Suriye’deki Firavun’un Türkiyeli sihirbazları(1)
Suriye, İslâm coğrafyasının bir parçasıdır. Asrımızda günde yüzlerce kadın, çocuk ve erkeğin varil bombalarıyla öldürüldüğü Suriye, dünya Firavunlarının ümmetle hesap görülen bir savaş meydanına dönüştü. Suriye’de Beşşar Esed denilen küresel firavunların desteklediği bir bölgesel firavun var. Bu firavun tarihteki firavunu aratmıyor. Suriye’deki Firavun toplu katliamları en etkili silahların başında gelen kimyasal silahlarla gerçekleştirdi. Yüz kişilik gruplar halinde değil bin kişilik hatta çok daha büyük kitleler halinde de öldürebildiğini bütün dünyaya gösterdi. Beşşar Esed, savunmasız insanları imha eden bir Firavun’dur. Bu Firavun’un yanında yer almak, onun iktidarının bekası için çalışmak, doğrudan doğruya onun emrindeki sihirbazlardan olmaktır.
Türkiyeli oldukları halde cazibeli sözlerle, tumturaklı nutuklarla, hayali gerekçelerle Suriye’nin Firavunu Beşşar Esed’in katliamlarını haklı görenler, onu temize çıkartanlar, onunla birlikte hatıra fotoğraflarını çektirenler, onun katliamlarını meşru göstermek için iltifatta bulunanlar, politik parti liderleri de olsalar, hoca da olsalar, şeyh de olsalar, yazar ve çizer de olsalar, her halükârda Suriye’deki Firavun’un Türkiyeli sihirbazlarıdır. Firavun’un sihirbazları Firavun’un iktidarda kalması için çalışırlar. Günümüzde Suriye’deki Firavun’un Türkiyeli sihirbazları Türkiye’nin sosyal ve siyasal iktidarını ele geçirmek maksadıyla söz ve işbirliği yapmış bulunmaktadırlar.
Genelde insanları, özelde ise Müslümanları Firavunların yenilmezliğine, ölmezliğine inandırmaya çalışanlar, Firavunlara sihirbazlık yapanlardır. Çok acı günler yaşıyoruz. Çağdaş Firavunların yakını, gözdesi, göz bebeği olmak için günde kırk takla atan çağdaş sihirbazların marifetlerine şahitlik ediyoruz. Yürüdüğümüz yollara yüreğimizdeki hüzün lif lif dökülüyor. Gözyaşlarımızdan yapılmış giysileri giymişiz. Firavunlara sihirbazlık yapan Musa’nın çocukları, yüreğimizin ayinesini binbir yerinden kırmışlar. Zaman gazetesinin yazarlarından Kerim Balcı’nın, 29 Kasım 2013’te yayınlanan makalesindeki şu satırları bana Suriye’deki Firavun’un Türkiyeli Sihirbazlarını hatırlattı. “Devlet, kalbi hafif katıca, hafızası biraz zayıfça, gözü hafifçe âmâ, yaşlı bir kadın gibidir. Sivilin asla affetmeyeceğini affeder devlet; sivilin asla görmezden gelemeyeceği şeylere merhamet nazarıyla bakar; sivilin asla unutmayacaklarını unutur. Çünkü sivilin aklı geçmişe bakıp geleceği planlarken, devletin aklı geleceğe bakıp geçmişi yeniden yazar. Devlet bağırmaz. Devlet iğrenmez. Devlet köprü atmaz. Memleketin ekser kısmı sivildir. Sivile, hislerin galebe çaldığı mevcut atmosferde, bir gün gelecek Esed’le konuşacağız yeniden, El-Kaide terörüne karşı işbirliği yapacağız desek, halkın ekser kısmı kabul etmez. Ne var ki devlet bütün köprüleri atmamakla sorumludur. Adil olanın ne olduğunun önemi yok; cari olan durum şudur: Esed daha uzun yıllar makamında oturacak. Kader veya kaza onu makamından etse de Suriye’nin dümenine demokratik güçlerin geçmesi daha bir, belki iki kuşak ister.” El- Adil olan Allah’a iman etmiş Müslümanlar olarak Devletin aklını kutsallaştıran bu cümleleri kabul etmemiz mümkün değildir. Bakınız devletin aklı semadan inmedi. Devlet bizim eserimiz. Neden devletin aklını kutsallaştırıyoruz. Neden kendimizi, çevremizi devletin kulu ve kölesi olarak görüyoruz?
Devletin aklını kutsallaştırırsak, aklımızla birlikte insanlığımızı da zayi etmiş oluruz. İnsan olmadan Müslüman olmanın yollarını arayanlar, denizde boğulurken “Musa’nın Rabbine iman ettim” diyen Firavun’un nöbetini devralmaya çalışanlardır. Herkesi akılsız sadece devleti akıllı görmek, devlete uluhiyet payesi vermektir. İşte devleti putlaştırmak, devleti Rableştirmek buna derler. Bizim iman ettiğimiz Kur’ân merkeze devleti değil, insanı koymuştur. Bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav); “Şüphesiz dünyanın yok olması, Allah katında haksız yere bir müslüman olan kimsenin öldürülmesinden daha ehvendir.”(Sünen-i Tirmizî, Diyât,7; İbn Mâce, Diyât, 1) buyurmuştur. Yine başka bir hadisinde de; “Bir kelimenin ucu (bir kelimenin yarısı/yarım bir kelime) ile dahi olsa bir müslümanın öldürülmesine yardım edenin alnına ahirette Allah’ın rahmetinden ümitsizdir diye yazılacak..” (Sünen-i İbn Mace, Diyat, 1)buyurmuştur.Devleti ilahlaştırma temayülü, çağın Firavunlarını tanımamıza engel teşkil ediyor. Suriye’deki Baas Rejimi, keyfîdır, küfrîdır, cebrîdır. Suriye’de günde yüzlerce insan katlediliyor. Suriye’de insanlık ölüyor. Adil olmanın önemi yok diyerek, “Esed daha uzun yıllar makamında oturacak” demek, el- Adil olan Allah’a imanı zayi’ etmiş olmak demektir. Çünkü geleceğin sahibi biz değil, Allah’tır. “Devletin aklı” Allah’ın ayetinin, Peygamber’in hadisinin fevkinde olamaz. Allah’ın ayeti, Peygamber’in hadisi, Suriye’deki kanlı Firavun Beşşar Esed’in varil bombalarıyla imha edilen Müslümanlara sahip çıkmamızı, onlara yardım etmemizi bizden istiyor. Yukarıdaki hadis-i şerif’ten açıkça anladık ki; bir Müslüman bir cihana bedeldir. Öldürülen her Müslüman bir can değil, bin cihandır. Suriye’de günde binlerce cihan yıkılıyor. Müslüman olarak Suriye’deki Müslümanların, Mücahidlerin, cihadlarının eksikliğini, fazlalığını konuşabilirsiniz, şayet yanlış yapıyorlarsa yanlışlarını da seslendirebilirisiniz, ama Suriye’deki kanlı Firavun Beşşar Esed’i asla ve kat’a övemezsiniz, ona uzun ömürler dileyemezsiniz. Şayet Suriye’deki kanlı Firavun’u överseniz, ona uzun ömürler biçerseniz o zaman Suriye’deki kanlı Firavun’un sihirbazlarından olursunuz.
Suriye’deki Tağuti Baas Rejimi’nin, Firavun Beşşar Esed’in katliamlarını görmemezlikten gelenler, Müslüman olmadıkları gibi insan da değildirler. İnsanlıktan ve Müslümanlıktan azıcık nasiplenmiş olanlar, Beşşar Esed denilen Firavun’un payidar olması için imali fikirde dahi bulunamazlar. Musa’nın çocukları, Firavun’un alkışçıları oldukları günden itibaren kendi sihirbazlıklarını, kendi madrabazlıklarını tescil ettirmiş olurlar. Şunu bilelim ki; çağdaş firavunlara sihirbazlık yapma sevdası, Musa (as)’ın asâsı ortaya çıkana kadar devam edecektir. Firavun’un yasaları varsa, Musa’nın da asâsı vardır. Firavun’un iktidar olduğu ülkede Musa’nın asâsıyla dolaşmayanlar, Firavun’un yasalarına yaslanmaktan başka çare bulamazlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.