Ramazandan önce Şaban ayından gâfil olmayalım
Ramazan ayı yaklaştı. 11 ayın sultanını beklerken, Şaban ayında ibâdet hususunda gevşeme gafletinde bulunmamak icap ediyor.
üçaylardayız, rahmet ve nur sağanağı mevsimindeyiz. Receb geçti, mübârek Ramazan ise henüz gelmedi. Şimdi üçayların tam ortasında, Ramazana geçiş ve bir mânâda köprü olan Şaban ayındayız.
Şaban ayı, hayır ve bereketlerin yağdığı, hataların terk edilip günahların örtüldüğü bir aydır. Her uyanık müslüman, geçmişte işlemiş olduğu günahlarından temizlenmek için bu ayda tevbe ve istiğfarı artırmalı, elinden geldiği kadar Ramazan ayını mânevî bir temizlikle karşılamaya çalışmalıdır.
Peygamberimiz’in ayı olduğu için bu ayda Peygamberimiz’e daha çok salevât okumalıdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem salevât hakkında şöyle buyuruyorlar:
“Bir kimse bana bir kere salât ü selâm okusa Allahü Teâlâ ona on rahmet indirir.”
¥
Şaban kelimesinde beş harf var: Şın, Ayın, Be, Elif, Nun.
Şın’dan şeref, Ayın’dan ulviyyet (yükseklik) Be’den birr (ihsan) ve berâet, Elif’ten ülfet (yakınlık) ve ihsan, Nun’dan da nur-ı ilâhî mânâsını düşünebiliriz. Zaten bu ayda, hem şeref, hem yüksek manevî derecelere kavuşmak, hem Allah’ın bereket ve ihsanı, hem nur, hepsinin neticesi olarak da Allah’a yakınlık var.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki, “Şaban, Receb ile Ramazan ayları arasında bir aydır. İnsanlar bundan gâfildir. Halbuki Şabanda kulların amelleri Allahü Teâlâ’nın dergâhına çıkarılır. Ben amelimin Allah huzuruna oruçlu olduğum halde çıkarılmasını arzu ederim.”
Buhârî’nin Abdullah bin Yusuf’tan, onun da Mâlik’ten rivayet ettiği hadisi şerifte Hazreti âişe Radıyallâhü anhâ Vâlidemiz şöyle buyuruyorlar:
“...Ben Resûlüllah’ın Şaban ayından daha çok başka bir ayda oruç tuttuğunu görmedim.”
Değerli okuyucular! Bahsedilen bu oruçlar, farz değil nâfile oruçlardır. Onun için Ramazan ayı bunun haricindedir. Yani Peygamberimiz (s.a.v.) pek tabii ki farz olan Ramazan orucunu tutmuş olup, diğer aylarda tuttuğu oruçlar nâfile oruçlardır. Peygamberimiz’in en çok tuttuğu nâfile oruçlar Şaban ayındaydı...
Peygamberimiz’den diğer bir rivâyette, “Şaban ayının son pazartesi günü oruç tutanın günahlarının affedileceği” haber verilmektedir.
On sene Peygamberimiz’in hizmetinde bulunan Enes bin Mâlik radıyallâhü anh Hazretleri’nin bildirdiği bir hadisi şerifte Peygamberimiz şöyle buyuruyorlar: “Receb ayının diğer aylardan üstünlüğü, Kur’an-ı Kerim’in diğer aylara olan üstünlüğü gibidir. Şaban ayının diğer aylardan üstünlüğü benim diğer peygamberlere olan üstünlüğüm gibidir. Ramazan ayının diğer aylardan üstünlüğü Allah’ın insanlara olan üstünlüğü gibidir.”
Hazreti Enes (r.a.) bildiriyor:
“Resûlullâh’ın sahâbîleri, Şaban ayı girince Kur’an okumaya devam ederlerdi. Ramazan ayında oruç tutacak olanlara güç kuvvet olsun için mallarının zekâtlarını fakir ve zayıf kimselere verirlerdi. Hâkim ve vâliler hapiste olanları huzurlarına getirir, ceza verilecek olanlara cezalarını verir, cezası olmayanları serbest bırakırlardı. Tüccarlar borçlarını öder, alacaklarını alırlardı....”
Ashab-ı kiramın böyle hareket etmelerinin sebebi, Ramazan ayına hem zihinleri boş hem de tertemiz olarak girmek istemeleriydi. Biz müslümanların örnek alacağımız kimseler işte o şanlı sahâbîlerdir..
Değerli okuyucular! Zaman, üç kelime üzerinde ele alınır: Geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman. Diğer bir tabirle dün, bugün ve yarın. Receb ayı dündü geçti. Onu geri getirmek mümkün değil. Ramazan ayı yarındır; daha gelmedi. Ona kimin kavuşup kavuşmayacağı belli değil. Şaban ayı ise elimizde. Şu anda eldeki tek sermaye de bu. Fazla zaman yok. Sadece son üçte biri kalan Şaban ayında kazanılabildiği kadar mânevî kazanç sağlamaya çalışmak, aklın ve kulluğun icabıdır. Nitekim sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Hazreti ömer’in oğlu Abdullah’a (r.a.) nasihat yollu şöyle buyurdu: “Ey Abdullah! Beş şeyden önce beş şeyin kıymetini bil. Ihtiyar olmadan gençliğin, hasta olmadan sıhhatın, fakir olmadan zenginliğin, meşguliyetten önce boş vaktin, ölümden önce hayatın.”