“Tayyip Erdoğan olmasın da kim olursa olsun!”
Başbakan Erdoğan’a, “Böyle bir dönem gördünüz mü, duydunuz mu, okudunuz mu... Var mı tarihte böyle bir dönem?” diye sordum.
Dedi ki:
“Türkiye’de siyasi partiler kendi görüşleri etrafında çetin mücadeleler vermişlerdir ama… Türkiye’yi dışarıdan yönlendirmeye veya ulusal güvenliğimizi tehdit eden mekanizmaları oluşturmak suretiyle siyasi partilerle işbirliğine girmeye çalışanlar bugüne kadar olmadı. Ben böyle bir şeyi ne okudum, ne hatırlıyorum, böyle bir şey yok.. Türkiye’de bulunmasına bir mâni olmayan, Türkiye’yi dışarıdan yönlendirmek suretiyle Türkiye’de bir fitnenin bir fesadın üremesine yol açan ve milleti bölmeye parçalamaya yönelen bir girişim var. Her türlü parti ile bir oluşum yapabiliyor. İnsanın bir siyasi kanaati olursa bunu bir siyasi parti ile ifade edebilir bunu anlayabilirim. Ama bu böyle değil; AK Parti olmasın da kim olursa olsun.”
¥
Sayın Erdoğan bana göre “tam” olarak ifade etmedi meramını.
“AK Parti olmasın da kim olursa olsun!” değil mevzu, “Recep Tayyip Erdoğan olmasın da kim olursa olsun!”
¥
Tezgâhın özü bundan ibarettir.
Mesele Recep Tayyip Erdoğan’ı yeme meselesidir.
Şer odakları “Demirel kıvamındaki” bir AK Partili ile devamda sakınca görmemektedir.
Dahası, bundan başka çaresi olmadığını da bilmektedir.
CHP-MHP koalisyonu olacak iş değildir, bunu gerçekleştirme ihtimali yok gibidir.
Çok çok küçük bir ihtimalle böyle koalisyon kurulacak olsa bile, müthiş millet basıncı ve ortakların beceriksizliği yüzünden yapı kısa sürede dağılacaktır.
Böyle bir dağılmanın ardından “istenmeyen” yapının daha da güçlü olarak iktidara gelmesi sözkonusu olacaktır.
Yapılması gereken gürül gürül akan suyun istikametini “finans kapitalizmi”nin işine gelecek biçimde değiştirmektir.
“Paralel Yapı” ve diğer muhalif “taşeron” unsurlar, Recep Tayyip Erdoğan’ı yemek için vazifelendirilmiştir.
Bir adım sonrasında işlevleri yoktur.
Esas işlevi “AK Parti içindeki ve yakın çevresindeki” unsurların görmesi planlanmaktadır.
¥
Sayın Erdoğan’ın yakınındaki en önemli isimlerden birine, bu değerlendirmelerimi aktardım.
“İşi tam olarak çözmüşsünüz!” dedi.
Ve dedi ki:
“Bugünlerde kimlere dokunduklarına kimlere dokunmadıklarına ya da dokunur gibi yaptıklarına bir bakın. Paralel yapının hedef aldıklarına ve hedef almadıklarına bakın. 17 Aralık tezgahına, sorumluluk alanı itibarı ile birinci dereceden muhatap olması gereken bazı zatların nasıl korunduğuna bir bakın. Paralel Yapı tarafından kuşatılmış yarı resmi sözde sivil ve “çıkarcı muhafazakar” toplum örgütlerinden bazılarına bakın. Kalvinistlere bakın. …”
¥
Sayın Erdoğan, “Böyle bir şey ne gördüm, ne okudum ne de işittim” demişti ya.
Böylesine kirli bir operasyon hiç olmadı.
Birçok odak şu veya bu sebepten dolayı birleşmiş durumda.
Bu böyle ama milletimizin kesin tavrı da o taraftaki hesapları bozmakta.
¥
Kocaeli, Kastamonu, Karabük, Çankırı, Kırıkkale, Zonguldak, Antalya, Konya, Kayseri, Bartın, Kars, Bingöl, Bitlis ve tabii İstanbul, Ankara’da çok sayıda vatandaşımız ile görüşerek nabız tutmuş bir kardeşinizim.
Dost Modern Darbe kitabını okuyan kardeşlerimizden nice telefon, mesaj geliyor.
Önceki seçimlerde oyunu AK Parti’ye vermemiş olan çok sayıda vatandaşla temasımız oluyor.
Bunca tecrübeden sonra şunu ifade edeyim:
Bir önceki yerel seçimde AK Parti’ye oy verip de bu seçimde tercih değiştiren vatandaş sayısı çok az. Geçen yerel seçimde başka partilere oy veren vatandaşlardan önemli bir bölümü de (tehdit, şantaj, bidat, hurafe, iftira, sokak terörü…) bin türlü pislik zincirinin başında hangi güçlerin olduğunu gördüğünden tercih değiştirmiş durumda.
Şer odakları da bu durumu gördükleri için çıldırıyor ve ellerindeki bütün “koz”ları çılgınca masaya sürüyor zaten!..
Erdoğansız Ak Parti için her yolu çılgınca deniyor.