyondan bir gün, hatta birkaç saat önce...
“AK Partili bir milletvekili”nin şirketinden birkaç paket Süleyman Aslan’a ulaştırılmak üzere, mesai saatinin bitiminde kurye aracılığıyla gönderildi.
Daha da ilginç olanı kuryeye; Süleyman Aslan’ın ev adresi verildi. Paketler ulaşmadan evvel, Süleyman Aslan arandı, paketlerin içinde ne olduğu anlatıldı ve evine bırakılacağı kendisine bildirildi. Aslan da, safiyane bir düşünce ile kabul etti.
Sonra mı?
Birkaç saat sonra, sabaha karşı 17 Aralık operasyonu gerçekleşti. Ondan sonrasını zaten hepimiz televizyon ekranlarında, “Ayakkabı kutularında milyon dolarlar bulundu” sözleri eşliğinde izledik.
Dikkat ederseniz; Süleyman Aslan’ın tahliyesiyle beraber, mal varlıklarına konulan tedbir de kaldırıldı. Ancak para kutularında bulunan 4 buçuk milyon dolar kendisine iade edilmedi.
Edilmedi, çünkü; o para ile ilgili bir araştırma yapılması ihtiyacı doğdu.
Aslan’ın verdiği ifade doğrultusunda; okul yapımı için yardımda bulunan kişilerin isimleri bir bir tespit edildi. En yüklü bağışı yapan AK Partili milletvekilinin ve ortağı olan kişinin ismi de, işte bu sırada belirlendi.
O ortağın, operasyonlardan hemen önce AK Parti’den olaylı bir şekilde istifa eden Hakan Şükür’ün kardeşi Gökhan Şükür olduğu belirlendi. Polis şimdi bu durumu tüm detaylarıyla araştırıyor.
İşin içinde ne var, ne yok bilmiyorum. Ama kabul edelim ki isimlere bakıldığında ortaya şüphe edilir bir durum çıkması da gayet normal. Yakında bu konuda haberlere rastlarsanız şaşırmayın!”
İLGİNÇ ZAMANLAMA!
Hakan Şükür “herkesin malûmu” da, kardeşi Gökhan Şükür’le ilişkisi ne?..
Araştırdığım kadarıyla, aralarında “ciddi bir problem” yok... Sadece, “Seda Sayan’la evlilik”ten dolayı Hakan Şükür, kardeşine biraz kırılmış, o kadar...
Haa, Süleyman Özışık’ın yazısını aktarmakla “Gökhan Şükür de oyunun içinde” demek istemiyorum... Kesinlikle böyle bir düşüncem yok... Ama, “Süleyman Aslan’a açılan telefon”dan “eve gönderilen paketler”den ve “paketlerin içinde para olduğundan” birilerinin mutlaka haberi oldu ve “baskın saati” ona göre ayarlandı!..
Ne yani, “zamanlama” ilginç değil mi?
Söyleyin hele;
“Başbakan’ı bile dinleyen” bir Paralel Yapı, hiç “Süleyman Aslan’ın veya Gökhan Şükür’ün telefonları”nı dinlemiş olamaz mı?!?..
Telefonları dinlediler ve “paketlerdeki paralara baskın” yaptılar!..
Şimdi ben merak ediyorum;
Süleyman Aslan’ın “Ayakkabı kutularındaki 4.5 milyon dolarına baskın” yapanlar, “Erdoğan’ın evindeki 1 Milyar Dolar”(!)a acaba niye baskın yapmadı?..
Demek ki, “yok” öyle bir para!..
Ya da; “TIR bulamadılar!”
Keşke, Kılıçdaroğlu’ndan isteselerdi!..
Ya da, Amerika’ya sorsalardı!..
---------------------------------------------------
Yurttan atılan ve tehdit edilen öğrenciler!
Söyleye söyleye dilimizde tüy bitmişti ama, yine de kabul ettiremiyorduk... Diyorlardı ki; “Cemaat ne yaptı?.. Hani, Paralel Yapı nerede?”
Şanlıurfa Suruç’ta, sırf “Çözüm Süreci’ni sabote etmek” için, duvara “Biji Apo” yazarken yakalanan “polis”in amacı acaba neydi?.. “Sprey boya” ile yazı yazmak gibi bir zevki mi vardı?.. Yoksa, “ortalık karışsın” mı istiyordu?.. Sorsanız kendisine, herhalde “Paralel Yapı’dan olduğunu” inkar edecektir!..
Gelelim Düzce’deki bir “öğrenci yurdu”ndaki olaya... “AK Parti ve Erdoğan’a sövmeleri” istenen 3 öğrenci, “Abi’lerine muhalefet” edince, “Cemaat yurdundan atılmışlar” iyi mi?..
Dahası da var...
Karabük’teki “kız öğrenci yurdu”nda da, “Abla”lar; “Erdoğan’ın Karabük’e geleceği gün” için, “sokağa çıkma yasağı” koymuşlar!.. Demişler ki; “mitinge giderseniz, yurttan da gidersiniz!”
Herhalde bu kadar örnek yeter... Hâlâ; “Kim?.. Ne?..” diye sorarlarsa, yapacağım bir şey yok!..
Lâfın tamamı “ahmak”lara söylenir!..