Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Başkalaşma, mankurtlaşma ve mesh

Başkalaşma, mankurtlaşma ve mesh

Hatırladığım kadarıyla, 12 Eylül’den hemen önce veya hemen sonra; Fethullah Gülen dinleme değil ama vaaz kasetleriyle birlikte fenomen haline geldiği sırada ismi etrafında hummalı bir tartışma vardı. Nur dairesi ve mesleği içindeki yeri ve yöntemi tartışılıyordu. Bu tartışma bazen alevlendi ve bazen de tavsadı ama hiç dinmedi. O günlerden bugünlere intikal etti. O günlerde Nur mesleği dairesi içinde olanlar arasında iki isim tartışmalı idi. Bunlardan birisi Demirel diğeri de Fethullah Gülen. Fethullah Gülen’in Nur mesleği içindeki ve Nur talebeleri dairesindeki yeri ve mevkii hep merak ve tartışma konusu olmuştur. Nur mesleği ve dairesi içinde olanların kahiri ekserisi Fethullah Gülen’in Nur mesleğinin dışında kendisine has bir yol ve yöntem tutturduğunu ifade ediyorlardı. Yaptıkları yadırganıyordu. Onun meslek içinde ittiba değil, ibtida yolunu seçtiğini söylüyorlardı. Bediüzzaman’dan menkul hizmet tarzına sadık kalmıyor, hizmet metodunu esnetiyor ve aşındırıyordu. Lakin dershaneler ve özel okullarla birlikte dal budak salan Gülen hareketi genişledikçe genişledi. Yönteme sadakati sürdürenler ise kendi kabuklarında kaldılar. Kimileri bu büyümeye hormonlu büyüme dedi. Mesleğe sadakatini sürdürenlerce büyüme keramet değil, istidrac olarak görüldü. Kimilerinin de gözleri kamaştı ve teslim oldu. Çünkü Hizmet içeride ve dışarıda inkişaf ediyor ve fevkalede bir himaye görüyordu. Çizgiyi değiştirmeyenler andığım günlerde Gülen için şeyhliğe soyunduğunu söylüyorlardı. Bunu, şeyhliğe itirazlarından değil lakin Nur dairesinde hilliyet ve kardeşlik mesleğine ters düştüğü için söylüyorlardı. Yani mesele şeyhlik sorunu değil, yöntem sorunuydu. Çizgi sapsa da yenilikçiliğe ve başarıya tutkun ve susamış sine ve eğilimler büyüme trendine kapılmış ve çarpılmışlardı. Aksine Gülen’i eleştirenleri paylıyorlar ve onları tekelcilikle suçluyorlardı.

*

Hoca’nın meslek içinde kalıp kalmadığı sürekli tartışma meselesi ve konusuydu. Bu tartışmanın akisleri günümüze kadar geldi. Bugün de Hoca bir şekilde ‘Pensilvanya şeyhi olmak’ veya ‘Cebel şeyhliği’ ile suçlanmakta veya anılmaktadır. Hoca diğer Nur mesleğine tabi kesimlerden farklı olarak doğrudan ticarete bulaşmış ve bankaları olmuş ve onun ötesinde teşkilatlanma içine girmiştir. Bediüzzaman’ın uyardığı mahzurlara dalmıştır. Bediüzzaman’ın cemiyet dediği şeyle; komitacılıkla anılmaktadır. Kuralsız ve eksensiz büyümenin getirdiği her türlü ikilemi ve mahzurları yaşamış ve yaşamaktadır. Söylenen ile icraat çeliştiği için açığı kapatmak için tezvirat dahil her yola başvurulmuş ve yol bir nevi ibahiye yolu olmuştur. Bundan dolayı ipin ucu kaçmıştır. Büyüme ve ele geçirme yolunda kural kalmamıştır. Dine aykırı bir yöntemle dine hizmet yolu benimsenmiştir! Dolayısıyla çarpık bir yapı zuhur etmiştir. İran karşıtlığıyla Sünni kesimlerin güvenini kazanamazken cami-cemevi beraberliği projesiyle de Alevileri yanına çekememiştir. Hatta her kesimin tepkilerini çekmiştir. Benimsediği yöntem sosyolojik olarak değişim ve dönüşüm geçirmesine yol açmıştır. ‘Nasıl inanırsanız öyle yaşar ve nasıl yaşarsanız da öyle inanmaya başlarsınız’ deyiminin tezahürlerini göstermiş ve kapsamına girmiştir. Kuralların esnemesi ve oynamasıyla birlikte Cemaatin süreç içinde başkalaştığını görebiliyoruz. Bu bir anda olmamıştır. İstidracla (kademeli) olmuştur. Zamanla zeminine yabancılaşmış ve Müslümanlarla manevi rabıtalarını kaybetmiştir. Diğer İslami kesimlerle ilişkilerinde ortak rabıtaları güçlendirmek yerine infiradcılığı seçmiş ve onları, ihtiva etmek ya da dışlama yolunu seçmiştir.

*

Eskiden dönüşüme istihale denilirdi. Buna mankurtlaşma ve İslami literatürde mesh dahi denmektedir. Bu dönüşüm Batı yönünde olduğu için Aziz Üstel buna devşirme zihniyeti demektedir. Bir diğer ifadesiyle dönekleşme. Yahudiler meshe uğrayarak kendilerine yabancılaşmışlardır. Bu yabancılaşma fiziki anlamda olduğu gibi metafiziki anlamda da olmuştur. Fiziki anlamda maymuna ve domuza dönüştürülmüşlerdir. Metafiziki anlamda ise karakter kaybına uğramışlardır. Sağlıklı olmayan usül ve yöntemler karakter katilidir. Sonuç itibarıyla, insanın düzgün karakterini aşındırmaktadır. Yalan ve hilenin bulaştığı yöntem, karakter katili haline gelir. Sözgelimi Cemaat diğer dindar kesimlerle Batı kavramları ve dili üzerinden konuşuyor. Aydınlanma, çoğulculuk ve ucu açık hoşgörü gibi. Bu hususlarda Camia yanılmıştır. Yanılmazlık payesi Hazreti Peygamberden sonra sadece Kur’an ve şartlı olarak bir bütün ümmet için geçerlidir. Ümmetin bir ferdi veya topluluğu için garanti edilemez. Ümmet emri bi’ maruf ve nehyi ani’l münker yaptıkça yanılmazlığını muhafaza edebilir.

Son sıralarda Camia içgüdü ve refleksleriyle hareket ediyor. Camiayı temsil eden eski dostların konuşmalarına tanık oluyorum; hiç konuşmasalar daha iyi olur. Abdullah Aymaz, Naci Tosun ve yazılarıyla Ali Ünal başarılı bir savunma yapamıyorlar. Zira dayandıkları zemin çürük. Konuşma ve yazıları sadet dışı. İnandırıcılık paritesi de çok düşük. Mızrak çuvala sığmaz veya devekuşu gibi kafanızı gömseniz de gövde kendisini gösteriyor. Saklanacak bir şey kalmadı. Sadece malum olanın üzeri kalın hatlarla çiziliyor. Bu tartışmaların en büyük faydası küllenmiş ve örtülmüş değerlerin üzerinin açılması ve yeniden yüzeye çıkmasıdır. Gülen’in tartışmalı kimliği Bediüzzaman’ın misaliyetini pekiştirmiştir. Zannedersem bu onlar için de sevindirici olmalıdır. ‘Şerden hayır çıkması’, olsa olsa buna denilir. Bu suretle saklı ve gömülü değerler su yüzüne çıkıyor. Zamanının çalkalaması buna hizmet etmektedir. Eşildikçe baskılanmış değerler ve çehreler yüzeye çıkıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi