"Erbakan'ı affetmek" ve tarihî hatayı düzeltmek
En güzel tarafı, 83'üne dayanmış bu yaşlı politikacının affedilmesine kimseden itirazın gelmemesi. Politikada ve medyadaki müzmin Erbakan muhalifleri bile, affa açıktan karşı çıkmıyorlar.
Sadece affı vesile ederek Cumhurbaşkanı'nı eleştiriyorlar. Kısaca itirazlar geride kalmış bir hesaplaşmaya ait değil, bugüne, bugününün iktidar mücadelesine dair.
Yakın siyasî hayatın en tartışmalı politikacılarından biri olan Erbakan'ın affedilmesine herhangi bir itirazın gelmemesini, Türk politikası adına bir hakşinaslık, bir vefa ve belki de bir asalet ölçüsü olarak kabul etmek lâzım. Kim ne derse desin Necmeddin Erbakan bu toprakların yetiştirdiği ve bu ülkeyi biçimlendiren siyasî aktörlerden biri.
Bugün siyasette faal olanların dışında, Türkiye'nin son 40 yılına damgasını vurmuş ve tarihin hükmüne konu olacak topu topu beş politikacı var. Muhtemelen dünün tarihini yazanlar Demirel'den ve Bülent Ecevit'ten daha fazla bahsedecekler. Necmeddin Erbakan ve Alparslan Türkeş belki bir siyasî gelenek oluşturma konusunda daha başarılı kabul edilecek. Beşinci isim Turgut özal'ı, geride bıraktıkları açısından bu dört kişinin bütünüyle dışında bir yere yerleştirmek gerekecek. Bu beş isimden sadece ikisi, Demirel ve Erbakan yaşları kemâle ermiş vaziyette hayatlarını sürdürüyorlar. Erbakan'ın hayatının bundan sonraki evresini ev hapsi bile olsa cezalı olarak geçirmesi Türkiye için bir zul olacaktı. Cumhurbaşkanı, kendi itibarını zedeleme pahasına Erbakan'ı affederek Türkiye'yi sonrasında mutlaka pişmanlık duyacağımız bu zulden kurtarmış oldu.
Tarihin garip cilvesi. Siyasette kendi tarzını ve ekolünü oluşturmuş bu liderin yanında tecrübe kazanmış iki politikacıdan biri bugün Cumhurbaşkanı, diğeri Başbakan. Aslında bu durumu dünün ve bugünün politikası arasındaki devamlılığı ve değişmeyi anlamak için kullanabiliriz.
Erbakan'a haksızlık etmeyelim. 1970'lerin aradaki 80'leri geçmek lâzım ve 90'ların politikasında Erbakan tarzı geçerliydi. çok zeki, intikal kabiliyeti yüksek ama en önemlisi halkın dilini konuşabilen ve zor sorunları basitleştirerek halkın algı menziline sokabilen politikacı tipi. Kullanılan metaforlar ve espriler hep halka hitap etmek içindi. Demirel'de de aynıyla var olan bu yeteneği, Erbakan'da farklı kılan ilave nitelik, bütünüyle dinî geleneğe yaslanmasıydı. Kısaca Erbakan, hızla değişen ve dönüşen Türk toplumunun kaybından büyük korkuya kapıldığı manevî değerleri demokrasi içinde bir politikanın ana iskeletine dönüştürmeyi başardı.
Yakın tarihimizde Jakoben laikliğe karşı radikal dinî tepkilerin ortaya çıkmasını birbirinden farklı çerçevede iki inisiyatif engellemiştir. Bunlardan ilki Bediüzzaman Said Nursî, ikincisi de Necmeddin Erbakan'dır. Bu açıdan demokrasinin meşruiyet dairesini genişleten en önemli aktörlerden biri Erbakan'ın kendisi olmuştur. Erbakan tersinden bakıldığında dindar insanları, sorunlarının çözümünün meşru siyasette ve demokrasi içinde olduğuna ikna eden kişidir.
Türkiye'nin askerî darbeler tarihinde doğrudan şiddetin en az kullanıldığı darbe 28 Şubat'tır. En az doğrudan şiddet kullanmak demek, en fazla entrika ve komploya başvurmak demektir. Gazetecilerin andıçlanması ile Erbakan'ın aldığı cezanın arkasında aynı karargâh bulunmaktadır. Bu yüzden Erbakan'ı affa konu olan suçu için "hükümlü" yerine "28 Şubat'ın bir numaralı mağduru" olarak nitelemek gerekir.
Tayyip Erdoğan ve arkadaşları devri kapanan Erbakan Ekolü'nden çok farklı yeni bir ekol çıkarttılar. Buna muhafazakâr demokrasi adını verdiler. çatışmaların, kutuplaşmaların dili yerine uzlaşmanın ve istikrarın dilini, pragmatizme yönelerek geliştirdiler. Erbakan'ın Millî Görüş çizgisi, zorba modernleşmenin karşı kutbuydu ve o dilden etkilenmişti. Militan laiklikle Millî Görüş'ün aynı vülger pozitivizme dayanması bu yüzden şaşırtıcı değildi. Bugün ise pozitivizmden türetilecek totaliter ideolojiler yerine özgürlükçü ve demokrat bir muhafazakârlığın toplumda karşılığı var. Bugün demokratik siyasetin rekabet koşulları, ikincisine ihtiyaç duyuyor. Bu ihtiyaca cevap verenleri de zirveye taşıyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, Başbakan Erdoğan da, bugünün şartlarında başarılı olmuş politikacılar. Bu yüzden Erbakan nasıl dünün şartlarında politika yaptıysa onlar da bugünün şartlarının ürünü olarak siyasî çizgilerini şekillendirdiler. Şimdi bugünün siyaset kurumu düne ait bir tarihî hatayı düzeltiyor. Erbakan özgürlüğüne kavuşuyor.