Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yedi yaşındaki çocuğun ne suçu var?..

Yedi yaşındaki çocuğun ne suçu var?..

Soru: “Şehzade Mustafa’nın yedi yaşındaki oğlu Şehzade Mehmed’in ne suçu vardı ki, o da babası gibi katledildi?”

Elcevap: Elbette bir suçu yoktu, zaten kimse de suç isnadında bulunmadı. Ancak istikbalini Mustafa Bey’in padişah olmasına endekslemiş bazı paşalar, beyler, ağalar, “Babasını padişah yapamadıksa oğlu Mehmed Bey’i yaparız, onu tahta çıkaralım” diye propagandaya başlamışlar, orduya nifak sokmuşlardı…

Şehzade Mustafa’nın acısı kendi ikballerini arayanlar tarafından istismar ediliyor, söylentilerin etkisinde kalan asker ve halk intikam sevdasına kapılıyor, devleti yüreğinden vuracak bir kargaşaya zemin hazırlanıyordu.

O umudu devletin selameti açısından mecburen yok ettiler.

Diyeceksiniz ki: “Yedi yaşında bir çocuktan padişah mı olur”?..

Olur elbet! Nitekim daha sonra oldu: IV. Mehmed, yedi yaşındayken padişah yapıldı (8 Ağustos 1648). IV. Murad on bir yaşında, I. Ahmed on üç yaşında tahta çıktı. Fatih Sultan Mehmed ise ilk padişahlığında on iki yaşın içinde idi.

Soru: “Şehzade Mustafa’nın şehzadeler arasında en zekisi, en akıllısı, en eğitimlisi, halk ve ordu tarafından en sevileni olduğu doğru mu?”

Elcevap: Genel olarak böyle kabul edilir. Cem Sultan için de aynı algı ve yargı vardır. Ama acaba bu yargı doğru mudur?..

Gerçi elimizde 461 (2014 itibariyle) yıl önce ölmüş birinin aklını, zekâsını, eğitim seviyesini ve ona karşı sevgiyi ölçecek bir aletimiz yok, buna rağmen varılan hedefe bakıp, akıl ve zekâ seviyesi konusunda bir kanaate ulaşılabilir.

Aklının ve zekâsının Mustafa Bey’i götürdüğü yer belli: Ölüm!

Demek ki, ya var olan aklını/zekâsını doğru kullanamamış ya da hırsı aklını geçtiği için böyle bir sonla karşılaşmıştır.

Oysa bizim tarihçilerin “vasat zekâlı” dediği Şehzade Selim (şehzadeler arasında en eğitimli olanıdır, Enderun eğitimi 16 yıl sürmüştür), dengeleri gözetmiş, her adımını dikkatle almış, babasının bir dediğini iki etmemiş, hangi sancağı vermişse itirazsız gitmiş (Şehzade Bayezid gitmemişti meselâ), kendisini padişahlığa yükseltecek yolu sabır taşlarından örmüştür. Zamanı geldiğinde de “Sultan II. Selim” olarak atalarının tahtına oturmuştur.

Soru: “Sultan II. Selim gerçekten içer miydi?”

Elcevap: Padişahların içki içip içmediğini bilemeyiz. Bazı tarihlerde bu tür kayıtlar olsa da, saraya içki girdiğine dair bir belgeye rastlamadığımı bir kez daha ifade ediyorum.

“Ne belgesi?” demeyin: Osmanlı mükemmel bir “arşiv devleti”dir. O kadar ki, Osmanlı sarayına giren bir baş soğanın bile kaydı tutulmuştur.

Padişah da olsa, isteyen kayıtsız-şartsız, saraya hiçbir şey sokamaz, saraydan hiçbir şey çıkaramaz.

Soru: “Neden o zaman ‘sarhoş selim’ diyorlar?”

Elcevap: Padişahlara atılmış bir dizi iftiralardan biri de bu. Hatta bundan çok daha ağırları var. Mesela Fatih’le hocası Ak Şemseddin’e çok daha ağır ve iğrenç iftiralarla saldırılmıştır.

Sultan II. Selim’e “Sarhoş Selim” denmesi, daha ziyade, Osmanlı padişahlarını aşağılamaya çalışan Batılı yazarlardan kalma bir alışkanlıktır. Hatta bir Fransız romancısının yalanlarına dayandırılarak, Sultan II. Selim’in, Kanuni’nin oğlu olmadığı bile iddia edilmiştir. Düşmanlığın bu kadarı insana “pes” ettiriyor!

Soru: “Hamamda sarhoş haliyle cariye kovalarken, nalının kaydığı ve başını mermere vurarak öldüğü doğru mu?”

Elcevap: Tam bir safsatadır! Sadece parmak işaretine, hatta göz işaretine bakan cariyeyi kovalaması için “deli” olması lâzım. Büyük ihtimalle sıcaktan etkilenmiş, kalp krizinden ölmüştür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi