Bayrama gider gibi sandığa... Türkiye, böyle bir seçim görmedi!
Ben, böyle bir “seçim” görmedim... Türkiye böyle bir seçim görmedi... Dün cadde ve sokaklar, “oy kullanmaya” değil de, sanki “bayram kutlamaya” giden insanlarla doluydu... Herkes “kararlı”, herkes “şuurlu”ydu...
Sadece “AK Partililer” değil, “CHP’liler, MHP’liler, BDP’liler, SP’liler ve BBP’liler” de son derece kararlı bir şekilde sandığa koştular.
Özellikle AK Partili seçmenler, günler öncesinden, seçim gününü adeta iple çektiler... Hani, geminden boşanıp koşmak isteyen atlar vardır ya, böylesine bir “ruh hali” içindeydiler.
O kadar “kızgındılar”, o kadar “öfkeliydiler” ki, hemen hepsi, bir an önce sandığa gidip, “Cemaat’e ders vermek” için sandık gününü “sabırsız” bir şekilde bekledi.
Evet, ben böyle bir seçim görmedim... Yazıyı yazdığım saatlerde “seçime katılım oranı” belli değildi ama, öyle sanıyorum ki, “rekor” bir oran olacak...
Benim tahminim;
“Yüzde 80’in çok çok üzerinde!”
Düşenebiliyor musunuz;
Bir evlât, babasını sırtına almış, oy kullanmaya götürüyor.
Bir vatandaş, “sedye” ile götürülüyor oy kullanmaya...
İçlerinde “ambulansla” gidenler var, yakınlarının kollarında gidenler var...
Bir nine 112 yaşında, bir başkası 113 yaşında... Onlar da oy kullandı dün...
Dedim ya; ben böyle seçim görmedim!..
Kimi sandık başında, kimi oyunu kullandıktan sonra “kalp krizi” geçirip ölenler var... Oyunu kullandıktan sonra, karşısında “jandarma”yı görüp, “yakalanacağını” anlayınca, silahını şakağına dayayıp, “intihar” edenler bile var... Ama, “oy” kullanmak, “can”ından bile önemli!..
Hasılı kelâm; “farklı bir seçim” oldu!..
Türkiye, böyle bir seçim görmedi, böyle bir katılım görmedi.
Yazarımız Mehmet Koçak da, önceki gün yazdığı; “Ben de İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hematoloji
bölümünde lösemi hastası olarak tedavi gördüğüm halde,
hastaneden doktor nezaretinde ambulansla oyumu kullanmaya gideceğim.
Nasıl gitmem!..
Başbakan o kısık sesiyle şehir şehir dolaşıyorsa, bizim ablalarımız ve abilerimiz kapı kapı oy isterken ben nasıl dururum.
Eski Türkiye özlemi adına kurulan şer ittifakına karşı onun başlattığı “yeni Türkiye” yürüyüşüne destek ve Beylikdüzü’nde istikrarın devamı için riskli ve zor olacak olsa da gideceğim...”
İfadelerini uygulamaya geçirdi ve dün, “doktor ve hemşire nezaretinde” ambulansa binip, Cerrahpaşa’dan Beylikdüzü’ne oy kullanmaya giti.
Büyük risk, büyük fedakârlık!..
Mehmet Koçak, “1 oy, bir oydur” dedi ve “saf”ını belli etti.
Tebrik edilecek bir tavır!..
İKİ İLGİNÇ OLAY!
Hani, bazen “ilginçlik”lere şahit olur ve “fıkra gibi” deriz ya, dün de “fıkra gibi” olaylar yaşanmış...
l Meselâ, Ağrı’nın Eleşkirt ilçesine bağlı Tahir Beldesi Belediye Başkanı Cemal Seferoğulları, yerel seçimlerde kendisine “rakip” çıkmaması üzerine, “daha sandıklar açılmadan” başkanlığını ilân etmiş!..
Beldede iki dönemdir AK Parti’den seçilip Belediye Başkanlığı yapan Cemal Seferoğulları, bir dönem daha, beldeye hizmet edecek ve “halkın duası”nı alacak.
l BDP’nin Viranşehir Belediye Bşakan Adayı Emrullah Cin ise, “elinde olmayan sebeplerle” oy kullanamamış!..
Tam; “İkinci Kılıçdaroğlu vak’ası” diyecektim ki, arkadaşlar, “hayır” dediler, “Emrullah Cin, beceriksizlikten dolayı değil, elinde olmayan sebeplerden dolayı oyunu kullanamamış!”
Emrullah Cin, oyunu kullanamamış, çünkü; KCK operasyonu kapsamında 2009’da tutuklanmış ve “4.5 yıl cezaevinde” kalmış... 3 Şubat 2014’te de tahliye edilmiş... Ne var ki, seçmen bilgi listeleri 10-23 Ocak arası askıda kaldığından, o da, o tarihlerde cezaevinde olduğundan oyunu kullanamamış!..
Anlayacağınız;
“Bir Kılıçdaroğlu vak’ası” değil!..
Malûm; Kemal Kılıçdaroğlu, “İstanbul Belediye Başkanlığı’na aday” olduğu 2009’da; “Kâğıttepe” dediği “Kâğıthane”de bir bina kiralamış ama, “ikametgâh”ını oraya aldırmadığı için oyunu kullanamamıştı!..
Dolayısıyla; “Kendine oy vermeyi bile beceremeyen ilk başkan adayı” olarak “siyaset tarihi”ne geçmişti!..
CEMAAT’TEN ÇİRKEFLİK
Herhalde hatırlarsınız... 28 Şubat tarihli Ayna’da; “seçim hileleri... Sandıkta kazanıp, ekranda kaybetmek” başlıklı bir yazı yazmış ve o yazıda “Cemaat’in seçim oyunları”na dikkat çekmiştim.
Özetle, demiştim ki;
“Bana ulaşan bilgilere göre;
“Gülenist”lerin etkin kurumlarından Cihan Haber Ajansı yöneticileri, medya kuruluşlarını tek tek dolaşarak, “inanması zor bir proje”yi pazarlamaya çalışıyorlar.
Tarih 16 Aralık 2013...
Cihan’ın “pazarlama” yetkilileri, 16 Aralık günü, adı bizce bilinen “medya grubu”nu ziyarete gittiler... Her zamanki gibi; “seçim sonuçları”nın hem “gazete”, hem de “televizyon”da yayınlanması için konuşmaya başladılar... Pazarlamacı; “Bu yıl çok büyük bir organizasyon yaptıklarını” anlattı ve “sandıklarda istihdam edilen kişi” sayısının “tam 100 bin” olduğunu söyledi.
(...)
“Gülenist”ler, özellikle son aylarda “Hükümet’le kanlı-bıçaklı” duruma geldiler.. Seçimleri “100 bin kişi” ile takip etmek için, adeta bir “ordu” kurmaları, ister istemez “kuşku”ya düşürüyor insanı!..
“100 bin kişilik sandık ordusu” ile, “sandıklardan farklı rakamlar vererek” acaba bir “manipülasyon” yapabilirler mi?..
Ya da; “oy” kullanmaya gelen vatandaşları “ikna” yoluna gidebilirler mi?..
Bunun, “iddia” olmaktan çıkıp, bir “gerçek” haline dönüştüğünü dün Manisa’nın Gördes ilçesinde gördük.
“Cihan Haber Ajansı Yaka Kartı” taşıyan 2 kız; 1090 ve 1091 numaralı sandıkların bulunduğu salonda, oy vermeye gelen vatandaşlara demişler ki;
“Hırsıza oy vermeyin!.. Ya CHP’ye ya da MHP’ye oy verin!”
Vatandaşlar, kendilerini “yönlendirmeye” çalışan ve yakalarında “CHA yaka kartı” bulunan bu iki kızı “sandık başkanı”na şikâyet etmişler... Sandık başkanı da, bu iki kızı salondan çıkarmış!..
Salondan çıkarmış ama, “şirretlik” devam etmiş... Daha sonra olay yerine gelen Zaman Gazetesi Gördes Sorumlusu Hacı Coşkun, iki kızı salona almayan “polis”lerle tartışmış!..
Netice, elbette değişmemiş!.. İki kız, tekrar salona alınmamış!..
İşte ben, 28 Şubat’taki o yazıyı yazarken, “tam da böyle bir olay” yaşanabileceğini söylemek istemiştim!..
Ne var ki;
“Bu kadar açık şekilde propaganda yapabileceklerini” hiç düşünmemiştim!..
Şunu söylemek istiyorum:
Bu olay, seçime kimin “gölge” düşürmek, kimin “hile” karıştırmak istediğini net bir şekilde göstermiştir!..
Bundan sonra, istedikleri kadar “Bizim ilgimiz yok” desinler, hiç kimseyi inandıramazlar!..
Zira, “suçüstü” oldular!...
CEMAAT’İN ADAYLARI
“Seçim sonuçları” konusunda, şu saatte yazı yazmak mümkün değil... İlk gelen sonuca göre; “CHP’nin bir ilçe belediye başkanlığını kazandığı” görülse de; “AK Parti’nin oylarında bir patlama” olacağını düşünüyorum.
Zira, millet; “CHP+MHP+Cemaat İttifakı”na karşı son derece öfkeli ve CHP ile MHP’den ziyade “Cemaat’e bir ders verme” kararlılığında...
Göreceğiz bakalım;
“Cemaat desteği”ni arkasına alan CHP ve MHP’nin oyları ne kadar artacak?.. Yoksa, bir “fiyasko” mu yaşayacaklar?..
Şimdiden yazayım; “kesin sonuçlar” belli olduğunda, “İttifak’ın çöktüğünü” de göreceksiniz... Tabiî, bir “katakulli” bir “alavere-dalavere” olmazsa!..
Ben, en çok; “Cemaat’in desteklediği CHP ve MHP adayları”nın durumunu merak ediyorum!...
“Cemaat yanlısı bir internet sitesi”nin yayınladığı “liste”ye göre, Cemaat; CHP’den 27 il, MHP’den 37 il, Saadet Partisi’nden 5 il ve BBP’den 1 ildeki adaylara “destek” verecekmiş!..
İşte ben, bu illerde hangi adayın kazanacağını ve ne kadar oy alacaklarını çok merak ediyorum...
Liste elimde...
Ama bugün, bunun irdelenmesi biraz zor... İnşallah yarın, listeyi inceler ve “Cemaat’in gücü”nü görürüz!..
Yarına kadar sabır!..
********************************************************************
Oy pusulalarında Likud niye yok?
Her olayda “espri” yapan, en ciddi bir meselede bile “mizahi” bir taraf bulan bir milletiz...
Meselâ, dünkü seçimler...
Gerçekten çok önemli, gerçekten ciddi bir olay... Dün, tek kelimeyle “Türkiye’nin istiklâli ve istikbali” için oy kullandık...
Peki bu kadar önemli bir iş yapıyorken, “mizahı” bunun neresine koyacağız?..
Dedik ya; “mizahsız” yapamayız.
Milletin dilindeki “son geyik muhabbeti” şöyle: Genellikle CHP’nin gittiği Anayasa Mahkemesi’ne, bu defa “Fetullah Gülen Cemaati” gidecek ve “seçimlerin iptali”ni isteyecekmiş!..
Peki, niye?..
Çünkü efendim, “Gülen Cemaati”nin mensupları; dün oy kullanırken, oy pusulalarında bir “eksiklik” görmüşler ve “bu seçimler adil değil” diyerek, Anayasa Mahkemesi’ne gitmeye karar vermişler.
Peki, neymiş “eksik” olan?..
Oy pusulalarında, “Likud Partisi”nin adı yokmuş!!!