Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Çin'den Ergenekon'a... Pekin'den Ankara'ya!

Çin'den Ergenekon'a... Pekin'den Ankara'ya!

Hava sıcak... Gündem, ondan da sıcak... Yazacak o kadar konu var ki, “gündemin hızı”na yetişip de, birçok önemli konuyu yazmaya bir türlü fırsat bulamıyoruz... Meselâ, “Rusya’nın Gürcistan’a saldırısı”ndan, meselâ “Pekin Olimpiyatları”ndan hiç söz edemedik... Ve tabiî, “Pekin Olimpiyatları” üzerinden yürütülen “psikolojik savaş”a da hiç değinemedik!.. Oysa, tepeden tırnağa “sahtekârlık” üzerine inşa edilmiş “çin cinlikleri”ni ele almak ve buradan ibret dersleri çıkarmak mümkündü...
Ancak, zaman yine de geçmiş değil...
O halde, ilk önce “Kızıl çin sahtekârlıkları”ndan yani “çin cinlikleri”nden örnekler verelim, daha sonra Türkiye’ye döneriz...
Efendim, malûmlarınız olduğu üzre; “Pekin Olimpiyatları”nın açılış töreniyle başlayıp, halen devam eden “sahtekârlık”lar günlerce yazıldı çizildi...

KIZIL çİN CİNLİKLERİ
Onlardan bazıları şöyleydi:
¥ Olimpiyatların açılış törenlerinde televizyondan gösterilen bazı havai fişeklerin bilgisayarda meydana getirilen görüntüler olduğu ortaya çıktı... çinli organizatörler, seremoni gecesi gerçekten de havai fişeklerin patlatıldığını, ancak TV’lerdeki havai fişeklerden bazılarının önceden kaydedilmiş üç boyutlu bilgisayar görüntüleri olduğunu itiraf ettiler.
¥ Olimpiyatların açılış seremonisinde şarkı söylemesi gereken 7 yaşındaki çinli kız çocuğunun “dişleri kırık ve çirkin” diye sahneye çıkarılmadığı, onun yerine yüzü daha güzel olduğu için sahneye çıkarılan 9 yaşındaki “sahte şarkıcının” ise playback yaptığı ortaya çıktı.
¥ Açılış gösterisinin en akıl almaz gösterilerinden biri de sıralanan kübik sütunların muhteşem dansı idi. Kâh çin alfabesinden bir harf, kâh dalgalı bir deniz, kâh geomekrik şekillere dönüşerek uyum içinde dans etti. İzleyenlerin ahengine hayran kaldıkları bu gösterinin sonunda kübik sütunların içinden çıkıp el sallayan çinli gençler çok da inandırıcı olamadı.
¥ Bazı oyunlarda seyircilerin az olmasından dolayı tribünlerin boş görünmesinden endişe eden çinli yetkililerin, parayla “seyirci” kiralayarak sarı olimpiyat tişörtü giydirdikleri ve tribünlere oturttukları ortaya çıktı.
¥ Olimpiyatlarda görevli 900 askere, tuvalete gitmesinler diye, altlarına çocuk bezi bağlamışlar!

YA, ABD’NİN SAHTEKâRLIKLARI
Tamam; bunların hepsi “sahtekârlık”, hepsi “cinlik” ve hepsi “göz boyama” numaraları!..
Ne var ki; peş peşe sıralanan bu “sahtekârlık” örneklerinin, “açılış töreni” haberlerinden hemen sonra verilmesi, dikkatimi çekti.
çünkü efendim, “açılış törenleri”nin yapıldığı günün ertesinde; bütün dünya medyası gibi, Türkiye’deki gazeteler de, bu töreni tek kelimeyle vermişti:
“Büyüleyici!”
“Rüya gibi başlangıç”
“En muhteşem açılış”
Evet, gerçekten de “büyüleyici”ydi.
çin, amacına ulaşmış ve “ne kadar güçlü bir ülke” olduğunu cümle âleme göstermişti... üstelik, “teknoloji”yi de, “en az ABD kadar iyi” kullanıyordu!..
çin’in, gelecekte “ABD’nin rakibi” olacağı konuşulmaya başlanmıştı ki, rüzgâr bir anda tersten esmeye ve “çin’i hedef almaya” başladı!..
“çin’in büyüsünü bozmak” için; “cinlik”ler yazılmaya, “sahtekârlık”lar deşifre edilmeye başlandı!..
İşte o zaman düşündüm:
Bu haberlerin perde arkasında, acaba “ABD’nin rakipsiz bir ülke olduğu” imajını korumak mı vardı?!?.. öyle ya; “ileri teknoloji” kullanan bir ABD’nin eline kim su dökebilirdi ki?..
“ABD, bir numara”ydı!..
“Hiç kimse ABD’ye rakip olamaz”dı!..
Sanıyorum, bu şekildeki “ABD propagandası” Türk medyasını da “esir” almış olmalı ki; 9 Ağustos’taki “çin’e övgüler”in yerini, “yergi”ler almaya başladı!..
Demek oluyor ki;
Kartel medyasındaki “solcu, sosyalist ve komünist”lerin, “Amerika sevdası” çin’e duydukları “sempati”nin çok çok önünde!..
öyle olmasa;
“Komünist çin’in sahtekârlıkları”nı sıralarken, “Emperyalist Amerika’nın sahtekârlıkları”nı es geçmezlerdi...
Meselâ; “Kimyasal silâh” olmadığını bile bile, ABD’nin Irak’ı nasıl işgal ettiğini!.. “Demokrasi ve özgürlük” vaadleriyle girdiği Irak’ta; “işgal ve tecavüz”den başka bir şey yapmadığını!.. “1. Körfez Savaşı” esnasında, “Körfez’de yaşamayan Karabatak kuşları”nı; ekranlarda nasıl “petrole bulanmış” olarak gösterip, Saddam’dan nefret ettirmeye çalıştığını!..
Bunun gibi nice “sahtekârlık” örneği var ki; “çin’in cinlikleri” bunların yanında masum kalır!..
Ama, kabul edelim ki;
Bu, “teknolojik yarış” olduğu kadar, aynı zamanda “psikolojik bir savaş”tır ve çin; her gün bir yenisi ortaya çıkan “sahtekârlık”larla bu savaşı kaybetmiştir!..
Ancak, şu da ortaya çıkmıştır:
Bir ülkenin “sahtekârlık” yapması için, onun “komünist” veya “emperyalist” olması hiç farketmiyor!..
Sahtekâr, her yerde sahtekârlığını yapıyor!..

çİŞİMİ YAPIYORUM, ALTIM KURU KALIYOR!
Gerisi pek o kadar değil de; şu “altı bezlenen askerler” olayına çok güldüm.
Düşünebiliyor musunuz;
“Tuvalet molasının az olması” yüzünden, olimpiyatlarda görevli “900 asker”in altlarına “çocuk bezi” bağlanmış!..
Yani;
Bizdeki “çocuk bezi reklâmı”ndaki kız çocuğunun; “çişimi yapıyorum!.. çişimi yapıyorum!.. Altım kuru kalıyor!” demesi gibi; çin askerlerinin de, çişlerini yapsalar bile, altları kuru kalmış!..
Ne yalan söyleyeyim;
Altlarına “bez” bağlanan ve dolayısıyla, “çiş”lerini dışarı sızdırmayan “çin askerleri” olayını öğrenince, aklıma, bizim “emekli askerler” geldi!.. Hani, şu “Ergenekon Terör örgütü” iddianamesinde isimleri geçen “emekli asker”ler var ya, işte onlar!..
Görüyor, duyuyor, okuyorsunuz;
Gün geçmiyor ki, “Ergenekoncu askerler” ile birisinin “telefon konuşmaları” yayınlanmasın!..
öyle konuşmuşlar, öyle ötmüşler ve “kahramanlık”(!)larını öyle anlatmışlar ki; “hava basmak” isteyen “merd-i kıpti”nin, “hırsızlık”larını sıralaması gibi, bizim “emekli askerler” de; meselâ Doğu Perinçek’in İşçi Partisi’nin düzenlediği mitinge, “askerlerin de sivil kıyafetle katıldığını” söyleyecek kadar “ağız ishali”ne yakalanmış!..
öyle sanıyorum ki;
“çin’in uygulaması”ndan önceden haberleri olsaydı, “üst düzey Ergenekoncular” da bunu tatbik ederlerdi!..
Kızıl çin yönetiminin; “çiş” yapsalar bile “dışarı sızmaması” için, “asker”lerin altlarına “çocuk bezi” bağlaması gibi, Ergenekon Terör örgütü’nün elebaşıları da, herhalde “alttaki askerler”in “ağız”larını “bez”le veya “bant”la kapatıp, “gizli eylemlerin dışarı sızmasını” önlerlerdi!..
Evet, evet, “çinli askerlerin altları”na bez bağlandığı gibi, bizim “emekli askerlerin de ağızları” bezlenseydi, Ergenekon’un kokusu bu kadar çıkmazdı!..
Ama iyi ki bezlememişler!..
Yoksa, Ergenekon’a nasıl ulaşılırdı?!?

OLİMPİYATTA NİçİN DöKüLDüK?
“Ergenekon” dedim de aklıma geldi...
Biliyorsunuz, hemen herkes “Türkiye’nin, Pekin Olimpiyatları’ndaki başarısızlığı”nı konuşuyor... En sonunda, Başbakan Tayyip Erdoğan da bu “tartışma”lara katıldı. Erdoğan, “sisteme sitem” edip, önceki gün demiş ki;
¥ “Alınan sonuçlar şöyle külahlarımızı önümüze koyup tekrar düşünmemizi gerektiriyor. Burada başta kendimi sorumlu tutuyorum.”
¥ “70 milyonluk bir Türkiye ve madalya toplamayan bir anlayış. Oturup kendimizi değerlendireceğiz ve sonraki olimpiyatlara hazırlanacağız.”
¥ Oyunlarda bir kişinin 8 altın madalya alabildiğini belirterek, ABD’li yüzücü Michael Phelps’i işaret eden Erdoğan, “Bizim madalya sayımız ise, 3-4. üstelik içlerinde altın da yok. Bir kişi tek başına süpürüyor. Biz de yetiştirelim. Takım oyunlarında Türkiye yok, sadece biriysel oyunlarda var. Bunu aşmamız lazım” diye konuşmuş!..
Tayyip Bey’in “teşhis”lerine ve işaret ettiği “tedavi yöntemleri”ne bir itirazım yok!..
Ancak, hemen her alanda olduğu gibi; “taktik” ve “çok çalışma”nın ötesinde, sporcunun bir “ruh” taşıması gerektiğine inanıyorum!..
“Millî bir ruh!
Eğer bu “ruh” yoksa, ne yapsalar boş!..
Bu, bir tarafa... Peki, ya; “Halter”de “Avrupa Şampiyonu” olup da, Pekin’de “sıfır” çeken haltercilere ne demeli?..
Demek oluyor ki; bunun “taktik” ve “çalışma”yla ilgisi yok!
Bana kalırsa;
“Bu işin altında başka bir iş var!”
Eğer “uç” bir düşünce, “uçuk” bir fikir veya “paranoyakça” bir bakış olarak görmezseniz, size bir şey diyeceğim!..
Ben var ya, ben;
Bu işin içinde de “Ergenekon parmağı” arıyorum, biliyor musunuz?!?..
“Niye, nasıl, niçin?” diyeceksiniz...
Şahsen ben, “sporcu”lardan ziyade, bu sporcuları çalıştıran “antrenör”lerin siyasî aidiyetlerine bakıyorum...
Onların çoğu, “ulusalcı” kişiler!..
Malûm, “ulusalcı” geçinenlerin çoğunun da “Ergenekon”la öyle veya böyle bir bağlantısı var!..
Hani, diyorum ki;
Bu “antrenör”ler; Ergenekon Terör örgütü’ne yönelik operasyonları “protesto” için, “sporcu”lar üzerinde “baskı” yapıp da, onların “başarısız” olmasına yol açmış olmasın?!?..
Eğer böyle bir şey yoksa;
özellikle “Halter”de, niçin “sıfır” çektiğimizi, niçin hiçbir varlık gösteremediğimizi biri izah etsin bana!..
Hele, şimdi söyleyin;
“Ergenekon parmağı” var mı, yok mu?..

OLİMPİYAT GEYİKLERİ
Malûm, sporcularımızın yaşadığı ve bize de yaşattığı “Pekin fiyaskosu”nun ardından, “yöneticilerin istifası” geldi gündeme!..
Kamuoyundan “İstifa!.. İstifa!” sloganları yükseliyordu ki; internet siteleri “karşı taarruz”(!)a geçip, “hayır” dediler; “Kim demiş sporcularımızın başarısız olduğunu?.. Sporcularımız, son derece başarılıydı!”
Ve o “başarı”(!)ları şöyle sıraladılar:
¥ Yüzme dalındaki hiçbir sporcumuz havuzda boğulmamıştır mesela... Yarış sona erdiğinde aslanlar gibi havuzdan dışarı çıkmayı başardık!..
¥ Boksta, sporcumuzun ağzı burnu dağılmadan bir an evvel ringe “Trabzonspor renkleriyle bezeli” havlumuzu atmayı başardık!.. Antrenör ringe havlu atarken tam isabet sağladı ve havlu, sporcumuzun tam kafasına düştü!..
¥ Halterde, o gavur ölüsü gibi ağır demirleri kaldıramayacağımızı anlayınca hemen yere attık! Diğer birçok sporcu gibi halterin altında kalıp gülünç durumlara düşmedik!.. Hem, bi yerimize de hiç bişi olmadı.
¥ Güreşte, hakem rakip oyuncunun kazandığını ilan etmek için o oyuncunun kolunu havaya kaldırırken bizim güreşçimiz de minderden kalkıp hakemin yanıbaşında ayakta kalmayı başardı.
¥ Okçulukta da yayımızı germeyi ve okumuzu hedefe atmayı başardık...

NAMUSUMUZU BİR SAKALLI KURTARDI!

Bu tür “gırgır”lar, “geyik muhabbetleri” ve “ironi”ler peş peşe gelmeye başlıyordu ki; “hamamın namusu”nu, pardon “Türkiye’nin namusu”nu kurtaran yine bir “sakallı” oldu!..
Kartel gazeteleri tarafından “irticacı” olmakla suçlanan “sakallı”lardan biri, evet Ramazan Şahin adlı “güreşçi”miz, gitti çin’de, dün “altın madalya” kazandı!..
Ukraynalı rakibini yenip, Türkiye’ye “ilk altın madalya”yı kazandıran Dağıstan asıllı Ramazan Şahin, “Türk bayrağı ile zafer turu” atmış, sonra da “şükür secdesi” yapmış!..
İşte bu, aranan “millî ruh”tur!..
Gelin görün ki; “Ergenekon-Kartel ikilisi”nin yıkmaya çalıştığı; “yönü kıblede, alnı secdede” olma ruhu, “başarı” getirdi!..
Şimdi merak ediyorum;
Bir “sakallı”nın kazandığı bu zafer, kartel medyasında nasıl yankı bulacak?..
İnşaallah, yine “irtica” demezler!..
çünkü biz, “ulusalcıların fiyaskosu”nu da gördük!..
............
Yazının başına dönecek olursak... Evet; hava sıcak, gündem ondan da sıcak... Ama, görüyorsunuz işte; “Pekin’den haberler” verirken, gündemin diğer maddelerine yine değinemedik!..
Ehh, ne yapalım... Bugün de böyle oldu!..

Nerelerdeydiniz?
Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Gençay Gürsoy, dün düzenlediği basın toplantısında, “Ergenekon” iddianamesinin ek dosyalarında yer alan bir belgede TTB’nin de “yıkıcı ve bölücü örgütlere destek veren sivil toplum örgütleri arasında gösterilmesiyle” ilgili olarak, “Sayın Başbakan’dan, meslek örgütümüzü şaibe altında bırakan belgenin gerçekten TSK tarafından düzenlenip düzenlenmediğinin, TSK tarafından düzenlenmişse, bu uygulamanın yasal dayanağının ne olduğunun tarafımıza acilen bildirilmesini istiyoruz” demiş!..
Gençay Gürsoy’un duyarlılığını anlıyorum da, “cevap istediği adres” yanlış!
Kendilerinin “yıkıcı ve bölücü bir örgüt” olup olmadıklarının cevabını “Başbakan”dan değil, doğrudan “Genelkurmay”dan isteseydi, daha iyi olurdu!..
Bir de şu var: Bu ülkede birçok kişi ve kuruluş; “İrticacı!.. Gerici” yaftası ile suçlanırken, TTB ve Gençay Gürsoy nerelerdeydi acaba?.. O zamanlar da “Başbakan’dan cevap” mı istiyordu, yoksa yayınladıkları “bildiri”lerle bu “fişleme”lere destek mi veriyorlardı?..
Demek istediğim şu: Bu ülkede, kişi ve kuruluşlar, sadece “kendi nasırlarına basıldığında” tepki gösterdikleri içindir ki, “fişleme” de eksik olmuyor, “yaftalama” da!..
Ve tabiî, “ciyaklama” da!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi