Aldatanlar, aldananlar ve aldanmayanlar
Bu seçim zaferi de “aldanmayanların ve aldatmayanların” oldu.
Seçim öncesi ve sonrasında olduğu gibi ağzı laf yapanın, eli kalem tutanın, elbet söyleyeceği çok şey vardır.
Aldatanlar ve aldananlar bu milletin “çarıklı erkân-ı harp” olduğunu ısrarla ve inatla görmezden geldi ve kendilerini milletin üzerinde “hâkim” sandılar.
“Çarıklı erkân-ı harp”, “Vatanına, milletine ve dinine; ya ‘şehit’ ya da ‘gazi’ inancı ve imanıyla bağlı olan milletimizin ortak adıdır.”
Seçimin bittiği saatten itibaren hemen her televizyon kanalı, “sonuçları nasıl okumalı” sorusuyla, sabahın ilk ışıklarına kadar yayın yaptılar.
Bu yayınlarda da yine aldatanlar ve aldananlar oldu. Allah kimsenin ferasetini elinden almasın.
Ferasetsizliğin boşluğunu dolduran büyük “kin ve öfkeyi” seçim gecesi bir kere daha gördük.
Neyse bu kısmı geçelim. Gözünü sevdiğim çarıklı erkân-ı harp, insanlarımızın güzel bir deyişi vardır, der ki;
- “Ne edersen kendine, edersin kendi kendine.” Kim ne ettiyse kendisine etti ve neticesini de aldı.
•
Bu seçimin diğer seçimlerden farkı, insanları olağanüstü şaşırtan tarafı, bundan sonra da insanlık ve siyasi tarih boyunca, kimsenin anlayamayacağı ve anlatamayacağı inanılmaz yönü, CHP ile Gülencilerin kucaklaşması ve bütünleşmesiydi.
Aklıselim sahibi hiçbir insan, böyle bir buluşmaya ve dayanışmaya akıl erdiremedi. Erdirmesi de mümkün değildi. Bundan sonra da erdirecek değil. Ama tarihe geçti bir kere.
“Vatanını, dinini, reyini” kutsal bilen her Müslüman, elbet memleketinin emin ellerde olmasını ister ve ülkesini, kendisini, dinini, şer cephesine muhtaç etmez.
Bu bilinçle sabah erkenden oyumuzu kullanıp; devletimiz, milletimiz ve değer yargılarımız adına vazifemizi yapalım diye reyimizi vermeye gittik.
Oy verme işlemi başlamadan okulun bahçesi dolmuştu. “İnsan, insanın yüzüne bakarak selam vermeli” diyerek selam verdiğim insanların yüzleri gülüyordu.
Rengimizi belirteceğimiz sınıflara doğru ilerlediğimizde gördük ki, koridorlar da insanlarla dolmuş, sıralarını bekliyorlardı.
Yani ya herkesin çok acil işi vardı, oyunu kullanıp gidecekti. Ya da reyini kutsal bilme inancıyla gelip nöbete girmişti. Sıradakilerin yaşlarına ve beden dillerine baktım.
Her zaman söylediğim gibi çarıklı erkân-ı harp halkımız; “vatanına, dinine, milletine ve reyine” sahip çıkmak için, o masum ve sakin duruşlarıyla mesajlarını veriyorlardı.
Yanımdakilere söyledim. Sıradaki insanların yüzlerine bakın ve okuyun. Ne diyor;
- “Kıyamete kadar şer cephesine geçit yok. Buradayız ve işte her birimiz, Mehmetçik azmi ve inancıyla kutsallarımıza sahip çıkacağız.”
•
Bilmem bu kaçınca seçime katılışım ama şimdiye kadar böylesine kararlı yüzler, kararlı ifadeler görmemiştim.
Şurası net. Bu milletin kutsallarına muhalefet edilmez ve bu devletle, bilek güreşi yapılmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.