Şimdi işimize bakabilir miyiz lütfen
Yani kaldığımız yerden. Yani şu, sun’i krizler dizisine start verilmeden evvel. Türkiye’nin önü kesilmek istenmeden evvel. Nerede bıraktıysak oradan yola devam edebilir miyiz lütfen... Bir seçimi daha geride bıraktık. Ne seçim idi amma! Dediğim gibi, yereli şöyle dursun genel seçimlerin en alasını bile solda bırakır nitelikte bir ideolojik seçim geçirdik. Ne yazık ki diyorum.. Zira ideolojik bölünmenin bir türlü aşılamadığı ülkemizde sonunda aştık demiş olmanın yanılgısı içindeymişiz meğer. Artık Türkiye’de bunlar olmaz, ne münasebet dediğimiz din eksenli çatışmalar, tabiri caiz ise bir günde gün yüzüne çıkıverdi sanki. Tabii, şimdiye kadar görülmemiş bir şey de oldu bu seçimde. İdeolojik bölünme güya İslamcı Müslüman-Müslüman arasında oldu. Oldu da kim kazandı, sorarım şimdi? Kibirlerine yenilip meşru bir hükümeti ‘deviririz’ zannedenler bilemedi. Hesapları tutmadı. Kibirleri akıllarını gölgeledi. ‘Biz getirdik biz götürürüz’ edasında salvolar savururken dobra konuşmasıyla tanınan bir başbakanla karşı karşıya buldular kendilerini: ‘Ne istediniz de vermedik.’ ‘Olsun.. alınları secdede değil mi..’ Ortaya bunlar bir bir dökülünce, Müslüman, İslamcılık kötülenince –ki burada söylemeye gerek yok AK Parti’nin İslamcılıkla uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur, öyle bir iddiası da yoktur zaten- milletin herhangi bir İslamcılık obsesyonu, takıntısı olmamasına rağmen Müslüman bir başbakanın böyle yerden yere vurulmasını kaldıramadı, millet. Bir de bu noktada, Amerikan siyasetini de doğru okuyamadı hükümeti devirmek isteyen zevat. ABD’deler ‘amma’ kapalı bir kutu misali içe dönük yaşadıklarından değişen Amerikan dış siyasi dinamiklerini de yanlış değerlendirdiler. Yeni değil, eskinin neokonlarından medet umdular. İsrail hayranlığı burdandır… Bu kadarla kalmadılar. Bir taraftan Müslümanım diyeceksin, diğer taraftan Kürt sorununun çözümüne kibrit yakacaksın! Bu ikiyüzlülüğü de gördü millet. Öngörülü, hoşgörülü, akıllı millet. Sabırlı ama tokatı pek millet. Geri adım atmayan millet. Sorgulayan, köyün olmaktan çok uzak millet. Tabii yangının ateşini yakıp üzerine körükle gidenler işte bu sonuncusunu hesaba katmadı. Bu millet koyun değildir. Sorgular. Ne yapsanız da ne deseniz de sorar. ‘Öyle biz getirdik, biz deviririz’ diyene ‘dur bakalım hele bir anlat derdini’ diye sorar. ‘İddialarını ne ile destekledin’ diye irdeler. Hasılı, sohbet yapmaya benzemez bu iş. ‘Vardır bu söylenende bir keramet’ demeye benzemez bu iş. Halk dediğin sorgular, döner bir de sana sorar: Nedir bu İsrail hayranlığı diye.. Tesbihini çevirir, dersini dinler ama bunu da sorar ‘sana’. Bu İsrail yandaşlığı işte işin tuzu biberi oldu, bu seçimde. Hayret, bu işe çanak tutanlar, bilemediler mi ki; şu ülkenin insanları her konuda bölünür pörçünür de, konu İsrail olursa hepsi yekvücut oluverir. Bu, anaokulu çocuğunun bile idrakinde olan gerçekçiği, nasıl da göremediler veyahut unutuverdiler… Daha da doğrusu ‘unutturuldular.’ Akledenler için muhakkak ki bir ders vardı bunda da…
Başörtülü Belediye Başkanlarına tebrik!
Bildiğim kadarıyla Ak Parti’nin zaten başı örtülü bir belediye başkanı vardı Doğu’da bir ilçede. Bir Diyarbakır gezisinde duymuş biraz da şaşırmıştım, ‘duymadık’ düşüncesiyle. Yöre halkının yakınmasıyla gelmişti bu bilgi ‘öne çıkarmıyorlar maalesef..’ diyerek. Şimdi hem Ak Parti’den hem de BDP’den üç başörtülü belediye başkanı seçildi. Konya Meram Belediye Başkanı Fatma Toru hanımı, Diyarbakır Kocaköy Belediye Başkanı Berivan Elif Kılıç hanımı ve Elazığ Keban Belediye Başkanı Fethiye Atlı hanımı tebrik ediyorum. Rabbim himayesine alsın bırakmasın!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.