Paralel tezgâhlar... Bunlar, Şeytan’a bile pabucunu ters giydirir!
Yazıya bir “fıkra” ile başlayalım... Hani, merhum Nasreddin Hoca, bir gün, bir okka ciğer almış, göndermiş eve... Akşama da
“ciğer yahnisi” ümidiyle dönmüş de, “ciğer”i akrabalarına veren hanımının, “Ciğeri kedi yedi” demesi üzerine, almış kantarı eline, kediyi tartmış ve sonra da; “Hanım, hanım” demiş, “Bu bizim kedi ise ciğer nerde, ciğeri kedi yediyse, hani kedi nerde?” diye sormuş ya...
30 Mart’ta, “52 milyon seçmen” de aynı soruyu sormalıdır;
“Paralar yolsuzluğa gittiyse, bu hizmetler ne?.. Bu hizmetler yapıldı ise, çalınan ne?”
17 BİN KM DUBLE YOL!
Öyle değil mi;
Ortada bir “yolsuzluk” varsa, 10 yıldır yapılan “duble yol”lar nasıl yapıldı?..
Başbakan Tayyip Erdoğan dün Edirne’de açıkladı ya;
“Soruyorum; yolsuzluklar içerisinde olan bir iktidar; Türkiye’nin millî gelirini 230 milyar dolardan, 820 milyar dolara çıkarabilir mi?
Soruyorum;
79 senede Cumhuriyet tarihinde 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldı... Biz 12 yılda 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptık... Yolsuzluk içinde olan bir iktidar bunları yapabilir mi.”
Tablo ortada...
“79 yılda 6 bin 100 kilometre duble yol” yapılmış, “son 12 yılda 17 bin kilometre duble yol” yapılmış!..
Lütfen dikkat;
Cumhuriyet tarihinde, “her yıl 76 kilometre duble yol” yapılırken, son 12 yılda; “her yıl 1416 kilometre yol” yapılmış!..
76 kilometre nerde,
1416 kilometre nerde?..
6 bin kilometre nerde,
17 bin kilometre nerde?..
Merhum Hoca gibi soracak olursak;
“Yolsuzluk” yapıldıysa,
Bu “yol”lar nasıl yapıldı?..
Bu “yol”lar yapıldıysa,
“Yolsuzluk” nerede?..
Okurum Nejat Güvenç’in dediği gibi; bu ülkede sadece “duble yollar” yapılmadı... Bu ülkede; “yüksek hızlı tren”ler, “köprü”ler, “tünel”ler, “metro”lar, “okul”lar, hastane”ler, “Marmaray”lar, “Haliç metro”ları, “sosyal bina”lar, “havaalanları” ve daha sayamayacağımız kadar “hizmet” yapıldı...
“Körfez Köprüsü” yolda!..
“3. Havaalanı” yolda!..
Sorarlar adama;
“Yolsuzluk” varsa,
Bu “hizmet”ler nasıl yapıldı?
Bu “hizmet”ler yapıldıysa,
“Yolsuzluk” nerede?..
YAPTIRMAM DA YAPTIRMAM!
“Yapılan hizmetler”den lâf açılmışken, CHP’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül’e değinmeden geçmek olmaz.
Sorarım size;
Bir “belediye başkanı” için vardır?
Elbette;
“Halka hizmet etmek” için!..
Mustafa Sarıgül ise;
“Yapmak” için değil,
“Yaptırmamak” için var!..
Geçenlerde söylemişti ya;
“Kanal İstanbul’u yaptırmayacağım... Üçüncü Havalimanı’na karşıyım... İstanbul’da Suriyelilerin dolaşmasını istemiyorum, onlar yüzünden turistler gezemiyor!.. VIP taksi uygulamasını da kaldıracağım!”
Gördünüz ya;
“Çarşı, her şeye karşı!”
O günden bu yanadır ki, Sarıgül ekrana her çıktığında CHP’lilerin yüreği ağzına geliyormuş... Yine bir “gaf”a imza atacak diye öyle korkuyorlarmış ki; “Yine bizi rezil edecek” diye Sarıgül’ün ekrana çıkmasını bile istemiyorlarmış!..
O çıkmak istemese de,
“Çıkartıyorlar!”
Çünkü “Paralel’ciler” öyle istiyor!..
Nitekim, geçenlerde Ahmet Hakan çıkartmış onu CNN ekranlarına...
Orada demiş ki;
“Samandıra’ya gittim gördüm, Askeri alan boşaltılıyor oraya TOKİ ya da KİPTAŞ vasıtası ile konut yapacaklar, ben bunu yaptırmayacağım, oraya park yaptıracağım.”
Ahmet Hakan Coşkun, bu sırada Sağlık Bakanlığı’ndan gelen “açıklama”yı okumuş ve o alanda Sağlık Bakanlığı tarafından Kent Hastanesi kurulacağı, dolayısı ile KİPTAŞ ya da TOKİ’nin söz konusu alanda hiçbir faaliyetinin olmadığını duyurmuş...
Bunun üzerine Sarıgül, sadece 32 dakika önce kendi söylediklerini yalanlamış ve “Ben kesinlikle KİPTAŞ ve TOKİ demedim” diyerek inanılmazı başarmış!..
Bu, Sarıgül’ün ilk gafı değil...
Malûm, daha önce de; Kanada diye Tayvan fotoğrafı göstermiş, bununla da yetinmeyip; Habertürk’te Fatih Altaylı’nın sorularına da iddialı cevaplar vermiş ve “Kadir Topbaş Şişli’de park yapılmadı diyor, gelsin ona Ayazağa’da yaptığım 360 bin metrekarelik parkı göstereyim” bile demişti... Ancak, Sarıgül’ün sözünü ettiği park; “Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın Şişli Belediyesi’ne tahsis ettiği mesire alanı” çıkmıştı.
Yine özür dilemek zorunda kalmıştı...
Hani, “deve”ye sormuşlar ya;
“Boynun neden eğri?”
Deve de cevap vermiş ya;
“Nerem doğru ki?”
Sarıgül de öyle!..
Hep lâf, hep gaf!..
Hep yalan, hep dolan!..
Hangi sözü doğru ki!..
İyi ki, “gaf” yapıyor da,
“Balon” olduğu çıkıyor ortaya!
GENEL BAŞKAN’ININ İZİNDE!
Peki, bir insan niye bu kadar “gaf” yapar, niye bu kadar “pot” kırar ve niye bu kadar “yalan” söyler?..
Ne yapsın adam;
“Genel Başkan’ının izinde” yürüyor!..
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, “İstanbul’u çok iyi bilirim” diye ortaya çıkıp, “Kâğıthane”ye “Kâğıttepe” diyerek, İstanbul’u ne kadar iyi bildiğini göstermemiş miydi?!?..
Alın işte;
Geçenlerde gittiği Konya’nın Akşehir ilçesinde; “Akşehir Belediye Başkan Adayı”nı halka tanıtırken ne demiş, biliyor musunuz;
“Lütfi Başkanı Kırşehir’de başkanlık koltuğuna oturtacağız, söz mü?!?”
Kırşehir nireee,
Akşehir nire?..
MÜFETTİŞ DE PARALEL!
İnsan merak ediyor;
Gerek Kılıçdaroğlu, gerek Sarıgül niye bu kadar “gaf” yapıyor?..
Yapıyorlar, çünkü “beyin”lerini “ipotek” ettirmişler... Düşünmüyorlar, sadece “ittifak” ettikleri “Cemaat”ten gelen “taktik”leri kullanıyorlar...
Yani “ezbere” konuşuyorlar...
Onlardan gelen “montajlanmış tape”leri açıklıyorlar, onlardan gelen “talimat”ları uyguluyorlar...
Kendilerini “Cemaat’e teslim etmiş” olduklarından da; “farklı bir söz” söylemek istediklerinde, “pot” kırıyorlar, “gaf” yapıyorlar!..
Aslına bakarsanız;
“Yalancılık”ta, “çirkeflik”te, “iğrençlik”te, “aşağılık”ta, “şerefsizlik ve haysiyetsizlik”te, “bazı Paralel Yapı mensupları”nın eline hiç kimse su dökemez!..
Bunlarda “her yol” var!..
İşte bunun son örneği:
Herhalde biliyorsunuzdur...
Milli Eğitim Bakanlığı, özellikle 17 Aralık’tan sonra, bazı okullarda “Hükümet”e karşı kara propaganda yapıldığı” şikayetleri alınca, iddiaları araştırmak üzere “müfettiş”leri görevlendirip, okullara göndermiş!..
Adana’da “3 kolej”de öğrencilerle görüşen bazı müfettişler, ellerindeki “soru”ların dışına çıkarak; “Atatürk’ü mü seviyorsunuz, Erdoğan’ı mı?” diye sormuşlar çocuklara!..
Bir “müfettiş”in bu tür sorular sorması için ya “geri zekâlı” ya da “ebleh ve aptal” olması gerekir...
Ancak ve ancak, “kafayı tam yemiş” bir müfettiş, bu soruyu sorar...
Bu olay üzerine, “öğrenci velileri” isyan etmiş tabii!.. İşte bu isyan, “Cemaat televizyonları”nda döndürüle döndürüle verildi... “Cemaat gazeteleri” de, bu haberi “Fişleme!.. 28 Şubat’tan beter!.. Hükümet, okullarda sorgu odası kurdu!.. Çocuklar ikna odalarında sorgulandı!.. Fişleme hortladı” başlıkları ile manşet yapıp; Hükümet’e öyle bir çaktılar ki, “düşman medyası” bile bunu yapmaz!..
“Olayın aslı” neymiş, biliyor musunuz?.. O 3 kolej, “Cemaat’in kolejleri” imiş!.. Dolayısıyla, “isyan”(!) eden veliler(!) de, “Paralelci abiler ve ablalar”dan başkası değilmiş, iyi mi?..
“Müfettiş”lere gelince;
Onlar da, “Milli Eğitim Bakanı”ndan değil, “Pensilvanya’dan emir alan” adamlarmış!..
Şu “şeytanlığa” bakın!..
İnanın, böyle bir “plân” yapmak, bu planı sahneye koymak, “şeytan”ın bile aklına gelmez!..
Bunlar var ya, bunlar;
“Şeytana bile
Pabucunu ters giydirirler!”
Sizin anlayacağınız;
Sorular “korsan”, veliler “ayarlanmış”, müfettişler ise tamamen “Paralel’in adamları!”
Yuh ki ne yuh!..
ANINDA CEZALANDIRMA!
Peki, niye yaptılar bu şeytanlığı?..
Yaptılar, çünkü; bütün engelleme çabalarına rağmen, “Dershane Yasası”nı geçirten Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya “çakmaları” lâzımdı!..
Sen mi geçirttin o yasayı, bizim “rant kaynağımızı” sen mi kuruttun, o halde al sana “müfettiş” tuzağı!!!..
Star yöneticisi Mustafa Karaalioğlu’na da aynısını yaptılar... Star gazetesi; “Himmetin yüzde 15’i Gülen’in kasasına” başlıklı bir haber yapıp, “Gülen örgütünün Piramit Yapılanması”nı deşifre edince, anında “Karaalioğlu’nun Başbakan ile yaptığı görüşme”nin kasetini sızdırdılar internete!..
O görüşmede, Başbakan, güya “Star’a müdahale” ediyor ve güya “Mehmet Altan’ı kovun” diyor!.. İstiyorlar ki; kamuoyunda böyle bir “hava”, böyle bir “algı” oluşsun!..
Ne var ki; bunlar çok “ebleh” ve çok “gerzek” olduklarından, Başbakan’ın şikâyet ettiği “Mehmet Altan imzalı yazı”nın 13 Ocak 2011’de yayınlandığını, Mehmet Altan’ın ise gazeteden, tam bir yıl sonra, yani 18 Ocak 2012’de ayrıldığını bile görmezden geliyorlar!..
Ulan salaklar;
Başbakan “şikâyet” eder de, Mehmet Altan denilen adam “bir yıl daha” kalabilir mi gazetede?..
Hadi, bu dinlemeyi sızdırdınız da, “Başbakan’ı dinlemenin bir casusluk ve vatana ihanet” olduğunu bilmeyecek kadar “gerzek” misiniz siz?..
“Bunun hesabının sorulmayacağını” mı düşünüyorsunuz?..
Bir gün gelir; bilmem Amerika’da, bilmem Kanada’da, bilmem Arnavutluk’ta bulunan “in”lerinizin ortaya çıkarılmayacağını mı sanıyorsunuz?..
Tamam, “iblis”lere, “şeytan”lara bile pabucunu ters giydirirsiniz de, bir gün gelecek, “kaçacak delik, gizlenecek in” arayacaksınız!..
Siz belki “Adana’da kaçan müfettişler” gibi kaçacaksınız da kuyruğunuza takılan “saftorik CHP’lilere” ne olur, bilemem...
Olan, CHP’ye olacak!..
************************************************************************
Kavganın adı “Türkiye kavgası”dır!
Bazı okurlarım, “birkaç yıl önceki yazılarımı” hatırlatıp, o zamanlar; “Fetullah Hoca devleti ele geçiriyormuş!.. Müslümanlar kadrolaşıyormuş!.. Ne yani, devlet sizin tekelinizde mi kalsın?” şeklinde yazılar yazdığımı, bugün ise “bunun tersi yazılar yazdığımı” söylüyorlar... Doğru... İnkâr edecek değilim... O zamanlar bu yazıları yazdım... Ne var ki; o zamanlar “çok iyi niyetli ve çok saf” olduğumu itiraf etmeliyim!.. O zamanlar, sürekli “horlanan, dışlanan ve ötekileştirilen Müslümanların da devlet kadrolarında olmaları” gerektiğini savunuyordum, bunu hâlâ savunuyorum...
Ne var ki; “Gülen Cemaati”nin; “namazlı-niyazlı, alnı secdeli Müslümanları” da, tıpkı “28 Şubatçılar” gibi “dışlayacakları”, onlara “mobing” uygulayıp “sürgün” edecekleri aklımın ucundan bile geçmezdi!..
Daha, “Kirli 17 Aralık Operasyonu’ndan önce” gördüm ki; bunlar “kendilerinden olmayan bir Müslümana bile hayat hakkı tanımıyorlar”, işte o zaman bende şafak attı!.. Şu anda yaptıkları da; “devleti ele geçirme” değil, “Türkiye’yi peşkeş çekme” operasyonudur!..
Kavgam, “Türkiye’nin istiklali kavgası”dır!..